48.Bölüm:İtiraf

5.1K 379 14
                                    

Kaybetmek çok kolaydı.Kazanmak için ise çaba gerekiyordu.Emek gerekiyordu.Kaybetmek saniyelerini alırken,kazanmak yıllar sürebiliyordu...

Nisa da saniyeler içinde kaybetmişti.Kazanmak için aylarını verdiği bu savaşta mağlup olmuştu.Hem savaşı kaybetmiş hem de bu savaşta canı pahasına,bir asker edasıyla savaşan hayat arkadaşınıda kaybetmişti...

Korkuyla kapıdan ayrılıp iskeleti kalan arabanın yanına koştu.Belki kurtulmuştur,belki yaralıdır sadece.Bir umut gri dumanların arasında enkaza dönen arabanın etrafında dönüp durdu Kağan'ın ismini haykırarak.Sesinin gökyüzüne ulaşıp cevapsız kalması, umutlarını bir bir uçurumdan atarken acıyla yere çöktü.

"Kağan neredesin!?Nerede?!"

Hıçkırıklarla ağlarken arabanın biraz ilerisinde Kağan'ın bilekliğini gördüğünde koşarak yerden aldı.Yer yer yansada hala sağlamdı.Bu bilekliği bileğine Nisa takmıştı.Bilekliği kalbine bastırıp dizlerini kendine çekti.Kağan'ı ne kadar çok sevdiğini anlamıştı ama geç olmuştu.O yoktu artık.Hiçbir zaman itiraf edememişti kendine.Şimdi bırak kendine itirafı,karşısında olsaydı eğer ona da söylerdi.Karşısında durup yine sabah ki gibi baksaydı.Şimdi kendini yine yetim hissediyordu.Kağan gidişiyle hem yetim bırakmıştı Nisa'yı hem de öksüz...

"Kağan bırakma beni!"

Bedenine sarılan kollarla aniden başını dizlerinden kaldırıp arkasına döndü.Islak kahverengi gözleri, ela gözlerle buluştuğunda bir kaç saniye gerçek mi diye baktı o ela gözlere.Sonra hızlıca ayağa kalktı.Evet gerçekti! Sapasağlam karşısında ona bakıyordu.

"Sen.. sen yaşıyorsun!Allah'ım şükürler olsun sana."

Sevinçle Kağan'a sarıldı.Kağan'da ona sıkıca sarıldı.Genç adam da  korkmuştu ama kendisi için değil Nisa için korkmuştu.

"Seni çok seviyorum Kağan.Sana birşey olacak diye çok korktum.Rabbim seni bana bağışladı."

Kağan şaşkınlıkla yerinde hareketsiz kalmıştı.Sanki bir küçük hareketi onu bu rüyadan uyandıracak gibiydi.Küçük dilini yutacaktı neredeyse.

Nisa sevinçle bir anda söyleyivermişti içindekileri.Rahatlamıştı,saçmaydı zaten ölümün yakın olduğu bu diyarda içinde tutmak.Kağan'ı kollarından ayırıp yara var mı diye bakınmaya başladı.

"Bir yerin acıyor mu?Aaa kolun morarmış gel buz koyalım."

Nisa Kağan'ın koluna girip eve götürürken oda tepkisiz bir şekilde Nisa'ya ayak uydurdu.Koltuğa oturduğunda hala yüzünde tebessüm vardı.Nisa buzu getirip Kağan'ın koluna bastırdı.Kağan şaşkın gözlerle Nisa'yı izliyordu.

Kağan acıyla yüzünü buruşturunca Nisa'nın da sanki canı yanmıştı oda yüzünü buruşturmuştu.

"İstersen uzan şöyle.Yada üzerini değiştir.Yok yok bence ben sana su getireyim."

Genç kız ne yapacağını bilmez halde Kağan'ın etrafında pervane gibi dönerken sonunda su almak için mutfağa yöneldi.Kağan Nisa'yı bileğinden tutup yanına oturttu.Nisa Kağan'dan daha fazla korkmuş ve etkilenmişti bu olaydan.

"İyiyim ben.Sakin olur musun?"

Genç kız hüzünlü gözlerle Kağan'a baktı.Bir kaç dakika öncesinde onu kaybetmek üzereydi.Bir daha göremeyecekti belki de.Onun yaşıyor olduğunu  gördüğünde sorgulamadı nasıl kurtulduğunu.Herşey silinmişti sanki o an hafızasından.Şimdi üzerine sinen korku biraz hafiflemişti ve aklına takılmıştı nasıl burnu bile kanamadan kurtulduğunu.

"Nasıl kurtuldun?"

"Sabah seni böyle bırakmaya gönlüm el vermedi.Ben de arka koltuğa çantamı, ceketimi bıraktım.Senin yanına gelecektim.Arabanın yanından ayrıldığım sırada işte araba birden havaya uçtu."

SABIR "TAMAMLANDI" Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum