27

124K 2.9K 150
                                    

Her geçen gün korumaların sayısı artıyordu ya da tam penceremin önünde yoğunlaşıyorlardı. Farklı yüzler, daha sert adımlar ve daha güçlü bakışlar etrafta dolanıyordu. Belki de parti olacağı için bu kadar yoğundu, emin olamıyordum. Sadece Brandon'ın yaralanmasından sonra sayıları artmıştı. Bu beni korktuyor ve baskı altında hissetmeme sebep oluyordu.

Bu basit bir şantiye kazası olamazdı.

Sorun neydi?

Kime karşı alınıyordu bu önlemler?

"Yeni bir valiz açmamı ister misiniz?" diye sordu Selly. Odanın içindeki büyük boy iki bavula baktım. Sadece bir haftalık bir tatil için iki bavul bile fazlaydı ancak Selly oranın çok soğuk olacağını ve daha fazla şeye ihtiyacım olacağını savunuyordu. Bavulları hazırlama konusunda ben herhangi bir şey yapmamıştım aslında, Selly bana fikrimi sormuştu, ben de onaylamıştım.

"İki tanesi bence yeterli," dedim ve hafifçe gülümsedim.

"Davet için yanınıza yedek bir elbise koymamı ister misiniz?"

"Siyah elbisemi ceketlerle kombinleyebilirim,"

"Daha kalın bir palto,"

"İki tane aldım zaten, Selly."

"Ayakkabı,"

Ona gözlerimi kıstım "Selly, lütfen. Annem olsan bu kadar telaş yapmazsın, gerçekten çok teşekkür ederim. Her şeyi fazla fazla bavullara doldurduk."

Gülümseyerek başını eğdi "Sadece işimi yapıyorum," dedi.

"Çok teşekkür ederim,"

"Rica ederim, bir arzunuz var mı?"

"Hayır, teşekkürler,"

"İyi günler, Efendim," dediğinde omuzlarımı düşürdüm. Selly'i ve Tamara'yı birkaç kez bu konuda ikaz etmiştim ancak onlar her seferinde bana da "Efendim" diye hitap ediyorlardı. Brandon olmadığı zamandalarda bile. Bu bazen can sıkıcı bir hal alabiliyordu, birisinin bana "Efendim" diye hitap etmesi, aynı seviyedeyken kendinden üstün görmesi hoşuma gitmiyordu. Aslında hoşuma gitmeyen kısım bu saygınlığın Brandon tarafından bana bahşedilmiş olmasıydı, eğer bunu kendim kazansaydım dert etmezdim, hatta onur duyardım ancak onlar bana "Efendim" diye hitap ettikçe kendimi Brandon'ı daha fazla sömürüyormuş gibi hissediyordum.

Yapacak bir iş arayışıyla etrafa bakındım, akşam sadece giyinecek ve bavullarımı alıp odadan çıkacaktım. Her şey bu kadardı. Sıkıntıyla iç geçirdim ve okumak için Game of Thrones'u raftan çıkarıp çantama koydum. Çok fazla okuyabileceğimi düşünmüyordum, yine de beni koskoca bir hafta idare edebilecek tek kitap buydu. Teşekkürler George R. R. Martin!

Alt kata inmek için odamdan çıktığımda Brandon aklıma geldi. Kahvaltıdan sonra pansumanı değişeceği için ayrılmıştık, daha sonra birkaç işi olduğunu söyleyerek çalışma odasına kapanmıştı. Şu an nerede olabilirdi? Neredeyse öğlen olmuştu.

Brandon'ın yatak odasının kapısı açıldığında içerden elinde kirli sepetiyle Selly çıktı "Brandon içeride mi?" diye sordum.

"Evet, Efendim." dedi.

"Teşekkürler,"

"Rica ederim, Efendim."

Selly'i gerçek anlamda sarsmak istiyordum, ben "Efendim" lafına takıldıkça o daha fazla kullanıyordu. Ya da bana öyle geliyordu.

Brandon'ın odasının kapısına sadece bir kez vurarak içeri girdim. Odada yoktu, banyodan tıraş makinesinin sesi geliyordu. Parmak uçlarımda adımlayarak banyonun kapısına geldim ve omzumu kirişe yasladım.

Sıfır | Vincent Serisi 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin