20

121K 3.3K 147
                                    

Kar birikintisini ayağımla bir sağa bir sola süpürürken önüme o tanıdık BMW durdu. Başımı kaldırdığımda Brandon çoktan arabadan inmiş bana doğru adımlıyordu. Ona doğru attığım ilk adımı tamamlayamadan kolunu belime dolayıp dudaklarını yanağıma bastırdı. Bunu beklemiyordum. Dudaklarını yanağıma değil de dudaklarıma bastırmasını beklemiştim.

"Merhaba," dedi.

Hafifçe gülümseyerek "Merhaba," dedim. Dudakları kıvrıldı ve bana yaklaştı. Dudakları dudaklarımı aralarken parmaklarımı üzerindeki paltoya kenetledim. Öpüşmemiz kısaydı ancak etkisi bir destan kadar uzundu.

Ben onun verdiği sarhoşlukla sallanırken dudaklarının kıvrımı daha da genişledi ve şakağımı öptü. Benim için açtığı kapıdan arabaya bindim. Emniyet kemerimi takarken o da arabaya bindi ve kemerini takıp arabayı hareket ettirdi.

İnsanları dert etmemiştim. Onunlayken çoğu zaman hiçbir şeyi dert etmiyordum, sorun onun yanımda olmadığı zamanlarda başlıyordu. O yokken ben tamamen savunmasız kalıyormuşum gibi hissediyordum.

"Günün nasıldı?" diye sordu.

Dilimle dudaklarımı ıslattım, sanki tadı dudaklarımda kalmıştı. Bu düşünce omurgamdan aşağı bir ürperti yolladı.

Başını bana çevirdiğinde boğazımı temizledim "İyi," diye mırıldandım ve koltuğuma sindim. Diğer hemcinslerim gibi hissettiklerimi saklayamıyordum, Saklamaya çalıştığımda ise bir yerlerden vücudum bunu ifşa ediyordu.

"Sadece iyi mi?" diye sordu.

Ona dik dik baktım "Mark okuldan atılmış, daha iyi mi olmam gerekiyordu?" diye sordum. Sesimin tınısını ancak o bana kısa bir bakış attığında fark edebilmiştim. Kabaydım.

"Mark'ın okuldan atılması oldukça eski bir haber," dedi ve ekledi: "Onu kast etmemiştim."

Dudaklarımı birbirine sımsıkı bastırarak başımı camdan dışarıya çevirdim. Yersiz yere etrafımdakilere saldırmakta başarılıydım. Bu da onun bir örneğiydi.

Elini bacağıma koyduğunda nefesimi tuttum, yüzük ve serçe parmağı çıplak tenime değiyordu. Bacağım ve yüzüm arasında direkt bir köprü varmış gibi eli altında tenim ısındıkça yüzüm de ısınıyordu.

"Seni biraz olsun rahatlamış gördüm," derken eliyle bacağımı okşuyordu. Herhangi bir okşayış gibi değil de destek verir gibi bir okşamaydı bu.

Boğazımı temizledim "Effy ve Joseph ile aramızı düzelttik," dedim. Sessim fazlaca çatlak ve çıkmıştı. Öyle ki Brandon tekrar bana baktığında koltuğuma iyice gömüldüm. Evet, evet. Ondan. Şimdi çek elini bacağımdan.

Hoşnut bir ses çıkardı "Çok güzel," dedi ve elini biraz daha yukarı kaydırdı. Eli tamamen çıplak bacağımın üzerindeydi. Boğazımdaki atkıyı gevettim, fazlasıyla sıcaklamıştım.

"Bir de sunum yaptım, onun verdiği rahatlama da olabilir." dedim nefesimi dışarı gürültülü bir şekilde verirken.

Başını hafifçe salladı ve bacağımı okşadı. Teninin tenime sürtündüğü her milimetrede alev alıyordum. Tırnaklarını bacağıma batırdığında nefesim ciğerlerimi terk etti, beni nasıl oldu da bu kadar fazla etkileyebilmişti? Sadece eli bacağımdaydı. Daha fazlasını istiyordum ancak bunu ne kendime ne de ona itiraf edebildim.

Elini bacağımdan çekip direksiyona koyduğunda rahat bir nefes aldım ya da iç geçirdim.

Uzanıp radyoyu açtım, eğer konuşmaya devam ederken itiraf etmek istemediğim şeyleri sesimden anlayacaktı. Bir yanım bunu istese de bunu uygun görmeyen yanım daha baskındı. Kanalları teker teker atlarken Eminem'in yeni şarkısının anons edildiğini duydum. Bu iyiydi, hem de çok iyi.

Sıfır | Vincent Serisi 1Where stories live. Discover now