3.Bölüm "Cesaretin Nefesi"

7.6K 533 290
                                    


Arkadaşlar, bölüm biraz gecikti. Aslında bu geceye bile zar zor yetişti ama daha fazla uzun sürmesini istemedim. Aslında bölüm tam olarak bitmedi, yani bitti ama ben normalde, bölümü yazdıktan sonra en baştan tekrar okur ve hataları düzenlerim ama sol gözümde yine bir sıkıntı çıkmaya başladı ekrana bakmaktan. Bu yüzden düzenlemeyi yapamadım. Ufak tefek cümle hataları, kelime ve noktalama hataları veya anlam bozuklukları olduysa kusura bakmayın. Yarın, okuldan geldiğim an yapacağım ilk iş bu bölümü düzenlemek olacak. 

Bölüm hakkındaki görüşlerinizi benimle paylaşmayı unutmayın. İyi okumalar...

Bulutların arasında sıkışmışım gibi hissederdim genelde. Sanki bir yanımda cehennemin ateşleri bedenime çarparken cennetten melekler bana fısıldıyor; fısıltısı huzurun rüzgarını taşıyor. Bu ikisi ruhumda canlandığında, sonu ya kasırganın çarpıntısı ya da ıssızlığın soğuk zincirleri oluyordu. Şimdi ise melekler sessiz, rüzgar yok; iblisler fısıldıyor kulağıma, her biri günahını taşıyor ruhuma.

Sıcak bir hava tenimi okşuyordu ama tenimde çetele tutan bu hava, iblislerin sesini değil de, kıvılcımların ufak meltemini taşıyordu. Zihnimde bir çok sualler varken, kelimelerin her biri kemiriliyor, sükunet ile cebelleşiyordu. Bu fazla uzun sürmedi.

Duyduğum bir ses, bütün sükunetlerin sonu oldu.

"Ben o kızı parçalarım anladınız mı beni?" Adının Şayl olduğunu hatırladığım adamın kızgın sesi, duvarları inletecek kadar öfke doluydu.

"Şayl lütfen sakin ol. O sadece çok korkmuştu." Merlis'in sesi, sakinliğin harflerini üzerinde gezindiriyordu onun aksine. Daha doğrusu sakin kalmaya çalışan sesi.

"Çok korkmuştu öyle mi? Kız kafamda vazo parçaladı lan!" Kulaklarımı bu öfkenin gürültüsüne kapatmak istesem de şu an uyku pozisyonundaydım. Muhtemelen benim uyanık olduğumu fark etmemişlerdi. Sesler arkamdan geldiğinde, aslında onlara sırtımın dönük olduğunu anladım ve bu, uyuma taklidimi daha başarılı bir şekilde gerçekleştirmemi sağladı.

"Lütfen abartma. Birkaç saate tek bir çizik bile kalmadı." Bu cümleye kaşlarımı çatacakken kendimi zor tuttum. Ne demek tek bir çizik bile kalmadı? Şu anda başına atılan dikişlerden dolayı narkoz yemiş ve yerde baygın bir şekilde yatıyor olmalıydı. .

"Bu, o kıza sinirli olduğum gerçeğini değiştirmiyor. Şu anda onu öldürebilirim." Sesi, ciddi olduğunu ele verirken bedenim korkudan titreme ihtiyacı ile dürtüldü ama yine de kendimi tuttum.

"En azından bu konuda hem fikiriz." Zera'nın sesindeki bıkkınlık ve umursamazlık, tenime kadar işleyecekti sanki ama hala onun sesini duymamıştım. Acaba burada değil miydi?

Gözlerimi açıp onlara bakmayı, yüzlerine neler hissettiklerimi haykırmayı ve bir kabustan kaçarcasına oradan kaçmayı o kadar çok istiyordum ki bu isteklerin dürtüsü, beni hırslı ve inatçı biri olmaya itiyordu.

"Kızın hiçbir suçu olmadığı halde ona en kötü kabusları yaşatıyoruz ama hiç hakkınız olmadığı halde ondan nefret edebiliyorsunuz! İnanamıyorum size. " Merlis'in taşıdığı bu yüreğe rağmen neden bu kişilerin yanında olduğunu sorguladım o anda. Zihnim o anda sorularımın karşısında sessizce bir köşeye çekildiğinde düşünmeyi bıraktım. O yüreğin şefkatine veya iyiliğine güvenmiyorum.

"Decrus sende bir şey desene. Çok sessizsin." Zera'nın cümlesinin ardından odanın içine sessizlik düştüğünde Zed'inde burada olduğunu, ancak bu cümlenin sonunda anladım. Yine de bir cevap gelmemesi, merakımı köpürtürken sessizce beklemeye başladım.

LİLİUMWhere stories live. Discover now