10 -Keşke burada olsaydınız-

21.3K 816 23
                                    

Bulut ile Ela Leyla'nın kapısının önünde heyecanlı bir şekilde kapının açılmasını bekliyorlardı.

İkisinin de üzerinde yaşanacakların ve karşılaşacağı tepkilerin gerginliyini taşıyorlardı.

Bulut eğilip Ela'nın karnına öpücük kondurarak "Bana ve bize şans getir miniğim tamam mı?" diye konuştu.

Ela onun bu haline elinde olmadan kıkırdayarak "Tamam diyor babası." diye cevapladı.

İkisi de gülerken açılan kapının arkasında Leyla'nın dağılmış halini görünce şaşkınlıktan ikisinin de yüzü aynı surat ifadesini aldı.

İkisi de aynı anda "İyi misin?" diye  sordular..

Leylanın hali nasıl mıydı? Dağılmış, kırılmış ve asla birisinin onu toparlamasını beklemeyen.
Gurur denilen lanet keşften değildi bu hali. Sadece güçlü insanlar yaralarını kendileri iyileştirirdi.
Bence bu sadece kendilerini aldatmalarının başka bir yoluydu.
Kırılan insanı sadece kıran iyileştire bilirdi..
Leyla kensine nefret ediyordu. En büyük kızgınlığı kendisineydi çünkü. Mert'i durdurmamış hatta karşılık vermişti. Yaptığını aptallık yoluna zor koyduğu hayatını tamamen rayından çıkarmıştı.

Leyla onların bu haline yüzünü buruşturup "İyiyim yaşlılar, sadece iyi uyumadım." dedi ve içeri geçmeleri için kenara çekildi.

Aldıkları cevapla ikna olmayan ikili "Bak bir şey varda söylemiyorsan bozuşuruz!" diye tehdit edip işaret parmaklarını sallamayı ihmal etmemişlerdi.

"Oldu olucak bir de sopa gösterin."

Bulut Leyla'yı kollarının arasına alıp "Sen benim kiymetlimsin, seni üzeni üzerim." dedi.

Leyla Bulut'un dediğini yapacağına kesinlikle emindi. Sonuçta Yiğit yaptıklarından dolayı az dayak yememişti.

Leyla böyle kendisinin üzerine gelinmesinden hoşlanmıyordu ve konuyu değiştirmek istiyordu.
"Ee ne zaman gidiyoruz bizim eve?" gözlerini kısıp Ela'nın yüzünün alacağı şekli izliyordu.

"Seni almaya geldik, bizim yanımızda olacaksın, değil mi?" derken Ela'nın yavru kedi bakışları Leyla'nın dikkatinden kaçmamıştı.

Ablasının yanına gidip sıcakcık bir sarılma ile ablasının endişesini yok etmek istedi.

"Soruyor musun? Tabii ki de sizinle olacağım! Bizzat avukatınız olarak orada bulunacağım." derken Buluta göz kırptı.

Ela'nın mutluluğunun üzerini örten bulutları dağıttıktan sonra hazırlanıp çıkmak için odasına geçti.

Banyoya girince soğuk suyu açıp yüzünü yıkadı. Aynadaki yansımasına bakınca içler acısı gözaltları, ağlamaktan şişmiş gözleri ve eskisinden daha cansız olan yüzüne acımıştı.

Hemen üzerine rahat bir şeyler giyinip, saçını serbest bıraktı ve günlük makyajını yaptı.

Odasından çıkarken boynuna dokunduğunda kolyesinin boynunda olmadığını görünce şaşırdı.

Kim bilir nerede düşürmüştü! Ya da dün gece yatakta düştü diye tahmin ediyordu.

Dün geceyi hatırlayınca içini yine kötü his ve etrafını umutsuzluk sarmıştı.

Bir insanın kalbi ancak bu kadar kırıla bilirdi. Mert hayatına girince ona bir şeyleri daha iyi öğretmiş ve daha önce doğru bildiklerinin yanlış olduğunu göstermişti.

Mesela Aşk; asla hiç bir zaman Yiğit'i görünce bu kadar telaşlanmazdı ve midesi. Kelebeklerin midesinde olduğunu yeni yeni fark ediyordu. Ve bir insanın sadece bir kaç saniyelik gülüşü ile yüzünü aydınlatan, dudaklarına konan tebessümle mutlu olmayı öğrenmişti Mert'ten. Ona bahşedilmemiş bir gülüşle bile mutlu olmuştu zaman zaman..

Ateş'in İzleri Where stories live. Discover now