36-YUMRUK

90.1K 5K 2.1K
                                    

Anında arkama dönüp çarptığım kişiyi iterken beni durdurdu.

"Sakin ol, benim."

"Barış?" dedim anlık bir rahatlamayla.

Sonra Barış olduğunu fark ettiğimde rahatlama yerini sinire bıraktı. Kurbağadan ve Barış'ın kokusundan uzaklaşıp duvara yapıştım ve konuştum.

"Beni neden takip ettin?"

En son yemekhanedeydi. Benim çıktığımı gördükten sonra o da çıkmış olmalıydı.

"Çünkü artık beni dinlemek zorundasın," dedi.

Ben ona bunu yapmayacağını anlatan alaylı bakışlarla bakınca tekrar konuştu.

"Beni dinleyene kadar buradan çıkamazsın. Kurbağayla kalmak zorunda kalırsın."

"Sende bana emir veremezsin," diye tısladım.

Kurbağaya korku dolu bir bakış attıktan sonra mağaranın çıkışıyla aramdaki mesafeye baktım. Tam koşacağım sırada Barış bunu anlayıp önüme geçti. Bedenine çarparak durduğumda omzuna çarpan başımı ovalayarak geri çekildim.

"Şu an yasal bir suç işliyorsun," diye söylendim. "Gerçi ehliyetsiz araba süren birinden ne bekliyorum ki."

Tamam bende ehliyetsiz araba sürmüştüm hatta kızlarla ağaca çarpmıştık ama polissiz, eve yakın boş bir yolda. Şu an önemli olan konunun ehliyetsiz araba sürmek olmadığına karar verdim ve kurbağadan uzak duracak şekilde çıkışa yakın bir yere yaslandım. Barış da çok yakınımda bir yere yaslandı. Atak yapacak olursam beni durdurmaya hazır görünüyordu. Daha önce Barış'ı düşürmüştüm. Şimdi neden yapamayacaktım ki?

"Cuma günü-" diye başladığı anda kollarımı bağlayıp sözünü kestim.

"Seni dinlemeyeceğim."

Ağzını açıp konuşacak gibi olduğunda yine sözünü kestim.

"Söyleyeceklerin umrumda değil."

Yüz ifadesi saniyelik değişse de hemen eski haline büründü. Soğuk değil ama ifadesiz, bakışları yumuşak ama sert. Nasıl yaptığını bende bilmiyorum.

Yine konuşmak için ağzını açtı ve ben yine susturmak için konuştum.

"Ko-" derken hızlı bir adımla yanıma ulaştı ve ağzımı kapattı.

Çok yakın bir mesafede beni hiç kaçamayacağım ve konuşamayacağım şekilde mağara duvarına yaslamış olduğu gerçeğini düşünmemeye çalıştım. Sessizce yutkunurken Barış sessiz ama tehditkar bir şekilde konuştu.

"Şu anda seni nasıl susturmak istediğimi tahmin bile edemezsin."

Kalbimin zaten hızlanan atışları iki kat daha hızlanırken bir an Barış'ın duymasından çekindim. Önce hayretle yukarı kalkan kaşlarımı çattım.

'Pis sapık!'

Bakışlarımla söylemeye çalışarak bakışlarla konuşmada yeni bir çığır açmayı planladığım doğruydu.

"Sapık olduğumu mu söylemeye çalışıyorsun?"

Kaşlarım yine hayretle kalkarken Barış'ın kapattığı ağzımdan boğuk bir nida çıktı. Kesinlikle Guinness rekorlar kitabına girmeliydim!

"Şimdi elimi ağzından çekiyorum," dedi ve mırıldandı. "Bu halde bir şeyler anlatmaya çalışmak çok zor."

"Ama konuşursan seni fazla etkili yöntemlerle sustururum," diye devam etti. "Anladın mı?"

DÜŞMAN OKULLAR "YAZ KAMPINDA" Where stories live. Discover now