7

157K 4.1K 560
                                    

Arabaya bindiğimizde içeriye dışarının soğuk, nemsiz sessizliği çöktü. Brandon ellerini direksiyona koymuş bekliyordu. Yapması gereken arabayı çalıştırıp bizi buradan götürmesiydi fakat o sadece bekliyordu. Nefesimi verdi ve emniyet kemerimi takıp hareket etmek için hazır olduğum mesajını vermeye çalıştım fakat mesajımı almış gibi görünmüyordu.

Başını bana çevirdiğinde güzelim yeşil gözleri gözlerime kenetlendi "Bir şey mi oldu?" diye sorduğunda içimde biriken mahcubiyet, karmaşa ve daha bir yığın daraltıcı his kaybolup gitti.

"Hayır," diye mırıldandım ve içimden gerek gülümsedim "Sadece..." bakışlarımı kaçırdım. Ona her şeyi anlatamazdım değil mi? Tüm o konuşmaları?

"Sadece?"

"Onlara yalan söyledim. Sabah Effy-arkadaşım, siyah saçlı olan- beni senin arabandan inerken gördü ve benim..." dudaklarımı dişlerimin arasına çektim. Bu cidden rezil bir şeydi "Hiç sevgilim olmadığı için bu onları heyecanlandırmıştı. Okula gitmek de istemiyordum sonra..." havada salladığım ellerimi çantamın altına soktum ve bacaklarımın arasına sıkıştırdım "Onlar detayları öğrenmek istediler. Bilirsin. Biz kızlar meraklıyızdır." dedim ve güldüm. Bunları ona anlattığıma inanmıyorum "Ben yalan söylemek zorunda kaldım, diyemezdim ki 'Adam beni satın aldı, sadece altına yatacağım o da beni okutacak'" başımı olumsuz anlamda sallayarak "Bu rezilce."

"Her şeyin zamanı var, Andrea," dedi

Zümrüt yeşili gözleri daha da koyu bir haldeydi, daha bir güzel bakıyordu sanki "Onlara bir yığın süslü yalan söyledim. Abrecan Brandon Vincent. Adın bile aramıza aşılmaz duvarlar örüyor, şüpheleneceklerdi." diye mırıldandım "Sonuçta babası aciz olan benim,"

Dirseğimden tutarak elimi bacaklarımın arasından çıkardı ve avcuna alıp parmaklarını parmaklarımın arasından geçirdi. Baş parmağı tüyler ürperten bir ritimde tenimi okşarken yutkundum. Teninin tenime değmesi bile karnıma ağrılar girmesine neden oluyordu.

"Andrea, senin bedenini iznin olmadan hiçbir zaman kullanmayacağım," dedi kadifemsi bir sesle. Hala ona bakamıyordum. Boştaki eliyle yüzümün bir tarafını kavrayarak beni kendine çevirdi, sokak lambasının aydınlatabildiği kadar görüyordum yüzünü. Soğuk ve otoriter bakışlarının yerini saf merhamet almıştı. İçim eriyordu gözleri gözlerime değdiğinde daha ötesi var mıydı bilmem.

"Tek istediğim kendini daha rahat hissetmen, bana güvenmen ve daha fazla gülümsemen. Rahatını sağlamak için, daha fazla gülümseyip bana güvenmen için sahip olduğum ve olabileceğim her şeyden vazgeçmeye hazırım."

Sözleri o kadar ılıktı ki, sıcak çikolata gibi geçtiği her yeri ısıtıyordu. Gözlerimi kapatarak yanağımı avcuna yasladım. İki ya da üç gündür tanıyorum ama bu adama şimdiden güven hissetmeye başlamıştım. Beni kandırıyor olabilirdi, bu oldukça kuvvetli bir ihtimal fakat... Böyle güzel konuşan bir adam nasıl olur da yalan söyler?

Bana uzandığında geri çekildim. Ben her yeri yara bere içinde bir çocuktum, merhamet dolu her dokunuş benim canımı yakardı. Yaralarım iyileşmezdi benim.

"Benden korkma," dedi.

"Korkuyorum," diye inledim. Ben dürüsttüm ancak her şeyi söyleyemezdim "Sadece senden değil, herkesten korkuyorum. En vahşi hayvanın karşısına ölümcül yaralarımla çıkabilirim ama bir insanın karşısında sıyrıklarımla duramam."

Şakağıma tüy gibi bir öpücük bıraktı, dişlerimi birbirine bastırarak gözlerimi araladığında daha rahat ve sevecen bir ifade vardı yüzünde. "Yorulmuşsun," dedi ve geri çekilip arabayı çalıştırdı.

Sıfır | Vincent Serisi 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin