MAHKUM DUYGULAR

747 236 33
                                    


Adımlarının hızından dolayı kısa sürede Lavinia'nın yanına ulaşmıştı. Fazlasıyla gergin ve öfkeli görünüyordu. Arat anlam yüklenmesi zor olan gözlerini Lavinia'ya dikip geldiği andan itibaren büründüğü sessizliği korudu. Daha sonra gözlerinin içine bakıp mavi gözlerinin etrafındaki koyu lacivert harelerde oyalandı. İlk kez bu kadar parlak görünüyorlar diye düşündü. Ardından gözlerini pencereye dikti. Uzun zamandan sonra karanlık kokan odası gün ışığıyla kokusunun etkisini giderek kaybediyordu sanki. Gün ışığını sevmezdi. Çünkü aydınlık demek onun için korunmasız, güçsüz ve gizemi olmayan bir dünya demek. Gözlerini Lavinia'nın lacivert harelerinden ayırmaıp elini perdenin eteklerine doğru götürerek perdeyi yavaş hareketlerle her zamanki konumuna getirdi. Daha sonra odadaki sessizliği bozup konuşmaya başladı.

"Bu oda böyle kalmalı. Işık insana zayıflık verir. Karanlık ise hırs, öfke ve güç verir. Benim bunlara ihtiyacım var. Işığa değil. "

Soğuk sesinin arkasındaki gizem her konuştuğunda karşısındaki insanın beynini noktalardan arındırıp soru işaretleriyle dolduracak nitelikteydi. Lavinia ona ürkek bakışlarını gönderirken öfkeli yüzü biraz olsun yumuşamış gibiydi.

"Bu evde bir şeyler var benim öfkemi besleyen. Ama başka şeyler oluyor sanki. Anlayamıyorum. O yüzden biraz nefes almam lazım. Buradan uzaklaşmalıyım. Ve seni de yanımda götürmem lazım. Burası senin için çok tehlikeli. Korkma sadece bir kaç gün kalıp geri döneceğiz."

Lavinia ürkek bakışlarını Arat'tan ayırmadan başını sallayarak onayladı. Gözlerini Matya'ya çevirerek yüzünü asarak bir kaç gün onu göremeyeceğini düşündü. Ardından Arat odada bulunan dolaba doğru yönelip bir kaç parça kıyafet alarak kıyafetlerin altında bulunan çantaya gelişigüzel yerleştirdi.

"Hadi çıkalım. Yanımdan ayrılma. Ve olabildiğince kimseyle yüz yüze gelmemeye çalış. "

Lavinia'nın cevabını beklemeden odanın kapısını açıp odadan ayrıldı. Ardından Lavinia'da onun peşine takıldı. Arat'ın çalışma odasından çıkıp uzun koridorda ilerlemeye başladılar. Arat'ın adımları uzun koridorda tok bir ses bırakıyordu. Birden Arat'ın kokusu doldu burnuna. Karanfil gibi kokuyor diye düşündü. Arat'ın dediği gibi karanlık ve öfke kokmuyordu.
Lavinia ondan yaklaşık 3-4 adım uzak olmasına rağmen yoğun ve yumuşak kokusunu bu kadar mesafeden bile alıyordu. Attığı her adımda ardında iz gibi bırakıyordu adeta. Adımlarını durdurup yüzünü buruşturarak silkelendi. Düşündüğü şeylerde neydi böyle?

"Orda dikilmeyi mi düşünüyorsun? "

Arat'ın sesini duymasıyla ayakları ondan istemsiz bir şekilde adım atmaya başladı. Dünün aksine Lavinia'ya biraz sert davranıyordu. Biraz kırıcı olduğunu düşünsede bunu pek takmıyordu. Sadece tek istediği en kısa sürede ailesini bulup buradan kurtulmaktı. Peki bir ailesi var mıydı?

Koridorun sonundaki merdivenlerden inerek evin dış kapısına doğru yöneldiler. Arat'ın kapıyı aralamasıyla aniden ciğerlerine temiz hava hücum etti. Ciğerlerine dolan temiz hava göğsünde bir sızlamaya sebep olmuştu. İlk başta rahatsız olup yüzünü buruştursa da daha sonra gözlerini yumup temiz havayı içine çekerek hoşuna gitmiş bir şekilde yüzünde bir tebessüm peyda olmuştu. Arat arkasındaki sessizliği fark edip döndüğünde gözleri Lavinia'nın az da olsa farkedilen gülümsemesine takıldı. Kapalı olan gözlerini hafifçe aralaması ve Arat'ın onu izlediğini fark etmesi bir olmuştu. Aniden gelen bir şok etkisiyle yüzündeki tebessümü yok etmişti. Ardından hızı adımlarla arabanın yanına ulaşıp arka koltukta yerini alacakken Arat'ın sesi kulaklarına doldu.

