29

109K 2.8K 207
                                    

"Sen gelmiyor musun?" diye sordum.

Kemerin bozduğu pileyi benim yerime düzeltirken "Pek bana hitap etmiyor," dedi

"Balolar, ödül törenleri falan mı senin tarzın?" diye sordum. Sözlerimin altında herhangi bir iğneleme amacı yoktu, sadece söyleyivermiştim. Dergide haberi gördüğüm konusuna da takılı kalmamıştım, olması gereken buydu zaten.

Gülümsedi, saçları sırtıma atarken "Gibi," dedi.

"Tamam o zaman," diye mırıldanarak kapıya yöneldim "Aslında bu tür partiler bana göre de değil. Neden gittiğim konusunda herhangi bir fikrim yok." dedim. Onunla kalmamı istemesini bekliyordum.

"Git," dedi ve genişçe gülümsedi "Yaşıtlarınla takıl biraz. Sıkılırsan yanıma gelirsin, atölyede olacağım," dedi.

"Tamam," dedim ve aramızdaki birkaç adımı kapatıp dudaklarımı yanağına bastırdım. Odasından çıktığımda kapıdaki korumanın varlığıyla irkildim. Hafifçe gülümseyerek başıyla selam verdiğinde aynı şekilde tekrarladım ve başımla selam verdim. Merdivenlerin başında ve sonunda birer koruma vardı, aynı şekilde onlara da başımla selam verdim ve Selly'i buldum.

Onun yardımıyla personel kapısından havuza girdim. Evi daha önce neden hiç gezmediğim konusunda kendimi bir posta azarladım. Havuz beklediğimden daha büyüktü. Parti beklediğimden daha kalabalık ve daha ışıltılıydı. Kısacası benim minimuma indirgediğim her şey maksimum seviyedeydi. Müzik de dahil.

Ted boştaki kolunu omzuma atıp plasik bardağı tutan elini havaya kaldırarak "Vuu huu!" gibisinden bir yaygara kopardı ve çoğu kişi aynı yaygarayı hep bir ağızdan sürdürerek eğlenceyi katladılar. Ya da bana öyle geldi.

Müziğin sesini bastırmak ister gibi bağırarak "Bu okulun kızları bir harika," dedi.

Baş parmağımı havaya kaldırarak sözlerini onayladım.

Elindeki plastik bardağı uzatarak "Hadi, dik kafaya," dedi. Beni duymayacağını bildiğimden beden dilimi kullanarak başımı iki yana salladım. Brandon içki içilmesine izin mi vermişti? "Sadece %5, minicik," dedi.

"Teşekkürler, almayayım. Bizimkiler nerede?"

Barın sol tarafındaki locayı işaret ederek "Orada," dedi.

Olabildiğince hızlı adımlarla kalabalığı yararak bizimkilerin olduğu locaya ulaştım. Neredeyse tamamen kafayı bulmuş haldeydilerdi. Bella çoktan zil zurnayken Effy ona nazaran biraz daha yerindeydi. April yoktu ve Micah Bella'nın yerinde gayet iyi durumdaydı. Jospeh ise ayıktı. En azından öyle görünüyordu.

Bella öylesine sarhoştu ki yanında Micah'ın olmasını umursamadan Joseph'e asılıyordu, istediği eline geçen Joseph'in bundan pek şikayetçi olduğu da söylenemezdi. Öyle ki Micah'ın gözünün içine baka baka onu öpmeye yelteniyordu. Her seferinde de Micah, Bella'nın at kuyruğunu tutarak kendine çekiyor ve o sırada bir curcuna kopuyordu.

Joseph ve Bella dans etmek için kalkarken ben de locada tek başıma kalmamak adına bara yöneldim, gözüme kestirdiğim bar taburesine hızlı adımlarla ulaştım ve kendime alkolsüz, karışık bir meyve suyu söylerken tabureme yerleştim.

Kalabalık her geçen saniye müziğin ritmiyle daha fazla sarhoş oluyor ve daha fazla hararetleniyordu. Ted saddece bir haftadır burada olmasına rağmen nasıl bu kadar çok arkadaş edinebilmişti? Hayret ediyordum doğrusu. Birkaç yıldır bu okulda olmama rağmen sadece onlar vardı benim için, şikayet ettiğimden değildi. Sadece ona imreniyordum, hayatım boyunca asla onun kadar arkadaş canlısı olamazdım.

"Bu kadar imrenmene gerek yok," dediğinde başımı çevirdim. Micah tam burnumun kulağımın dibindeydi. Daha doğrusu burnumun dibindeydi. Geri çekilerek meyve suyumdan bir yudum aldım.

Sıfır | Vincent Serisi 1Where stories live. Discover now