15.Bölüm "Kelebek"

6.6K 416 176
                                    

İdam yolunda ilerleyen mahkumun, ceset kokan adımlarını taşıyordum ruhumda. Yollar, ip darağacında sarkıyor, merdiven basamakları ayaklarımın altında kayıp gidiyordu. Bir rüzgar çarpıyor saçlarıma, bana intiharı fısıldıyor, rüzgarı yaratan Tanrı bana cinayeti yaşattırıyor. Tahta bir sehpanın üzerinde, kanı beyaz bir tüyün üzerine damlayan bir melek asılıyor, Tanrı onu asıyor, Tanrı onu seyrediyor, şeytan onun ruhunu bağışlıyor.

Beyaz küvetin içine oturmuş, iki metre yukarıdan gelen fıskiyenin altında duruyordum. Vücuduma çarpan su damlaları, meleğin idam ipi gibi bana doğru uzanıyordu. Sarı saçlarımın sırtıma, sinsi yılanlar gibi sarıldığını, birkaçının da alnıma düşerek yüzümü kapattığını hissediyordum. Gözlerim kapalı, dizlerimi karnıma çekmiştim. Ellerim, yalnızlığı yutmak istercesine dizlerime sarılıydı, oysa sarılmak istediğim şey acıydı çünkü onu hissetmemek korkunçtu.

Göz kapaklarım titreşip hafifçe açıldığında görüş açım buğulu bir camın arkasında saklanan dünya gibi geldi. Vücuduma çarpan su damlaları, geçmişin adını haykıran birer anı parçası gibiydi. Zihnim, geçmişe mühürlü eski, siyah bir sayfa gibiydi.

"Söylesene, neden bunca yıl hiçbir ses çıkarmadın?"

Kim, cennette intihar eden bir ateşin bahşettiği melteme sıcak diyebilirdi ki? Ruhum, ateşin intihar ettiği yer; kalbim, cennette intihar eden ateş olmuştu. Göğüs kafesime zincir vuran kalbime kim yaşıyor diyebilirdi ki? Aldığım her nefes, içimde öldürdüklerimin çürük kokusuydu.

"Hala onu savunacak kadar onursuz birisin Güneş!"

Boş bir koridordun başından yankılanan bu cümle, zihnimin inkar cümlelerini teker teker aleve verdi ama tutuşamayan kağıt, kendi kendini yakarak kül oldu. İnkarların bir anlamı kalmadı çünkü Zed haklıydı. Onu savunuyor olmam saçmaydı belki. Onun yanında olmam, onu hala seviyor olmam saçmaydı ama göz ardı edemeyeceğim bir gerçek vardı. O da, o adamın benim hayalimi gerçekleştirmiş olmasıydı.

Kendimi bildim bileli yetimhanenin kapısının ardından, köşede duran bir camın kenarından dışarıyı seyrederdim. Oranın müdürü, doğumumdan bir gün sonra beni, kapının önünde bulmuş ve üzerimde, adım ile doğum günüm dışında başka hiçbir şey yokmuş. Zaman, camın kenarında bekleyen bir kızın kirpiklerinden dökülen yaşlarda birikti. Günlerce, yıllarca bekledim. Bir aileye ait olmayı, birine anne, birine baba demeyi bekledim. Beni, bir yetimhanenin kapısına bırakmış olan kişiler, o zamanlarda bile umurumda değildi. Umurumda olan tek şey, beni bir çocuğu olarak kabul edecek olan kişilerdi.

Yıllar, yılları kovaladığında 6 yaşıma gelmiştim. O gün bir aile, yetimhanenin kapısından içeriye girdi. Onlardan önce olan diğer her aile gibi, adını dahi bilmediğim bir çocuğu seçip gözden, bir daha gelmemek üzere kaybolacaklarını düşünmüştüm. Yine salonun köşesinde bulunan cam kenarının oraya oturmuş, yağan ufak kar tanelerini izliyordum. Kapının eşiğinden gelen topuklu ayakkabı sesleri, ilk dikkatimi çeken şey olmuştu. Buğulu camdan, kapıya doğru gözlerimi çevirdiğimde kahverengi saçlı, biraz uykusuz ama gözüme çok güzel gelen bir kadınla karşılaşmıştım.

İşte o anda, hayatım değişmişti.

Yanında bulunan kocasının bana bakışları, karısına nazaran biraz daha sert olduğunu hala hatırlıyorum ama bu, benim için önemli değildi çünkü birkaç günün ardından yetimhaneden, elleri ceplerinde olarak değil, elleri bir annenin ve bir babanın parmakları arasında kaybolan bir kız olarak çıkmıştım.

Onlar benim hayalimi gerçekleştirerek hayatımı değiştirmişlerdi. Onlar için en iyi kız olmalıydım.

Bu düşünce ile büyüttüm kendimi ve bu düşünce ile yıktım bütün benliğimi. Evlatlık edinildiğimin bir yıl sonrasında, babamın hareketleri değişmişti, tabii bunu ancak yıllar sonra anlıyorum. O sıralar bunun, masumane bir oyun olduğunu sanıyordum. Yıllarca bu ufak oyuna devam etti, ettik. Orta okula geldiğimde, bunun bir oyun olmadığını anlamaya başlamıştım ama artık babamdan uzak duramazdım. O ne yaparsa sessizce bekliyor, sonrasında ise sessizliğin mühürlendiği dudaklarımı koparırcasına ısırıyordum. Her şeye rağmen babama hiçbir zaman kızamadım.

LİLİUMWhere stories live. Discover now