"Ön koltuğa geç. "

Emir vermiş olduğunu yok sayarak ön kapıyı açıp arabadaki yerini aldı. Çok geçmeden Arat'ta şoför koltuğuna geçerek anahtarı çevirip arabayı çalıştırdı. Ne çok hızlı ne de çok yavaş bir şekilde arabanın tekerlekleri sert zemin üzerinde kaymaya başlamıştı. Yine bir sessizlik. Lavinia kafasını soğuk cama yaslayarak yol üzerindeki beyaz şeritleri incelemeye başladı. Ardından yol üzerinde sanki yürüyormuş gibi gözüken ağaçlara çevirdi gözünü. Yeni yeni dökülmeye başlayan ağaçlar sonbaharın yavaş yavaş geldiğini haber veriyordu sanki. Arat'ın sert bakışlarını üzerinde hissetmesiyle aniden yüzünü çevirip Arat'a baktı. Fakat o sadece siyah asfalta odaklanmıştı. Tam bunun sadece beyninin ona oynadığı ufak bir oyun olabileceğini düşüneceği sırada Arat'ın yüzünde ufak bir tebessümün belirdiğini fark etti. Bu kez de onu umursamayıp kafasını soğuk cama yaslayıp gözlerini yola dikti. Uzun ve sessiz bir yolculuğun ardından araba insanın içindeki ilkbaharı öldürüp sonbaharı getirebilecek nitelikte iki katlı, kahverenginde bir evin önünde durdu. Arabanın diğer tarafından gelen kapı sesiyle gözlerini evden ayırıp kendi tarafındaki kapıyı açarak arabadan indi. Acaba evin içerisi de böyle miydi? diye geçirdi içinden. Ürkek adımlarla Arat'ın peşine takılıp evin kapısını aralamasını merakla bekledi. Arat anahtarı seri hareketlerle kapı deliğine sokup kapıyı aralayarak Lavinia'yı ardında bırakıp içeri girdi. Lavinia gördüklerine biraz şaşırmıştı. Çünkü dışardaki görüntünün aksine içerisi beyaz ve krem renginin hakim olduğu tonlardaydı. Arat o evdeyken karanlıktan güç aldığını söylemişti. Fakat bu ev karanlığın kıyısından bile geçmiyordu.

"Neden hayatında hiç ev görmemiş gibi bakıyorsun? "

Arat'ın sorduğu soru beynindeki içi boş olduğunu bildiği kutuları tekrar yoklamasına sebep olmuştu. Fakat kutuların dibi sadece karanlıktı. Herhangi bir ev düşmemişti aklındaki beyaz perdeye. Ardından çekingen ve hüzünlü bakışlarını Arat'tan gizleyip omzunu silkti.

"Ben çıkıp bir duş alacağım. Sen de içerde uslu bir şekilde otur ve herhangi bir yaramazlık yapayım deme. Anlaştık mı?"

Kafasını olumlu anlamda sallayıp Arat'ın elindeki çantayı alarak yukarı çıkmasını boş gözlerle izledi. Ne yaramazlık yapabilirdi ki? Kaçmaya kalkışsa dışarısı buradan daha tehlikeli olabilirdi diye geçirdi içinden. Yavaş adımlarla evin salonu olduğunu tahmin ettiği yere doğru ilerleyip krem rengindeki bir koltuğa oturarak etrafı inceledi. Gözlerinin üstünde tonlarca ağırlık varmış gibi giderek ağırlaşmaya başlamıştı. Daha fazla dayanamayıp koltuğa kıvrılarak uykunun bedenini ele geçirmesine izin verdi.

Arat duşun verdiği mayışmanın etkisiyle yavaş hareketlerle merdivenlerden inip etrafına bakmaya başladı. Lavinia henüz görüş açısına girmemişti. Ardından tedirgin bir ifadeyle aramaya başladı. Kaçmış olabilir miydi? Salona doğru ilerlerken koltuktan sarkan sarı saçlar dikkatini çekti. Sessiz adımlarla koltuğa yaklaşınca Lavinia'nın uyuya kaldığını fark etti. Kaçmış olduğunu düşündüğünde çatılan kaşları gördüğü manzara karşısında şaşkınlıkla havalanmıştı. Yüzünde belli belirsiz bir tebessüm oluşmuştu. daha sonra koltuğun rahat olmayacağını düşünüp Lavinia'yı kucağına alarak merdivenlere doğru ilerledi. Bacağından destek alarak kendi odasının kapısını aralayıp yatağa doğru ilerledi. Yavaş hareketlerle yatağa bırakıp yorgun olmadığı halde yatağın boş kalan kısmına kıvrılarak Lavinia'nın yüzünü ezberlemeye çalışır gibi detaylı bir şekilde incelemeye başladı. Gözleri kapalı bile olsa masum bakışlarını hayal edebiliyordu. Bu kızı kısa sürede sahiplenmesinin sebebi yaşadıkları mıydı? diye düşündü. Ardından aklındaki bu tür soruları şimdilik beynini meşgul etmesini istemediği için daha sonra çıkarmayı düşünerek bir köşesini açık bırakıp karanlığa gömdü.

Özgürlüğü anlastamazsın. Esir tutulmanın ne demek olduğunu bilmediğin sürece...

Kızın ismi artık Lavinia. Bölümlerin devamı geldikçe neden değiştiğini anlayacağınıza eminim.
Oy ve güzel yorumlarınızı bekliyorum.

İŞARET DİLİNDE AŞKWhere stories live. Discover now