SESSİZ KUŞ

2.4K 340 53
                                    

Başlama tarihinizi buraya not edebilirsiniz. Keyifli okumalar...


Koşuyordu. Nereye ve kim olduğunu bilmeden. Hava fazlasıyla soğuktu ve koşmaktan nefes nefese kalmıştı. Sanki soluduğu her hava anında ciğerlerini terk ediyor gibiydi. Bacağındaki yaralar her adım attığında koşmasını engelliyordu. Bu yüzden biraz dinlenmeliydi. Etrafa baktığında hiç tanıdık gelmeyen yollar ve tek tük ağaçlar vardı. Dinlenmek için en yakınında duran büyük bir çam ağacının altında bulunan yosun tutmuş kayaya oturdu. Sanki başının içinde milyonlarca insan bağırıp, tepiniyor ve bir şeyleri hatırlamasına engel oluyordu.

Tek hatırladığı şey uyandığında karşısında gördüğü paramparça olmuş arabaydı. Yanına gitmek için ayağa kalktığında büyük bir gürültüyle patlayıp yanmaya başlamıştı. Korkudan çığlık atmaya çalışınca ne kadar bağırsada sesi çıkmamıştı. Sanki ağzından çıkacak her kelime tekrar boğazına tıkılıyormuş gibiydi. Ardından daha fazla dayanamayıp ağlayarak oradan hızlı bir şekilde uzaklaşmaya başlamıştı. O arabanın içinde biri olup olmadığını bile bilmiyordu.

Şimdi ne yapmalıydı? Sesi çıkmıyorken onun bu sessizliğini kim duyablirdi ki? Tanıdık tek bir insan ve gidecek bir yeri bile yoktu. Nefesi düzene girdiğinde bu kadar dinlenmenin yeterli olabileceğini düşündü. Ayağa kalktığında başı hafiften dönmeye başlamıştı. Bu bulanıklık onu fazlasıyla rahatsız ediyordu. Gözlerini sıkıca yumduktan sonra arkasında duran ağaçtan destek aldı. Gözlerini açtığında görüntü yavaş yavaş netleşmeye başlamıştı. Daha fazla burda duramazdı çünkü hava gitgide kararıyordu. Kendini daha iyi hissettiğinde hızlı adımlarla oradan uzaklaşmaya başladı. Bacağı yine hafiften sızlamaya başlamıştı. Hissettiği acı soğukla bir olup onu alt etmeye çalışıyordu. Fakat dayanmak zorundaydı.

Gökyüzüne baktığında griye bürünmüş bulutlar yağmurun yağacağını haber veriyordu adeta. Bir an önce kendine kalacak bir yer bulmalıydı. Çünkü soğuk iliklerine kadar işlerken aynı zamanda açlığınıda tetikliyordu. Bu yüzden bu soğuk havada ıslanmaya hiç dayanamazdı.

Biraz daha yürüdükten sonra ilerde duran yıkık dökük bir ev görüş açısına girdi. Eve doğru yaklaştığında etrafta evin çatısından düşmüş kiremit parçaları ve kırık camlar dikkatini çekti. Ev pek sağlam görünmüyordu. Ama tek çaresi geceyi burda geçirmekti. İçeri girmek için kapıyı araladığında kapıdan çıkan ses ürkmesine neden oldu. Kapıyı açtığında içeri girmenin ne kadar güvenli olacağını düşünüyordu. Aniden gökyüzünden gelen bir gürlemeyle kendini içerde bulması bir oldu. Ardından kapıyı kapatıp içeri girdi. Yerdeki cam kırıklarının ayağına batmamasına dikkat ederek etrafa göz gezdirdi. Evde yalnızca iki oda vardı. Odaları incelediğinde birinde iki kırık koltuk diğerinde ise sağlam olmadığı her halinden belli olan iki sandalye ve bir masa duruyordu odanı bir köşesinde. Yağmur yağmaya başlıyordu ve etraf giderek kararıyordu. Kırık koltukların bulunduğu odaya girdiğinde uyumak için üzerindeki cam parçalarını temizledi. Ardından koltuğa uzanıp yaralı bacağını koltuğun ucundan sarkıttı. Yağmur giderek şiddetlenmeye başlıyordu. Ama yorgunluktan pek rahatsız edici gelmiyordu. Gözleri sanki tonlarca ağırlık üstlenmiş gibi onu uyumaya zorluyordu. Gözleri ağır ağır kapanırken uzaktan gelen bir silah sesiyle yerinden sıçraması bir oldu.

Ardından yavaşça dışarı bakmak için pencereye yaklaştığında ensesinde hissettiği soğuk bir metal irkilip korkunun bütün vücuduna yayılmasına sebep oldu. Daha sonra yavaş hareketlerle arkasına döndü ve kalbinin korkudan deli gibi atmasına neden olan elindeki silahı ona doğrultmuş genç bir adamla karşılaştı. Genç adamın ona yönelttiği telaşlı ve öfkeli bakışlar onun korkuyu iliklerine kadar hissetmesine neden oluyordu. Fakat korksa da hiçbirşey söyleyemiyordu.

İŞARET DİLİNDE AŞKWhere stories live. Discover now