UMUT KIRINTILARI

461 144 7
                                    


Arat odadan çıktıktan sonra yine yalnızlığı bir ağırlık gibi çökmüştü üstüne. Bu nasıl bir şeydi böyle? Ailesi yoktu ama Arat vardı. Yalnızdı ama değildi de. Tarif etmek imkansız gibiydi. Öyle garip ve çelişkili bir durum ki bu kendine bir çıkış bulmak için insanın beynine bir virüs gibi yerleşiyordu ama öldürmüyorduda. Biraz daha düşüncelerine kulak vermeye devam ederse beynini işgal edecekmiş gibi geliyordu.

Ardından buna bir son vererek kaburgalarındaki batmaya aldırmadan ayağa kalkıp kapıya doğru yöneldi. Kapı kolunu indirdiğinde kapının kilitli olduğunu farketti. Arat'ın ona artık güvenmediği düşüncesi bir yumruk gibi aniden inmişti sol tarafına. Gözleri dolmuş bir şekilde yerine geçerken yutkunmaya çalıştı ama söyleyemedikleri boğazında birikmiş gibi koca bir yumru haline gelip buna engel olmuştu.

Yerine geçme düşüncesini bir kenara itip pencereye doğru yöneldi. İçindeki kara bulutları gökyüzünün aydınlığına salıp yok etmek istiyordu. Elini pencere pervazına yaslayıp pencereden dışarıya baktığında gökyüzününde ondan farksız olduğunu anladı. Kapkaraydı. Sanki sonsuz bir karanlık gibi. Hiç aydınlanmayacakmış gibi diye geçirdi aklından. Ardından gözlerini gökyüzünden ayırdı. Aşağıdan gelen hareketlilik dikkatini çekmişti. Aşağıya baktığında yüzü gölge içinde kalmış, simsiyah kapşonlu bir adamın ona baktığını farketti. Lavinia'ın içi bir anda korkuyla kaplanmıştı. Ardından adam, ağzının görünebileceği bir şekilde kafasını kaldırıp dudaklarını oynatmaya başladı. Lavinia içindeki tedirginlikle adamın söylediklerine konsantre olmaya çalıştı. Adam 'Çok az kaldı' diye birşey söylemişti. Lavinia'nın göğsünde hissettiği baskı giderek artıyordu. Adamın sürekli tekrar ettiği kelimeler​ damarlarında saliseden daha hızlı bir şekilde yayılıyordu adeta. Ardından kapının açılma sesiyle irkilip gözlerini kapıya çevirdi. Gelen kişi Arat'tı. Tekrar pencereden aşağı baktığında adamın orada olmadığını farketti.

"Senin ayakta ne işin var?"

Lavinia Arat'ın sesiyle üzerinde ki şaşkınlığı yok edip ona odaklanmaya çalıştı. Adam kimdi ve Lavinia'dan ne istiyordu? Peki ya Çok az kaldı derken ne demek istemişti? Düşüncelerinde boğulurken Arat'ın hızla yanına gelmesi bir olmuştu.

Ardından Lavinia'ın koluna girip ağır adımlarla yatağa doğru ilerledi. Yavaş hareketlerle yatağa yatırıp yatağın sağ tarafında duran sandalyeye oturdu. Lavinia yüzündeki tedirgin ifadeyi gizleyemediği için Arat bunu farkedebilmişti. Lavinia'ın bir şey saklıyor gibi bir hali vardı. Daha sonra bir şeyler​ hatırlamış olabilir mi diye düşündü. Bu düşünce koca bir girdap yaratmıştı içinde. Sanki tüm bildiklerini içine çekip bir boşluğa sebep oluyor gibiydi. Ardından o koca girdapta sürüklenmek istemediği için gözlerini Lavinia'ın soluk yüzüne çevirdi. Gözlerini tavana dikmiş anlamlı bakan gözleriyle, gözlerinin aksine anlamsızca yarattığı senaryoya bir son arıyor gibiydi.

"Aklındaki sorulara bu şekilde cevap bulamazsın."

Arat'ın sesiyle gözlerini tavandan ayırıp Arat'ın karanlık gibi bakan gözleriyle buluşturdu. Gördüğü siyah kapşonlu adamı ona anlatmalı mıydı? Yine bir karmaşa beyninde bir dalga gibi ilerliyordu. Bu dalga soru işaretlerini arttırdıkça beyninin içindekileri yıkıp yok edecek bir tsunamiye dönüşecekti. Ardından yavaşça doğrulup baş ucunda duran defter ve kalemi alarak bir şeyler karalamaya başladı.

"Bundan sonra ben ne yapacağım? Hayatımda koca bir delik varmış gibi hissediyorum. Sanki bu koca delik tüm bildiklerimi içine çekiyormuş gibi."

Kapşonlu adamı Arat'a anlatamamıştı. Belki de adam Lavinia'yı tanıyordu. Onun tüm soru işaretlerini yok edebilecek tek kişi o'dur. Yazdıkları da aklında yer edinmiş şeylerdi aslında. Bundan sonrasını da merak ediyordu öncesini bilmediği için. İçindeki korku bu nedenle her geçen gün daha da artıyordu.

Arat Lavinia'nın yazdıklarını okuduktan sonra kaçtığı için içinde oluşan öfkenin geçtiğini farketti. Ama hâlâ bir güvensizliğin içinde bir yerlerde gezindiğini biliyordu.

"Bundan sonra yapacağın şey o hissettiğin koca deliği mücadele ederek kapatmak olacak. Hiçbir insan bir köşede oturarak yaşadıklarının geçmesini beklemez. Hep bir mücadele içindedir. Unutma bir savaş yoksa bir galibiyette olamaz."

Arat'ın kurduğu cümlelerin doğruluk payı sorgulanmayacak kadar yüksekti. Ama Lavinia savaşacak gücün zerresini bile kendinde bulamıyordu.

"Peki ya savaşamayacak kadar tükenmişsek?"

"Tükenmek, sadece ruhen ortaya çıkar. Ruhunun yorgun olmasındandır bu. Ama insanlar kendini tatmin etmek için bedenen de tükendiğine inandırır önce kendini sonra etrafındakileri."

"Bilmiyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum. Çok çaresizim. Çıkış yollarım bile yok kapalı diyeceğim. Ruhumda yorgun bedenimde. Ölsem öldüğümü farkedecek kimsem bile yok."

"Ben varım."

Lavinia duyduklarından sonra Arat'ın söylediği cümlede yok olmak istedi. Onun varlığı içindeki boşluğu dolduruyordu. Ama o gidince boşluk sanki daha da büyüyor gibiydi.

"Ama her zaman değil. Bu çok çelişkili bir durum. Yazarsın ama kalemin yok. Ressamsın ama renkleri sevmiyorsun. Ya da bulutsun ama yağmayı bilmiyorsun gibi."

Lavinia içindekileri yazarak Arat'a aktarınca kendini tamamlıyordu sanki. Arat ise okudukça Lavinia'ın sözlerinde buluyordu kendini.

"O zaman yazarın kitabına kalem oluruz, renkleri siyaha gizleyip ressamı aşık ederiz siyaha, ya da bulutu sonsuza kadar ağlatırız. İşte o zaman çelişki kalmaz. Yeter ki kendinde o güce dair umudu bul."

"Neden bana bu kadar yardım ediyorsun? Ben bir gün buradan gideceğim. Bana yardım ederek zamanını neden harcıyorsun? "

Lavinia'nın sitem dolu cümleleriyle Arat aklında dolanan kelimeleri birleştirmeye çalıştı. Bir parçası eksikmiş gibi geliyordu. Çünkü bazı soruların cevapları hâlâ büyük bir muammaydı.

"Çünkü ben o gücü sadece sen yanımdayken buluyorum. "

Arat'ın merhamet dolu sesi sözleriyle bir olunca Lavinia sol tarafında çırpınan kuşları hissetti. Yine aynı şey olmuştu. Sanki damarlarında tiz bir ıslık kalbine kadar gidip orada büyük bir yankıya sebep oluyor gibiydi.

Ardından Arat ağır hareketlerle Lavinia'ya doğru eğilip şaşkınlıktan aralanmış dudaklarına onu incitmeyecek kadar hafif ama Lavinia'da bırakacağı etkisi büyük olan bir öpücük kondurdu. Daha sonra bakışlarını dudaklarından ayırıp gökyüzü gibi bakan gözlerine çevirdi ve hızlı adımlarla kapıya doğru yönelip odadan ayrıldı.

Merhaba özgür kuşlar. Siz gücünüze dair umudunuzu yitirmeyin. Yaşadığını bilen her insanın bittiğini sandığı o anda içindeki gücün son kırıntılarıyla bile yapamayacağı şey yoktur aslında.

Yeni bölüm hakkında fikirleriniz neler?

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

Hepinizi seviyorum. ❤

İŞARET DİLİNDE AŞKWhere stories live. Discover now