34 - Final

99.4K 2.5K 293
                                    

Mezar taşının üzerindeki karları elimin tersiyle ittim ve karşısına dizlerimin üzerine çöktüm "Canın yandığında yanıma gel, demiştin anne. Geldim ama acımı anlatmaya kelimeler yetmez. Kafam bulanık, hislerim karmaşık... Çıkış yolu yok, ne tarafa dönsem hep duvar. Anlatamam ama yüreğimden geçen acıyı hissedebilirsin değil mi? Beni hissedersin. Acımla seni boğmak istemezdim, bunun için özür dilerim. Sadece gideceğim, bunun için sana veda etmek istedim. Seni seviyorum, toparlandığımda tekrar geleceğim."

Parmak uçlarımı öpüp toprağa bastırdım ve ayağa kalktım. Düşünerek beynimi kemiriyordum. Burada olmak, ölülerin sessizliğini hissetmek bana iyi gelmişti. Bezarlığı kütüphaneden daha çok seviyordum, daha sessizdi. Şarkınız rüzgar ve ağaçlardı. Seviyordum.

Kilisenin çanları çalmaya başladığında tüylerim diken diken oldu. Ben bilinçli sadece bir kez kiliseye annemin cenazesinde gelmiştim; İncil'i okumamıştım, ilahileri dinlememiştim. Nasıl dua edilir onu bile bilmiyordum. O gün acımdan bunlarn hiçbirine dikkat etmemiştim.

Yönümü kiliseye çevirdim, gidemezdim. Bunca zaman gitmemiş, acıdan kıvranırken Tanrı'nın huzuruna çıkamazdım. Elimi göğsüme götürdüm ve başımı eğdim "Tanrım, ben dua edemem. Aşkımı koru." diye mırıldandım. Edebileceğim en iyi dua ve isteyebileceğim en makul şey buydu. Tek istediğim buydu benim. Sadece sevgimin korunmasını istiyordum.

"Bencilim, affet."

Bir şeyler düşünmeye çalıştım, kitap hakkında, Brandon hakkında... Ancak hiçbir şey yapamamıştım. Kendimi tüketmiştim. Yakında karanlığımı da tüketecektim.

Karşımda siyah bir Aston Martin cip durduğunda ister istemez bir şeyler düşünme arayışı içerisinde arabaya baktım. Bugün tekrar Eva ile görüşecektim, bana faydası olduğunu düşünmüyordum. Yine de görüşecektim.

Septembre arabanın arkasından çıktığında ister istemez zihnimde tehlike çanları çalmaya başladı. Ondan korkuyor muydum? Evet, zihinsel yaralar bedensel yaralardan daha çok zarar veriyordu bana.

Yanıma oturdu ve sessizce cebinden çıkardığı sigarayı dudaklarına götürüp yaktı. Birkaç yudum içine çektikten sonra iç geçirdi ve bana döndü. Duruşumu bozmadan sadece arabaya bakıyor, göz ucuyla onu izliyordum.

"Çok kırılgan görünüyorsun," dedi.

Güldüm "Ben senin kadar güçlü değilim," dedim ve tekrar somurttum.

Güldü "Ben güçlü değilim," dedi ve somurttu.

Gözlerim parmakları arasında zarifçe tuttuğu sigaraya kaydı "Bir tane verir misin?" diye sordum. Cebinden paketi ve pahalı çakmağını çıkarıp uzattı. İçinden bir tane çıkarıp dudaklarımın arasına koydum.

"Eva Revolve," dedi.

Yakmak üzere olduğum çakmağı kapatıp sigarayı dudaklarımın arasından aldım ve ona döndüm "Brandon'ın psikologu, tanıyor olman doğal," dedim.

Gülümsedi ve sigarasından bir yudum aldı "Aynı zamanda Brandon'ın en favori metresi." dediğinde dudaklarıma götürmek üzere olduğum sigara havada asılı kaldı. O kadın yaşça Brandon'dan büyüktü.

"Tam adı Eva Revolve-Axwell," dediğinde ise iyice kalmıştım. Ne olduğunu biliyordum ancak o beni daha fazla yıkmak için devam etti "Annem," diye tamamladı.

Çakmağı ona uzatıp ayağa kalktım ve hiçbir şey söylemeden kaldırımda adımlamaya başladığım. Yumruğum arasına sıkıştırdığımda sigarayı çöpe attım ve sadece yürüdüm. Yürüdüm. Yürüdüm. Yürümek dışında herhangi bir şey yapmıyordum, ne konuşuyordum ne de düşünüyordum. Bu kendimi deli gibi hissetmeme neden oluyordu. Ne düşünebilirdim ki?

Sıfır | Vincent Serisi 1Where stories live. Discover now