47-DOĞUM GÜNÜ PARTİSİ-2

66.6K 4.8K 2.1K
                                    

Merhaba,
Yeni tanıştığım, iyi ve samimi bir yazar olan pamuukseker4 'ün 'Düşman Okullar Tatilde' isimli hikayesini mutlaka okumalısınız. Bende en kısa zamanda başlayacağım😊

Büyük olaylar içeren bu bölüm normalden erken geldi ve kısaydı. Diğer bölüm daha uzun olacak.

İyi okumalar!

Multimedyada Teoman-Gemiler var. Bu şarkıyı ikinci koyuşum ama olay anında bu şarkı çaldığı için dinlerseniz iyi olur.

"Barış," dedim şaşkınlıkla. 

Hazırladığım her şeyi görmüştü ve şu anda dinlediğim müziği duyuyordu. Bugün bana söylediği şarkıyı dinliyordum! O mağaranın içini incelerken ben konuşmaya başladım.

"Senin için hazırlamıştım burayı, dün."

Konuşmamla mağarayı inceleyen bakışları bana döndü. Yüzümü incedikten sonra gözlerimde duran bakışlarını takip ediyordum. İfadesinde duygu belirtisi yoktu ve girişte öylece duruyordu. Teoman'ın şarkısıyla karışan dalga seslerine hızlanan yağmurun sesi de eklenince, huzurlu ortamın aksine rahatsız hissettim ve konuştum.

"Şey, biraz zor oldu gerçi ama, uğraşmama değdi bence."

Bana neden bana böyle bakmaya devam ediyordu? Mutlu olunca, korkunca, çekinince, sinirlenince, heyecanlanınca, kısaca ne zaman yoğun bir duygu yaşasam saçmalamaya bayılan çeneme engel olamadım ve konuşmaya başladım.

"Özellikle ampuller... Buraya kimseyi getirmek istemediğim için kendimi taktım. Hayalet de beni izledi. Hatta arada havladı, bu da onun bana destek olma şekli sanırım."

Susarsam konuşacak gibiydi. Bana doğru birkaç adım attığında ağzından çıkabilecek kelimelerden korktum ve konuşmaya devam ettim.

"Bu arada Hayalet çok hızlı büyüyor. Artık onu kayalıklardan aşağı indirirken beni zorlamaya başladı."

Gece uyumadan önce, nasıl saçmaladığımı düşündüğümde utançtan ve kendime olan sinirimden yastığı yumruklayacak kadar çok saçmalarken bana yaklaşarak konuştu.

"Susmayı düşünüyor musun?"

Gülümsemeye çalıştım ama yüz kaslarım bana ihanet etti. Böyle ciddi konuşması beni daha da germişti. Çünkü bu gece aramızdaki şey ya bir anlam kazanacak ya da tüm anlamını yitirecekti.

"Neden bu kadar ciddi-" derken başını hafifçe eğip bana yaklaşmasıyla sustum.

Dudaklarımız arasındaki mesafe ne kadar azdı bilmiyordum ama nefesini hissedebiliyordum. Bu duygunun bende kötü bir his uyandırmaması Barış'a aşık olduğumu bir kez daha hatırlatırken ani yakınlığı yüzünden donakalmıştım. Mağara duvarıyla aramda çok fazla mesafe olmadığı için boşuna geriye adım atmayacaktım.

"Çok konuşuyorsun," dedi tek elini sağ yanağıma koyarken. "Seni hep öperek susturmak istedim."

Gözlerimi gözlerinden ayırmadan bakmaya devam ettim. Ondan beklediğim son cümle buydu belki de. Özgürlüğünü ilan eden ufak saç tutamını parmaklarıyla kulağımın arkasına koyarken gözlerinden geçen duyguları okumaya çalıştım.

"Saçların o kadar güzel kokuyor ki ," diye yavaşça konuştu. "Farklı bir parfüm sıksan bile senin kokunu tanıyabilirim. 'Sen' kokuyorsun çünkü."

Saçımdaki elini tekrar yanağıma getirerek kısık bir sesle devam etti.

"Tenin pürüzsüz, en az saçların kadar yumuşak."

Sessizce yutkundum.

"Gözlerin beni kendine çekiyor. Göz göze geldiğimizde, bir de gülüyorsan insanların varlığı benim için anlamını yitiriyor. Sadece bakmak istiyorum."

Bu konuşmanın sonunun nereye geleceği belliydi. Söylediği sözlerin etkisiyle dengemi kaybetmemek için tek elimi yumruk yaparak tırnaklarımı avcuma batırdım. Düşünme yetimi kaybetmiş gibiydim.

"Beni kendine çekiyorsun Melis, bu yüzden seni öperek susturmak istiyorum," dedikten sonra hafifçe geriye çekildi. "Ama bunu yapmayacağım. Çünkü beni etkileyen tek şey dış görünüşün değil. Tüm özelliklerine rağmen kibirli değilsin, bir çok insan gibi bunu başka amaçlar için kullanmıyorsun. Yaşadıklarına rağmen etrafına hep neşe saçıyorsun ve iyi birisin. Sayamayacağım o kadar çok özelliğin var ki."

O da bana karşı aynı şeyleri hissediyordu. Son derece yoğun bir duygu fırtınası içimi kaplarken tam şu anda zamanın durmasını istedim.

"Kendimden önce seni düşünüyorum. Sana farklı gözle bakabilecek bir erkekle konuştuğunda seni kıskanıyorum. Kısa şeyler giydiğinde karışıyorum. Ve bugün sana bir şarkı söyledim," dedi açık büfenin arkasında ona söylediğim sözleri alıntılayarak. "Tüm bunların bir nedeni var."

Nefesimi tutmuş diyeceği şeyi bekliyordum. Yavaş konuşmasına devam etti.

"Aşığım, Melis. Aşktan kaçarken, sana delice aşık oldum."

Sustu ve bana bakmaya devam etti. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Onu burada bırakıp mağaradan çıkar, duyduklarımı sindirene kadar delice koşabilirdim. Bu aşktan kaçmak olurdu.

Onunla burada kalıp aşkımı itiraf edebilir, onunkine karşılık verebilirdim.

Ye hep, ya hiç gibi bir durumdu.

Barış'ın gözlerine bakarken ilk seçeneği uygulamamın imkansız olduğunu fark ettim. Aşktan kaçamazdım, aşka tutulmuştum.

Düşündüğüm her saniye gözlerindeki ifade yavaş yavaş umutsuzluğa dönen Barış'ın aşkına karşılık vermekten başka seçeneğim yoktu. Ne yapabileceğimi düşündüm. Sonra düşünmekten vazgeçtim. Son günlerde herkesin tavsiye ettiği gibi, sonrasını düşünmeden anı yaşayacaktım.

İçimden, sonuçların canı cehenneme, derken ayaklarımın üzerinde yükselerek dudaklarımı Barış'ın dudaklarına bastırdım.






DÜŞMAN OKULLAR "YAZ KAMPINDA" Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu