25

121K 3K 124
                                    

Yeşil zeytini ağzına attıktan sonra "Pasaportunu almam gerekiyor," dedi.

Başımı salladım "Sanırım evde, eve uğramam gerekiyor," dedim.

Başını salladı.

"Ne zaman yola çıkacağız?"

"Bu cuma,"

Özenle ekmek dilimi üzerine sürdüğüm çikolataya yutkunarak baktım, çikolataya bayılıyordum. Hem de fazlasıyla bayılıyordum. Dudaklarımı ıslatıp ekmeği ağzıma doğru götürürken elimdeki boşlukla gözlerimi açtım. Brandon çikolatalı ekmeğimin yerine reçel sürülmüş ekmek koymuştu.

Benim özenle bol çikolata kullanarak yaptığım ekmeği ısırırken ona gözlerimi kısarak baktım "O benimdi," dedim.

"Sadece çikolata yedin, başka şeyleri çatalına taksan iyi olur," dedi ve ekmekten büyük bir ısırık daha alıp dudağındaki çikolata kalıntısını diliyle temizledi. Ben sadece sertçe yutkunarak onu izledim.

"Zaten yenilsin diye masaya koyulmuş o çikolata," dedim ve elimdeki çilek reçelli ekmekten küçük bir lokma alarak gözlerimi çikolataya diktim. Bu benim küçükken anneme karşı kullandığım bir yöntemdi. Ne zaman bir konuda aşırıya kaçsam Brandon gibi onu benden alır ve başka bir zaman vermek üzere saklardı. Ben de yavru kedi bakışları atarak az da olsa yeniden kazanırdım. O günlük nefsimi doyururdum ama ertesi gün sevdiğim şey bende olmazdı ve annem bakışlarıma kayıtsız kalırdı.

"Fazlası sağlıklı değil,"

"Kilo almamı istemiyor muydun? Çikolatayı çok yersem alırım,"

"Çikolatayı çok yersen bütün gün ağzına tek lokma bir şey koymazsın,"

"Var mısın, iddiaya?" diye sordum dirseğimi masaya yaslayarak.

Güldü "Neyine?" diye sordu tıpkı benim gibi dirseğini masaya dayayıp öne doğru eğilerek.

"Kazanırsam..." susup ona baktım.

Ted yemek salonuna girerken "Evde parti yapacağız, yedi gün yedi gece," dedi.

Aklımdaki tam olarak böyle bir şey değildi, itiraz etmeye hazırlanıyordum ki Brandon "Kabul." dedi. "Ben de iddiayı kazandıktan sonra söylerim." dedi.

Güldüm "Bak genelde böyle durumlar olduğunda erkek kızdan aşırı bir şey ister. Biz aramızdaki aşırılıkları hallettik, ne isteyeceksin?" diye sordum.

Dudakları kendini beğenmiş bir tavırla kıvrıldı "Akşam söylerim, bütün gün ne yediysen bana mesaj atacaksın,"

"Tamam, basit."

"Parti?" diyerek araya girdi Ted tekrar.

Brandon göz ucuyla ona döndü "Cumartesi ev emrine amade, ama geri kalan bir hafta boyunca hiçbir şey istemiyorum,"

Uslu bir çocuk gibi kocaman sırıtarak "Tamam, patron,"

Hayatım onunlayken değerli bir kitabın en nadide alıntısı gibiydiydi. Herkesin gördüğü... Herkesin okuduğu... Herkesin hissettiği... Sadece birkaç kişinin altını çizdiği o alıntıydım. Beni sadece o gerçekten okuyabiliyordu, iliklerine kadar hissedebilen tek kişi oydu. Beni var eden tek kişi oydu. Brandon.

Ondan öncesinde ve o yokken ben üzeri defalarca karalanmış, kelimeleri atılmış, virgülleri azaltılmış cümleydim. Kimsenin okuyamadığı, buruşmuş satırlarda gömülü tek histim. Beni mürekkeple var edip, mürekkeple boğan oydu. Babamdı.

Benim içinşu güne kadar yapabildiği en az şeyi yapan adam için vücudumdan bir parçayı verecektim. Ne uğruna? Bana tekrar sırt döneceğini bile bile ona yeni bir hayat kapısını nasıl aralayacaktım? Mecburiyet değildi bu,mahkumiyetti. İnsanı sadece yok etmeye ant düçmiş bir mahkumiyetti.

Sıfır | Vincent Serisi 1Where stories live. Discover now