SAHTE ÖZGÜRLÜK

507 167 8
                                    

Yandıkça daha da yanası geliyordu sanki. Damarlarındaki kan fokurdakıkça alev kendi kendini körüklüyordu. Belki birazcık su olsa söndürebilirdi bu alevi. Ama Arat bir damla su bile istemiyordu tek bir kıvılcımını yok etmemek için. Peki ya Lavinia? O Ölüm Çiçeği'ydi. Alevin içindeki suydu. Kendinden başka herkesi alevin içinde kıvrandırıp soğuk nefesini ısıtarak o nefesin değdiği yeri bile yakan tek kişiydi.

Lavinia olayın şokunu üzerinden atamamıştı hâlâ. Arat'ın​ sıcak dudakları değmişti soğuk tenine. Sıcacık öpücük ufacık yere temas etmiş olmasına rağmen parmak uçlarından saç tellerine kadar yanmıştı tüm bedeni. Arat Lavinia'ın tenine dokunmadan da yandığını hissediyordu oysa. Kokusuyla bile alev alıyordu teni. Gözlerine bakınca bile yok olmayı diliyordu o zaman diliminde. Çünkü biliyordu yaşadığı dakikaların tekrar yaşanamadığını. Tekrarı olmadığını. Ardından bu anıda olduğu gibi öldürmek istedi. Çok uzaklara gitmesin diye. Daha sonra Lavinia'ın gözlerinin içine bakıp fısıldadı sıcak nefesini Lavinia'ın tenine ok misali saplayarak.

"Gökyüzünü görmem için gündüze gerek yok. Gözlerine bakınca görüyorum en derin maviyi. Denizin olmadığı bir yerde de yaşarım mesela. Gözlerine bakınca derinlere dalıp boğulmayı bu denli isteyeceğim başka bir deniz yok çünkü."

Lavinia'ın​ küçük yüreğinde Arat'ın sözleriyle büyük bir deprem oluşmuştu. Depremin sonucunda enkaz yoktu. Fakat soğuk yüreğinin duvarları çatlaklarla dolmuştu. Çatlaklardan giren fısıltılar ısıtmıştı yine soğuk yüreğini. Ama yaşayacağı şeyler her şeyi öğrendiği zaman pişmanlıkları olacaktı belki de. Fakat belki hatırlayamadıkları yakacaktı en çok canını. Hatırladığını lanetlerle kutlayacaktı. Düşüncelerini toprağa gömmek yerine suyun yüzeyine bırakmıştı bu kez. Çünkü biliyordu ne kadar öldürmek istese de ölü toprak bile nefessiz bırakmıyordu aklındaki düşünceleri. Arat'ın karanlık gözlerinde yok olmayı dilemişti. Gölgesini bile arkasında bırakarak. Ardından bu bakışmaya son veren alacaklı misali çalan kapı olmuştu.

"Bekle beni burada."

Lavinia'ın cevap vermesini beklemeden hızla salondan çıkıp kapıya doğru yöneldi. Kapıyı araladığında gelen kişi aşinası olduğu bir simaydı. Enis.

"Ne var lan yine. Kalacak yer istedin verdim. Niye geldin? Rahat edemedin mi?"

"Yok kanka orası ayrı mesele de senin istediğin araştırmayı yaptım bütün gece. Ama duyduğunda pek memnun olacağını sanmıyorum."

Enis'in sözleriyle Arat'ın yüzünde huzursuz bir ifadeyi belirmişti birden. Duyacakları sabırsızlandırsa da ardında getireceği şeyler az da olsa gerilmesine sebep oluyordu.

"Tamam. Hadi yukarı çıkalım. Orada daha rahat konuşuruz."

Arat'ın sözleri Enis'in yüzünde muzip bir ifadeye yer vermişti.

"Kanka benimle başbaşa yapacağın şeyler varsa hiç tavsiye etmem. Çünkü ilgim bayanlara yönelik. Yani üzülen sen olursun."

"Lan başlarım bayanına da sana da. Yürü git çalışma odasında bekle beni."

"Tamam tamam kızma. Ben yukarıdayım. Yengeye selamlar."

"Siktir git sinirlerimi bozma benim. Yavşak!"

Enis gülerek merdivenlerden çıkarken Arat gidişini beklemeden salona doğru ilerleyip Lavinia'ın görüş açısına girdi.

"Ben yukarıdayım. Enis geldi. Hani şu bahçedeki yılışık çocuk. Onunla konuşup geliyorum. Biri gelirse bana se... beni bekle. Birazdan geliyorum. Rahat dur!"

İŞARET DİLİNDE AŞKWhere stories live. Discover now