21

123K 3.5K 163
                                    

Başımı müziğin tirmini göre sallarken saati bir kez daha kontrol ettim. Brandon geç kalmıştı. Hem de fazlasıyla geç kalmıştı. Ellerimi tekrar cebime soktum ve etrafı süzdüm. Dikkate değer bir şey hala yoktu. Saati tekrar kontrol ettim, bir dakika bile geçmemişti. Şarkıyı değiştirdim ve tekrar etrafımı süzmeye koyuldum.

Onu gördüm.

Başını kaldırdığında göz göze gelmiştik. Yakalandığımı hissetmiştim. Başımı önüme çevirdim ve müziğe odaklanmaya çalıştım ancak varlığı rahatsız ediyordu. Önümde durduğunda kulaklıklarımı çekerek çıkardım.

Sarı, düzgün bukleli saçlarını geriye attı. Dudakları kıvrılırken elimde olmadan yüzünü inceledim, neredeyse hiç makyaj yapmamıştı ve yorgun görünmesi dışında oldukça güzeldi.

"Merhaba," dedi.

"Merhaba," diyerek karşılık verdim. Çok sohbet edilesi birisi değildim, sesimin tınısı da bunun altını yeterince iyi çiziyordu.

"Birini bekliyorsun?" diye sordu bu kez. Hafifçe başımı salladım ve burnumu atkımın içine soktum "Abrecan'ı mı?" diye sordu bu kez.

Nefesimi sessizce dışarı üfleyerek "Evet," dedim.

Gülümsedi "Siz... Nasıl diyor yeni nesil, takılıyor musunuz?" diye sordu bu kez.

"Takılmaktan biraz öte," dedim. Nedenini kavrayamadığım bir şekilde Septembre'a karşı saf kıskançlıkla doluydum. Belki Brandon'a olan tavrı belki de onun Brandon'a hayranlığı bende bu hissi uyandırmıştı. Sadece... Ondan pek hoşlanmamıştım. Sevimli, güzel ve seksi olabilirdi. Bu onu sevmem için yeteri kadar iyi bir sebep değildi. Hatta sebep bile değildi.

"Ne kadar öte?"

Karşılık vermedim.

"Becerdi değil mi seni?" diye hırladığında bir adım üzerime atmıştı. Ben de otomatikman bir adım geri çekilmiştim.

"Bu seni neden ilgilendiriyor?" diye karşılık verdim.

Güldü "Canını yakacak. Bu yüzden ilgilendiriyor." dedi, sesinde en ufak bir duygu kırıntısı yoktu. Saf öfkeyle köpürüyordu.

"Ben seni neden ilgilendiriyorum?" diye karşılık verirken beni duvar ile arasına sıkıştırmıştı "Lütfen. Şunu yapmayı keser misiniz?" dedim göğsünden onu itmeye çalışırken.

"Sen..." parmakları kolumu sardı, tırnakları paltomu aşıp tenime batarken kurtulmak için çırpınıyordum ancak benden güçlüydü. Bu kadar narin görünürken nasıl oluyor da benim canımı bu kadar yakabiliyordu.

"Lütfen," diye sızlandım. Ben güçlü değildim.

Omuzlarımı sarsarak beni bıraktı. Sırtımı duvara yaslayarak nefesimi sakince dışarı verdim "Sen benim hayatımı çaldın!" diye bağırdı "Sen benim kocamı çaldın. Sen... Sen benim mutluluğumu çaldın. Mutlu musun? Söyle bana mutlu musun?"

Mırıldanabildiğin tek kelime "Ne?" idi. Bir anlık şokun verdiği ani bir tepkiydi.

"Sen bizi paramaparça ettin," diye bağırdı. Sıktığı yumruklarını gevşeterek yanaklarını sildi ve sert adımlarla geldiği yöne doğru adımladı. Arkasını döndüğünde tekrar bana saldıracağını düşündüm ancak yapmadı, durdu ve yanaklarını silip boğazını temizledi. "Söyleyebileceğim onca şey var, nefret, ve daha birçoğu. Bunun yerine seni uyarmakla yetineceğim. Onun nefret de sevgisi de insanı yakıp yıkar küçük kız, o sadece tüketir."

Dişlerimin arasından "Git," diye tısladım. Kulaklıkları kulağıma takarak gözlerimi önümdeki yola sabitledim.

Konuşamıyordum. Brandon'ın evli olduğunu öğrenmek vücudumda deprem etkisi yaratmıştı. Evet, ikinci kadın olmak zoruma gitmişti. Evet, Brandon'ın başka bir kadınla yemin etmesi zoruma gitmişti. Ve evet, Brandon'ı paylaşmak zoruma gitmişti. Daha dün bana sevgi sözcükleri söylediğini, benimle birlikte olurken gözlerindeki şefkati... Bu adam beni ikinci kişi yapamazdı. Bana "Biriciğim," diyordu. Biriciğiydim. Birincisi. Teki. Metresi olamazdım.

Sıfır | Vincent Serisi 1Where stories live. Discover now