28

126K 3K 142
                                    

Dehşet damarlarımda çağlıyordu. Bu cümleyi hangi kitapta okufuğumu hatırlamıyordum. Eğer böyesine basit bir cümle aklıma kazınmışsa birçok kitapta geçmiş olmalıydı. Ne kadar da sığ, diye düşünürdüm aynı cümleleri farklı kağıtlarda daha önce gördüğümü hatırlamış olsaydım.

Ama öyle değildi.

Dehşet kanımla yer değiştirmiş çağlıyordu. Dehşet değildi bu belki de. Belki tüm duyguların ardı ardına sıralandığı bir komvoydu. Belki tüm duygular eşsiz bir raksla harmanlanıyordu.

Hala aynı olay gözlerimin önünde dönüyordu, tek bir farkla. Bu kez o silahlardan birisi patlıyordu, bazen ben kendi kanımda boğluyor bazen Brandon boğuluyordu. İkisi de eşit derecede canımı yakıyordu. Acımı çeken Brandon'ı görmekle ölümün acısını çeken Brandon'ı görmek aynıydı. İkisi de kalbimi göğüs kafesimin içinde parçalıyordu.

Aynı geceye kaç kez irkilerek gözlerimi açtım sayamamıştım. Her seferinde kendimi zorluyor, uyanık kalmaya zorluyordum ancak her seferinde uykuya yenik düşüyordum. Bir yandan çok uykum vardı, uyumak istiyordum; diğer yandan çok korkuyor, uyumak istemiyordum. O rüyalardan birinin gerçek olabilecek olma düşüncesi beni korkutuyordu.

Brandon baş parmağıyla çenemi okşadı ve başımı kendine çevirdi. Dudakları dudaklarımın üzerinde tenimi okşarken sessizce ona teslim oldum. Tek bir hareketi beni kendine eşlik etmeye zorluyordu. Hayır, zorlamıyordu. Sadece istiyordu ve ben, kendimi sonuna kadar açıyordum ona.

Yorganı üzerimden çekip yerini kendisi alırken "Tek yıldız kalmayacak gecede," diye fısıldadı.

Parmakları bacaklarımdan yukarı çıkarken erotizimden çok romantizim hakimdi. Onu daha önce hiç bu kadar şefkatli görmemiştim, dokunmuyor adeta beni gökyüzüne taşıyordu "Gece kalmayacak," diye fısıldadı karnıma doğru.

Geceliğin satenin arkasından burnu ince bir çizgi halinde takip ediyordu bedenimi, elleri sadece seviyordu. "Ben ölürken," geceliği başımdan sıyırıp attı "Dayanılmaz evren de," saçlarımı özenle geriye attı ve parmak boğumlarının tersiyle yanağımı okşadı "Tüm varlığıyla ölecek benimle,"

Dudaklarıma kısa bir öpücük kondurdu, sonra sadece alt dudağıma, daha sonra çeneme, boynuma, boynumun altındaki girintiye, gerdanıma ve tam oraya, kalbimin üzerine uzun uzun dudaklarını bastırdı "Sileceğim tüm piramitleri..." diye mırıldandı ve bir kez daha öptü "...madalyaları," diye devam etti ve bu kez daha uzun basırdı dudaklarını. Dilini tenimin üzerinde gezdirip ıslatırken ısıyormuş gibiydi ancak daha tatlı bir his veriyordu.

Elleri kalçalarımdan göğsüme doğru tenini tenime sürterek kayarken "Kıtaları ve yüzleri," diye mırıldandı ve nefesinin yerini elleri aldı. Nefesi aşağı ve yukarı doğru kayarken sırtım gerildi.

"Sileceğim geçmişin birikimini," dedi ve göğüs kafesimin ortada bittiği yeri öptü. Burnunu tenime sürterek aşağı kayarken "Toz edeceğim tarihi," dedi ve beni sertçe kendine çekti "Tozu toz," diye hırladı.

Kendini bana sürterken gözleri şefkatle üzerimde dolandı "Son gün batımını seyrediyorum şimdi,"

"Brandon,"

"Son kuşu dinliyorum,"

Karnının üzerindeki elimi tutup yatağa bastırdı "Hiç kimseye," diğer elimi kavrayıp başımın yanına sabitledi "Hiçbir şey," dizleriyle kalçalarımı kaldırıp kendini bastırırken "Bırakmıyorum." dedi ve beni esir aldı.

Tek kaçış yolumuz buydu, birbirimizi tüketmek.

Saatlerin sonunda uykusuzlukla yerimden kıpırdandım. Brandon her an tetikteymiş gibi uyuyordu. Uzanıp çenesini öptüm ve kollarının arasından sıyrıldım. Yataktan kalkmak üzereyken bileğimi tuttu. Gözlerini ağır ağır aralarken etrafı süzüyordu.

Sıfır | Vincent Serisi 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin