32.. Gidiyorum

11.8K 574 65
                                    

Selam canlarım!! Nasılsınız? iyisinizdir inşallah.. Yeni bölüm geldiiiii.. Bol bol yorum yapın. Çünkü yapmıyorsunuz..:(((

Artık hikayemizin finaline bir kaç bölüm kaldığını düşünüyorum. Finalle ilgili fikirleriniz nelerdir?:)

Yeni bir hikayemiz var. İnşallah en kısa sürede yayınlayacağım..:)

Şimdilik sizi yeni bölümle baş başa bırakıyorum 💜 iyi okumalar:)




Insan ancak bu kadar kısa bir sürede bu kadar az kelimelerin sarf edilmesiyle öksüz, kimsesiz kala bilirdi. Ne kadar büyük ya da kendi ayakların üzerinde duracak kadar güçlü olursan ol ailen olmasa hep düşmeye mahkumsundur bu hayatta.

Mert hep bunları çok iyi bilen, arkasını yaslayacağı ailesinin olduğu için şükür eden bir adamdı. Ama şimdiki haline kendisi bile acıyarak baktı.

Sanki taş ve soğuk mezarlarda kendisini görüyordu. Yitirdiklerini, tanıyamadıklarını, acısını yaşayamadıklarını, özleyince mezarlarına koşamadıkları ailesini. Bir de yaşayan ailesi sandığı insanlar vardı. Allah bilir ya Mert annesini, babasını ve kardeşini ne kadar çok seviyordu. Şimdiyse yalnızdı. Uzun bir süreyi mezarlara bakarak çocukluğunu, anılarını hatırlayarak geçirdi.

Kanayan dizlerini öpen, onları sevgisiyle saran annesini, adamlığı ondan öğrendiği babasını ve cadı ve ismine yakışır şekilde abisinin birtanesi Nazlı'sını düşündü.

Şimdi ne olacaktı? Neden mahvolmuştu hayatı?!

"Ulan neden ben! Neden?!"

Küçük çocuklar gibi ağlıyordu. Ağlamaktan utanılır mıydı? Hayır, onun durumundayken asla!

Kırgındı. Teyze bildiği annesine. Onun yüzünden bugün bunları yaşıyordu.
O kadar sinirliydi ki, mantıklı düşünemiyor ne yapması gerektiğini kestiremiyordu.

Aklına Leyla geldi. Kimsesi kalmadığını düşünüyordu ama kalmıştı işte. Sevdiği kadın vardı. Yorgun gemiyi andıran ruhunun huzurlu limanı..

Yere çökmüş bedenini ağır ağır kaldırdı. Son bir kez mezarlara baktı..

Babasının ismini bir kez daha okudu sesli bir şekilde.

"Mehmet Kılıç. Baba..baba..baba..28 yıl geç kaldıktan sonra sana Baba diye sesleniyorum. Özür dilerim..Baba!"

"Gül.. Abla mı desem kardeşim mi desem bilemiyorum. Ama küçücüksün ya, miniğim desem sevinirdin belki de. Güzel kardeşim rahat uyu..."

Ayaklarını zorla çekerek çıktı mezarlıktan. Arabasını çalıştırdı. Gideceği yer belliydi.

Tek kimsesine gidiyordu.

Leyla'nın yaşadığı apartmanın önüne gelindiyinde arabayı durdurup zaman kaybetmeden içeri girdi.

Kapıyı çaldı. Bekledi ama kapı açılmadı. Tam geriye döneceği sırada aklına Leylanın ona verdiyi anahtar geldi. Anahtarı cebinden çıkarıp açmak isterken elleri o kadar titriyordu ki, açmakta zorluk çekiyordu. Pes edip kapının kenarına çöktü. Dizlerini kendine çekip başını dizlerini yasladı.

O kadar yorgun ve üzgün hissediyordu ki, gözleri kapanmış kendini uykuya teslim etmişti. Ruhu bedenine ağırlık ediyordu.

Uyku tek sığındığı, acılarını bedenine değil de zihnine gömdüyü çare olmuştu.

Uyumuştu ta ki, soğuk ellerin yüzüne dokunmasıyla aynı anda burnuna dolan portakal kokusuyla kendini yapayalnız hissettiği karanlık çukurlardan çıktı.

Ateş'in İzleri Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin