14.Bölüm:Bela

7.2K 483 12
                                    

Ne kadar böyle durduğundan bir haberdi.Daldığı yerden alamıyordu gözlerini.Ne düşündüğünü de bilmiyordu.Sadece hayatın koşturmasına bir mola vermek istemişti.Belki zamanı durduramazdı ama onun için hayattan soyutlanmak zamanı durdurmakla eş değerdi.

Bir anda gözlerinin önüne annesinin o güzel çehresi belirmişti.Geçmişin yaraları hala taptazeydi.Yaralarını sarmaya da kimseyi istememişti.Zaten kim uğraşırdı ki bu huysuz adamla?Kim çekerdi kahrını?Onu sadece kendisi olduğu için yanında olacak biri varmıydı ki?

Ayağını yataktan uzatıp bedenini oturur pozisyona getirmişti.Annesini de ihmal etmişti.Yanına gidip biraz dertleşmeliydi.Gerçi annesinede hem kırgın hemde kızgındı.Çünkü onu bu pislik yuvasında kardeşiyle beraber yalnız başına bırakmıştı...

Mezarlığın kapısını açıp kısa bir kuşbakışı yapmıştı.Onunda eninde sonunda geleceği yer burasıydı ne de olsa diye içindinden geçirdi.Annesinin yanına gitmeden mezarlığı gezmek istemişti.Evet diğer insanlara garip gelebilirdi ama Kağan için gayette normaldi.Çünkü insanların vefat eden yakınlarına olan tepkisini ölçmek istiyordu.

Taş yolda yavaş adımlarla yürümeye başladı.İlk önce yaşlı bir adam çarpmıştı gözlerine.Elindeki kırmızı güllerle mezarlığı  ihtimalle eşi diye geçirdi içinden.İmrenmişti bu yaşlı adama.Karısı bu yalan dünyadan ayrılmıştı ama bu yaşlı adam yinede onu unutmamıştı.Başkalarıda karısının ölümünü gözleyip öldükten sonra kızı yaşında biriyle evleniyordu.Babası gibi...
Yüzünde acı bir gülümsemeyle yoluna devam etti.Biraz daha ileride genç bir kız vardı arkası dönük olduğu için yüzü belli olmuyordu.Baştan sona siyahlarla kendini kapatmış kızında hayatını tahmin etmeye çalışıyordu şimdi.
Ama tahmin edemeden kızın yüzünü dönmesiyle küçük bir heyecan dalgası bedenini ele geçirmişti.'Bir daha beni görmeyeceksin ve bende seni görmeyeceğim' dediği kız mezarlığa oturmuş kuran okuyordu.
Yine kendine kızmıştı.Bedeninin böyle saçma tepkiler vermesine alışkın değildi.Hem ne vardı ki bunda herkes heryerde karşılaşabilirdi.Boşuna dememişler dünya küçük diye.
Buradan gitse iyi olacaktı.Bir kaç adım atmasıyla arkasına dönmesi bir olmuştu.Gidemiyordu işte.

Nisa'nın başını kaldırmasıyla bir ağacın arkasına saklanmıştı.Neden saklanmıştı ki.O bu zamana kadar bir kız onu görmek istemiyormuş diye ondan kaçmamıştı.Gerçi onu görmek istemeyen kız da olmamıştı bu zamana kadar.Bunu düşününce saklandığı yerden çıkmaya karar vermişti ki Nisa'nın sesini duymasıyla bu kararından vazgeçmişti.Kafasını görünmeyecek şekilde uzatıp dinlemeye başladı.

"Bak sana hediyeni de verdim.Senin en sevdiğin sureyi okudum sana.Yasin suresi...Merak etme sana evde de okuyorum.Annemde okuyor.Hatta Beyza bile okuyor.Seni hiç unutmuyoruz babacığım.Sen hep bizimlesin.Biliyormusun bazen annemi ağlayarak senin resmine bakarken yakalıyorum."

Nisa gözyaşlarını tutamıyordu şimdi.Babasını çok özlemişti.
Kağan ise sessizce olanları izliyordu.

"Bende bazı geceler sen aklıma gelince tutamıyorum kendimi.Seni çok özledim baba.Eksikliğin tamamlanmıyor.Mesala bayaramda sabahtan kalkıp bayramlık elbisemi giyinip dört gözle seni beklerdim.Sen her bayram mutlaka bir hediye alırdın.Elini öperdim sıkıca sarılırdım sana."

Hıçkırarak ağlıyordu ama kendini tutmak istemiyordu.Zaten kimse üzülmesin diye hep içine atıyordu.En çok babasının yanında rahatlıkla böyle ağlayarak içindekileri atabiliyordu.

Kağan şaşkındı.Nisa'yı hiç böyle bilmiyordu.İnsanlara kendisine davrandığı gibi olduğunu düşünüyordu.Ama şimdi gördükleriyle fikirleri değişmişti.İçinde sebebsiz bir sıkıntı belirmişti.Bu kızın hıçkırarak ağlaması içinde birşeyleri eziyordu daralıyordu.Derin bir nefes aldı.Yanına gitmek istedi ama vereceği tepkiden korkmuyor değildi.

SABIR "TAMAMLANDI" Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin