3

173K 4.7K 224
                                    

Dengesiz hava her gün olduğu gibi bugün de şaşırtmıştı beni. Tuhaf bir şekilde keyifliydim. İlk kez bir sınavıma bu kadar hazır hissediyordum kendimi. Hava güneşliydi. Sadece dün akşam yatağımı yadırgadığım için biraz rahatsız olsa da uyuyabilmiştim onun dışında her şey iyiydi. Brandon iyiydi. Beklediğimin aksine bir adamdı, beni incitmemişti. Sabah beni evime bırakmıştı. Tekrar gidip gitmeyeceğim konusunda bir şey söylememişti. Gideceğim belliydi çünkü olmamıştık. O hırsızdı ve yaptığımızda çalacağı tek şey olmayacaktı.

Eve geldiğime babam evde değildi, hızlıca okul formamı giyip saçlarımı tek örgüyle sımsıkı örerek çantamı koluma taktım ve ayakkabılarımı giydim. Metro evime yakındı bu yüzden fazla acele etmeden yürüdüm. Yol üzerinde April'a çıktığımı belirten bir mesaj atıp kulaklıklarımı taktım ve ellerimi ceketimin cebine soktum. Hava güneşliydi ancak hala soğuktu.

Merdivenleri üçer beşer inerek tirenin duraklama kısmına doğru ilerledim. April her zamanki yerinde, sırtını duvara dayamış telefonuyla oyalanarak bekliyordu. Hızlıca selamlaştık.

"Sınavın ne zaman olduğunu biliyor musun?" diye sordu

"10.35 diye biliyorum," dedim kulaklığımı ceketimin cebine sıkıştırırken.

Başını onaylar anlamda salladı, düşünceli görünüyordu "Geçeceksin, kasma bu kadar kendini," diyerek omzunu sıvazladım. Geometri dersini sevdiği için almıştı fakat bu sene işin içerine biraz daha matematik kısmı girdiği için soğuk bakıyordu. Sınavları geçer düzeydeydi fakat April başarılı bir kızdı, bu yüzden geçer not onu tatmin etmiyordu.

"En düşük notlarım geometriden," diye yakındı.

"Rahatla. Kendini kastıkça hata yapma olasılığın artar," dedim. Derin bir nefes aldı ve sırtını dayadığı duvardan ayırdı.

"Ağrın var mı?" diye sordu. Elim otomatikman yanağıma gitti, saklayamadığım berenin üzerine hafifçe bastırdım.

Çantamdan aynamı çıkarırken "İyileştim sayılır," dedim ve tatmin edici bir şekilde gülümsedim. Metro gelene kadar havadan sudan konuşurekn bir yandan da ben alabildiğim en iyi fondötenle yüzümdeki bereyi kapatıp pudraladım. Havadan sudan muhabbetin çoğunu April'ın ilgi duyduğu çocuk kaplıyordu. Adının ne olduğunu unuttum çünkü sürekli ondan bahsederken sevgilim ifadesini kullanıyordu. Hayalperest tarafı sadece bu gibi durumlarda ağır basıyordu ve ben bundan nefret ediyordum. Bunu sık sık dile getirsem de işe yaramıyordu, ben sadece sinir olmakla kalıyordum.

Okulun kapısından içeri girerken arka arkaya Joseph ve Effy'nin arabası bahçeye girdi. Zenginlerin ağırlıklı olduğu bir okuldu, ben ve April gibi burslu öğrenciler vardı. İki kesim arasında derin uçurumlar yoktu, müdürümüz bu konuda gerçekten hassastı. Yine de sınıf farkı her yerde vardı, bunu önleyemezdik. Yeni gelen burslulara karşı biraz ilgili oluyorlardı, sonradan eğer dayanabilirse burslu kalıyordu.

Effy şoförünün açtığı kapıdan inip bize doğru gelirken Bella ve Joseph arabadan iniyorlardı.

"Günaydın millet, lanetlenmeye hazır mısınız?" dedi. Bana sarıldığında pahalı parfümünün bastıramadığı sigara kokusunu aldım.

"Fazlasıyla," diye karşılık verdim.

"Günaydın," dedi Bella.

En son Joseph "Günaydın kızlar," dedi.

-

Geometri sınavı beklediğimden daha iyi geçmişti. Ciddi anlamda iyi geçmişti, ben tam puan almayı bile hedefleyemezken sınavdan sonra, neredeyse tüm soruları doğru cevapladığımdan emindim.

Sıfır | Vincent Serisi 1Where stories live. Discover now