TANITIM

15.1K 746 659
                                    

Nefesin kesileceği ve yaşamın uçurumundan düşüleceği zaman dirilen Cennet ve Cehennem kavramı, bir uyum ve bir denge içerisindedir. Tanrı tarafından yazılmış ve bir antlaşma üzerine dökülmüş kelimeler tarafından koyulan kurallar, ölümden sonraki nefesi içeren hayatın dengesini oluşturmaktadır.

Kural 1; Melekler ve İblisler, beraber olamaz ve aralarında hiçbir duygusal bağlantı olmamalıdır.

Kural 2; Melekler veya İblisler, insanlar tarafından öldürülemezler veya insanları öldüremezler.

Kural 3; Görev icabı gerekmedikçe hiçkimse insanların dünyasına inemez.

Kural 4; Ne Tanrı, ne de Şeytan, cehennem ve cennet arasındaki dengeyi sağlayan Araf'a müdahale edemez.

Kural 5; Melekler ve İblisler ölümü tatmaz ama eğer Tanrı veya Şeytan kendi tarafındaki kişileri cezalandırmak isterse bunu Araf'ın en alt katmanındaki boşlukta, istediği cezayı vererek, o kişinin ölümü arzulamasını dahi sağlayabilir.

Kural 6; Meleklerden herhangi biri eğer cehenneme giderse bir daha cennette dönemez ve eğer cehennem onu kabul etmezse, "Kovulan Melek/Düşmüş Melek" olarak adlandırılır. Eğer Cehennem, Meleği kabul ederse Melek, İblis olarak cehennemde tekrar dirilir. Aynı şey cehennemde yaşayan iblisler içinde geçerlidir ama eğer cennete kabul edilmezse onun adı, "Kovulan İblis" olarak yerini alır.

Kural 7; Kovulan Melek ya da İblis, insanların dünyasında yaşamaya mahkum edilir. Geri dönememek adına da kanatları kopartılır. Bu, onların ihanetine karşılık olan bir cezadır.

Bu kurallar Tanrı tarafından konulmakla birlikte iki taraf içinde adaletli kurallardır. Bu kurallara uymayan herhangi biri cezalandırılacaktır ve kurallar hiçbir şekilde değiştirilmemek üzere sonsuz bir antlaşmaya mühürlenmiştir. 

---

(Önsöz kısmında söylediğim inanç ile ilgili kısmı burada, sizi tekrar uyararak söylüyorum ve devam edecek olan kişiler için iyi okumalar diliyorum.)

"Satan (Şeytan) bana biraz daha yaklaştı. Attığı adımlardan yankılanan ölüm sesinin kokusunu hissedebiliyordum. Tenine kazınan günahların rengi, cehennem varisinin gücünü simgeliyor gibi canlı ve ölümcül gözüküyordu.

Elleri ellerime kaydığında günahlara bulanmış parmak uçları, vücudumdaki bütün kanı avuç içinde biriktirecek gibiydi. Bütün suyu çekilmiş ağaç gibi hayallere gebe, umutlara kuru dallara sahiptim ve karşımdaki şeytan, kök görevini üstlenen hayat damarlarıma hükmediyordu.

Yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Nefesindeki cesetlerin çığlıklarını duyar gibi olduğumda vücudum irkildi. Biraz daha yaklaştı. Dudakları, dudaklarımın arasında ufak bir mesafede, gittikçe yaklaşıyordu. Bedenimin, onun bedenine atıldığını hissediyordum.

Çünkü ben, cehennemde beni bekleyen şeytanıma aşık olmuştum.

Ardından dudaklarımız, ucundan günahın katran rengi damlayan, sonsuz bir antlaşmaya mühürlendi."

Adımın seslenmesi ile başımı, okuduğum kitaptan kaldırdım ve yolun karşı tarafından bana el sallayıp, aceleci bir tavır ile sokağı aşmaya çalışan Aylin'e baktım. Açık kahverengi ve dalgalı saçları, üzerimize esen rüzgardan dolayı yüzünü kaplıyor, görüş alanını kısıtlıyordu ve o da sinirle telefonu tuttuğu elin boşta kalan parmakları ile geri itmeye çalışıyordu.

Sonunda Aylin, yanıma ulaşabildiğinde nefes nefese kalmıştı ve saçları kabarmıştı. Hafif eğildi ve elini dizlerine bastırarak soluklandı. Elimdeki kitabı kapatmadan önce arasına bir ayraç koydum ve derin bir nefes alarak kitabı kapattım. Aylin yanıma gelmiş olsa bile aklımın her bir yanında, kitaptan akan satırlar dolanıyordu. Kaçıncı kez okuduğumu hatırlayamadığım bu kitap, hayatıma kelimelerini damlatırken, zehir olan satırların her birini yudumluyordum. Bu, tuhaf bir şekilde hoşuma gidiyordu.

LİLİUMWhere stories live. Discover now