45-KISKANÇLIK

76.1K 4.4K 1.6K
                                    

Elimdeki telefona mesaj geldiğini haber veren birkaç titreşim kendime gelmemi sağladı. Barışlar gelmeden önce ayağa kalktım, kendimi toparladım ve Ezgi'nin yanına yürüdüm. Bizimkiler gelmişti. Kerem bana 'ne oldu' dercesine göz kırpınca sırıtışımı dizginleyip konuştum.

"İyi söyledi, umarım Aras'ı geçemez."

Aras omuz silkip ellerini pantolonunun cebine koydu. Kaan'a baktığımda bana dik dik baktığını gördüm. Ondan bir şey kaçırmasını beklemiyordum zaten. Gözlerimi devirip Ezgi'nin yanına oturdum ve beklemeye başladım. Barışlardan sonra iki grup daha vardı, sonra da sonuç açıklanacaktı. Barış ve grubu içeri girerken utandığım için Barış'a bakamadım.

"Bir sigara molası vermeliyiz," dedi Kerem. "Artık dayanamıyorum."

Aras da ona katılırken onları uyardım.

"Uzun sürmesin, gidip tüm paketi bitirmeyin. Sonuçlar açıklanacak."

Son günlerde sigara içmelerine neredeyse hiç izin vermiyorduk. Bu yüzden bu kaçamağa bir şey diyemeyecektim.

Beni onaylayıp giderlerken yanlarında Kaan da gitti. Hasan ve Ezgi oturup konuşurken onlardan sıkıldım ve yaptıkları gelecek planını rahatsız etmek istemedim. Kalkıp başka bir tarafa oturduğum sırada telefonuma gelen mesaj aklıma geldi. Telefonumu alıp mesajı açtım, gizli numaradan birkaç resim gönderilmişti.

Resimlere baktığımda kanımın doğduğunu hissettim. 'Dün ki aile yemeği' yazan mesajlardaki fotoğraflar sinirden titrememi sağlayacak kadar sinir bozucuydu. İlk fotoğrafta Barış ve Gülsu restaurantın içinde ayakta konuşuyordu. Gülsu onun kolunu tutmuştu. İkinci de beraber yürüyorlardı. Üçüncü de ise kalabalık bir masaya gelmişlerdi ve Barış Gülsu'nun sandalyesini oturması için çekiyordu. Bir açıklaması olmalıydı. Barış böyle bir insan değildi. Diğer fotoğrafa baktığımda açıklamasına olan inancımı yitirmiştim. Tüm masa kameraya bakarken Barış da bakıyordu. Gülsuyla birbirlerine yaslanmışlardı ve fazlasıyla samimi bir pozdu. Bunun nasıl bir açıklaması olabilirdi ki?

Görüşüm bulanıklaşınca gözlerimin dolduğunu fark ettim. Kimsenin beni böyle görmesini istemediğim için ayağa kalktım ve soyunma odasına yöneldim. İçeri girdiğimde Barışla yakın anlar yaşadığımız aynayı gördüm. Ağlamamak için dudağımı ısırırken lavabo tarafına gittim ve yüzüme birkaç kez su çarptım. Ağlamayacaktım, bu sefer olmazdı. En azından yarışma bitene kadar dayanmalıydım.

Doğrulup aynadan ıslak yüzüme baktığımda arkamdaki bedeni fark edip ufak bir çığlıkla yerimde sıçradım.

"Senin ne işin var burada," dedim dehşetle Melih'e.

"Sen hızla yerinden kalkınca endişelendim," dedi yandan birkaç peçete alıp bana uzatırken.

Peçeteyi aldım ve dikkatlice yüzümü kuruladım. Ben burada ağlamamak için savaş verirken neden yanımda durup bana bakmak yerine gitmiyordu ki? Sonunda öylece bakmak yerine konuştu.

"İyi görünmüyorsun, neyin var?"

"Biraz daraldım," dedim odadaki banka otururken.

O da yanıma oturdu ve tekrar konuştu.

"Pek daralma gibi görünmüyor ama-" derken aynaya bakınca aklıma anılarımız geldi. Gözümden damlayan yaşa engel olamadım ve o da susmak zorunda kaldı.

Kendi kendime sinirlenirken yaşların devamının gelmemesi için gözlerimi kırpıştırdım.

"Şey, toza alerjim var benim. Burası tozluymuş, gözüm daha fazla yaşarmadan kalksak mı?"

DÜŞMAN OKULLAR "YAZ KAMPINDA" Where stories live. Discover now