KARANLIK GEÇMİŞ

834 252 10
                                    


Yani bölümü sizler için bugüne yetiştirebildim. Umarım beğenirsiniz. Sizleri seviyorum.<3

Arat evden çıklalı tam üç saat geçmişti. Sevda, gittiği andan itibaren pencere kenarına oturup Arat'ın gelmesini bekledi. Ama gelen yoktu. Belki hiç birşey bulamamıştı. Ya da bulmuş ama hâla araştırıyordu. Belki de hiç araştırma düşüncesi aklının kıyısından bile geçmemişti. Sevda'nın son düşündüğünü Arat'ın hâlâ gelmemesi onaylıyordu.

Pes edip pencere kenarından kalkacağı sırada dışarıdan gelen yoğun ışıkla gözlerini kısıp bakışlarını oraya yöneltti. Arat gelmişti. Sevda ilk önce ne yapacağını bilemedi. Çünkü Arat ona sürekli 'bu kadar merak etmenin sonuçları merak ettiğin şeyden büyük olur' derdi. O yüzden yanına gidip birşey bulup bulmadığını sorarsa ne tepki vereceğinden korkuyordu. Fakat çok geçti o bunları düşünürken Arat çoktan gelmişti.

"Sen hâlâ burda ne arıyorsun?"

Sesi her zamankinin aksine yorgun ve kısık çıkıyordu. Ama soğuk ses tonu hâla aynıydı. Sevda'nın gözü Arat'ın elindeki dosyaya takıldığında söyleyeceklerini toparlamaya çalıştı.

"Şey... Ben biraz merak ettim de."

"Merak etmeni gerektirecek bir durum yok. Hem sen bu kıza neden bu kadar üzülüyorsun ki? "

Arat böyle konuştuğuna göre birşey bulamamış diye aklından geçirdi.

"Bilmiyorum sadece bu durumda olması..."

Sevda sözünü bitirmeden Arat öfkeyle araya girdi.

"Durumunda birşey yok! Kızla ilgilenmeni istedim sadece, ona acımanı değil. Anladın mı!!! Yarından itibaren onunla başka biri ilgilenmeye başlayacak. Şimdi gidebilirsin. "

Sevda Arat'ın söylediklerine sadece başını sallayarak cevap verebilmişti. Çünkü ne diyeceğini bilemiyordu. Arat, kıza acıdığını düşünüp onu yanlış anlamıştı. Ardından suratı asık ve aklında cevaplanmamış sorularla arkasını dönüp odadan çıktı. Sevda çıktığında Arat odadaki masaya doğru ilerledi ve elindeki dosyayı alıp masanın altında bulunan kasaya koyup ardından kasayı kilitledi. Öğrendiklerini şimdi mi söylemeliydi? Kafası fazlasıyla karışmıştı.

Saate baktığında saat dörde geliyordu. Çok yorulmuştu. Kafasını biraz olsun dağıtır düşüncesiyle arkasında bulunan içki şişesini alıp dibini görene kadar yudumladı. Gözleri yanmaya başlıyordu. Daha sonra iki elinden destek alarak ayağa kalktı. Biraz başı dönmüştü. Yavaş hareketlerle odasındaki diğer kapıya yönelip içeri girdi. Gözlerini yatağa çevirdiğinde kızın cenin pozisyonunda ve üzerinde kendi eşofmanıyla uyuduğunu gördü. Arat kızın uyanmayacağı şekilde sessiz adımlarla yatağın kenarında bulunan pikeyi alarak kızın üzerini örttü. Kız aniden yerinde sıçrayarak uyandığında Arat'ı fark edip panikle sırtını duvara yasladı.

"Şşşşş tamam sakin ol. Korkma sana zarar vermek gibi bir niyetim yok. "

Arat önce aklından söyleyip söylememeyi geçirse de daha sonra şimdilik bunu söylemenin biraz erken olabileceğini düşündü. Ama kızın ondan korkmaması için bir şey yapmalıydı. Aklına gelen bir fikirle aniden kıza dönüp konuşmaya başladı.

"Aileni ve kim olduğunu öğrenmek ister misin? "

Aniden gelen bu soru karşısında kız önce afallasa da daha sonra bir o kadar hızlı bir şekilde gözleri parladı. Arat kızın yüzünde gördüğü hafif bir tebessüme varlığı belli olmayacak kadar küçük bir gülümsemeyle karşılık verdi. Daha sonra kız başını heyecanlı bir şekilde sallayarak Arat'ın sorusunu onayladı.

"Tamam. O halde bir şartım var. "

Parlayan gözleri bir anda solsa da şartının ne olduğunu merak ediyordu.

"Korkma. Kötü bir şey istemeyeceğim senden. Ben aileni araştırdığım süre boyunca sen burada uslu bir şekilde kalacaksın. Yoksa bulsam da sana kim olduklarını söylemem. Anlaştık mı?"

Arat'ın söylediği biraz düşündürse de gideceği bir yer olmadığı için çaresizce kabul etmek zorunda kalmıştı.

Arat kızı bırakamazdı. Çünkü ailesinin kim olduğunu öğrenirse daha çok üzülebilirdi. Yavaş hareketlerle kızın yanına gidip sırtını duvara yaslayarak aynı şekilde oturdu. Kız biraz gerilmişti. Arat' ın sarhoş olduğunu fark ettiği için ona kötü bir şey yapabileceğinden korkuyordu. Daha sonra Arat bakışlarını kıza çevirip sessizce yüzünü izlemeye başladı. Sarı saçları beyaz teniyle adeta bir uyum içerisindeydi. Mavi gözleri küçük burnunun aksine parlak ve iriydi.

"Biliyor musun? (Derin bir nefes alıp konuşmaya devam etti.) ben küçükken hiç annemin elinden tutup parka gitmedim. Çünkü annem beni parka götürecek kadar yaşayamadı. Ben sokakta kaldırımda otururken hep nefretle izledim annesine sevgiyle bakan çocukları. Neden onların annesi vardı da benim ki yanımda değildi diye sorardım. Ama büyüyünce anladım. Annemin yanımda olamamasının tüm suçlusu bendim. Benim o yaşta oyundan başka bir şey düşünemeyen s*kik aklım yüzünden. Ben bu hayatı seçmedim. Yaşadıklarım bana seçim sunmadı. O kadar yoruldum, o kadar sıkıldım ki bazen ciğerlerim patlayacak gibi oluyor. Kurtulamıyorum bu geçmişin izlerinden. Oradan bakınca nasıl görünüyorum? Korkunç biri gibi mi?"

Aniden gelen soru karşısında biraz afallamıştı. Ardından cesaretini biraz olsun toparlayıp başını sallayarak onayladı.

"Haklısın. Ama ne kadar kurtulmak istesem de peşimden geliyor sanki. Bırakmıyor beni. Beynimle kalbim arasındaki köprü yıkılalı yıllar oldu. Tekrar inşa edemiyorum. Beynim bana yön vermekten bıkmıyor. Ama bilmiyor ki kalbime ne kadar ihtiyacım olduğunu.
Ruhum yoruldu. Her yaptığım işin sonunda kanım çekiliyor sanki. Ruhum bedenimden bağımsız çalışıyor gibi. Hatta yok olmak istediğim anlar oluyor bazen. Ama bu yük yine peşimden gelecekmiş hissine kapılıyorum. Artık gerçekten yaşamak isti-"

Sözü bitmeden gözleri kapanmıştı. Kız, Arat geçmişte bu kadar kötü ne yaşamış olabilir diye düşünürken gözleri Arat'ın yüzünde gezinmeye başladı. İri, hafif çekik gözleri uyurken onu masum ve zararsız gösteriyordu. Uyurken bile kaşları çatıktı. Kusursuz bir yüzü vardı. Fakat bu kusursuz yüz acılarını örtmeye yetmiyordu.

Bir süre daha bu şekilde Arat'ı izleyip uzun uzun düşündü. Daha sonra gözlerini odadaki pencereye dikti. Pencereden gelen loş ışık günün aydınlandığının habercisiydi. Gözleri giderek kapanırken düşündüğü tek şey merak ettiği geçmişiydi. Arat kim olduğunu bulabilecek miydi?

Ardından daha fazla dayanamayıp kendini uykunun kollarına bıraktı.

Merhaba özgür kuşlar. Siz geçmişten korkmayan kuşlarsınız. Geçmişle yüzleşin ki size kendini sürekli hatırlatıp durmasın. Onun üzerine gidip onu yenin ve galip gelin. Siz ondan değil o sizden korkup kaçsın.

Vote ve güzel yorumlarınızı bekliyorum. :)

İŞARET DİLİNDE AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin