DİPTEKİ FISILTI

229 31 0
                                    

Öncelikle herkese merhaba. Fazla geç kalınmış bir bölümle karşınızdayım. Hepinizden özür diliyorum. Hayatımda çok önemli kararlar aldığım bir dönemden geçtim. Ve şu anda sizi mutlu edecek haberlerle geri geldim. Merak etmeyin bu haberleri çok kısa sürede sizde öğreneceksiniz.
Hepinizi çok seviyorum.

Keyifli okumalar.
Bölüm şarkısı: Tuğkan "Dön"

Küçük tekneyi arkalarında bırakıp yürürken adamın söylediklerini düşünmeden edemiyorlardı. O kadar büyük bir aşkın bu kadar acıtması hiç adil gelmemişti Lavinia'ya. Kadının bırakıp gitmesi bencilce gelmişti ona belki de. Hele ki adamın bu denli çok sevdiğini bile bile...

Ardından kendini koymuştu kadının yerine. Ne yaşarsa yaşasın Arat'ı sonsuza kadar bırakıp gidebilir miydi? Fakat burada kafasını karıştıran bir şey vardı. Adam kadına yıllarca aynı yerde, her an gelecekmiş umuduyla bekleyecek kadar çok aşıktı. Peki ya Arat bekler miydi onu yıllarca?

Daha sonra elinde hissettiği baskıyla düşüncelerini bir kenara bıraktı. Arat elini incitmeyecek kadar yumuşak fakat, geri çekmesine izin vermeyecek kadar sıkı bir şekilde tutmuştu.

"Biliyor musun Lavinia? Biri çekip gitse de aşk asla kalanı terketmez. Unutmak diye bir şey yoktur bu hayatta. Alışmak diye bir şey de yoktur. Sadece kabullenmek vardır. Herşeyi bir ömür zor olsa da kabullenmek..."

Ne güzel söylemişti Arat. Unutmak ve alışmak diye birşey yoktur. Sadece olanları zor da olsa kabullenir insan. Gideni geri getiremezsin önce sabredersin sonra kabullenirsin. En zor aşama da sabretmektir aslında. Bütün bu acılara tek kelime bile etmeden sabredebilmek...

Daha sonra aklındaki düşünceleri dağıtmak için gözlerini kumların üzerine çevirdi. Biraz daha bu şekilde yürüdükten sonra kumların arasında parıldayan bir şey dikkatini çekti. Arat'ın elini yavaşça bırakıp eğildiğinde önce kumlara doğru uzandı eli. Bu sırada Arat tek kaşı kaldırmış bir şekilde Lavinia'nın ne yaptığına anlam vermeye çalışıyordu.

Mevsimden dolayı nemli ve ılık kumlar tenine değince garip bir şekilde ona güzel gelmişti. Ardından elini parıldayan şeye uzattığında bir el silah sesi yankılandı kulaklarında. Bu acının ve merhasmetsizliğin sesiydi. Gözleri dolu bir şekilde kıpırdamadan durmaya devam etti. Çünkü o acı manzarayı görecek kadar güçlü değildi küçük kalbi. Ardından birilerinin ona yaklaştığını hissetti. Daha sonra kanlanmış gözlerinin buğusunu silip yaklaşan kişileri çıkarmaya çalıştı. Bu adamlar onu kaçıran adamlardı. Ne yapacağını bilemiyordu kaçıp Arat'ı bırakamazdı. Fakat kalsa bile yine Arat'tan uzak olacaktı.

Ardından cesaretini toplayıp hızla arkasına döndü. Daha sonra her dokunduğunda ona umut ve güç veren hareketsiz ellerine dokundu. Hala sımsıcaktı. Giymiş olduğu beyaz ve ince kazağı kana bulanmıştı. Aklına hatırladığı o kısa ve acı olay gelmişti. Çocuktu. Okuldan mutlu ve sabırsız bir şekilde gelmişti sırf anne ve babasına okulda yaşadıklarını anlatmak için. Fakat onları yerde kanlar içinde yatarken görmüştü. Ama çocuk aklı işte oyun oynadıklarını düşünüp kırmızı boyayı üzerlerine döktüklerini sanmıştı. Saatlerce başlarında uyanmalarını beklediği o dakikaları anımsayınca kanının çekildiğini hissetti Lavinia. Bu kadar acı bir olayı nasıl kaldırabilmişti çocuk bedeni. Ailesi onu bırakıp çok uzaklara gitmişti. Şimdi ise kollarının arasında kanlar içinde yatan adam kısa sürede ailesi olmuştu. Peki ya o da Lavinia'yı bırakıp gider miydi? Düşüncesi bile içini yakıp kavurmaya yetmişti.

Ardından yardım edecek birileri var mı diye etrafta hızlıca göz gezdirdi. Sahilden biraz uzakta bir adam hararetli bir şekilde telefonla konuşuyordu. Ne yapacağını bilmeden adama bakmaya devam etti. Seslenip yardım isteyemiyordu. Elinden hiç bir şey gelmiyordu. Ardından adam hızla uzaklaştı. Lavinia bu çaresizliğin verdiği öfkeyle sert bir şekilde arka arkaya elini kumlara vurdu. Gözyaşlarına hakim olamıyordu. Öyle çaresiz öyle savunmadızdı ki elinden bir şey gelmediği için nefessiz kalmayı diledi o an. Bu denli aciz bir insan yaşamayı nasıl haketsin ki diye düşünmeden edemiyordu.

Daha sonra Akan göz yaşlarını elinin tersiyle silip Arat'ı sarsmaya başladı. Sanki uyanması için yalvarıyordu ona sesi çıkmasada. Çünkü her ne olursa olsun ve Lavinia her nerede olursa olsun Arat duyardı onu. Hissederdi kalbinin en kuytu köşelerinde ondan uzaktayken ne kadar acı çektiğini. Şimdi de kalkıp kurtarmalıydı onu yine her zaman olduğu gibi.

Ama ne yapsa olmuyordu Arat açmıyordu karanlık gibi baksada umut dolu o siyah gözlerini. Bu bir son muydu? Mutsuz bitmeye mahkum bir sondu diye düşündü Lavinia. Kana bulanmış, acı dolu mutsuz bir son. Kırık camların üzerinde yürüyor gibi acı dolu bir son. Ölüm bu kadar can yakıcı olmamalıydı. Asıl gidenin canı yanmalıydı arkasında bıraktıkları için. Fakat kalanın ruhunu söküp uzaktan bedenine bir hançer saplanmasını acıyla izliyor gibi bir şeydi bu. Kalanların ruhuna bu denli eziyet etmemeliydi giden. Böyle mi olmalıydı bir hikayenin sonu? Aşık olup ölmeli miydi birisi sevdiğini hiç düşünmeden? Sevdiği... Nasıl derin ve nasıl anlamlı bir kelimedir bu diye düşündü Lavinia. Tek bir kelimenin içinde trilyonlarca duygu vardı. İsimsiz ve tarifsiz trilyonlarca duygu...

Kalbinin derinliklerinde bir şeylerin öldüğünü farkedebiliyordu. Bunlar henüz kanatlanmaya başlayan o küçük kuşlardı. Ama artık kalbi kuş cesetleriyle dolmuş bir mezarlığa dönmüştü. Bedenleri ölü fakat ruhları hala acı çekiyor gibiydi. Tıpkı Lavinia'nın şu anda hissettiği gibi.


Yeni bölümü nasıl buldunuz arkadaşlar? Umarım hoşunuza gitmiştir. Yorumlarınızı bekliyorum.♥️

Sizi ve en çokta beni mutlu edecek haberi sizlere akşam vereceğim çok mutluyum ve heyecanlıyım aslında. Akşama görüşmek üzere 😊

İŞARET DİLİNDE AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin