17.Bölüm:Bilinmezlik

6.1K 503 6
                                    

Gözlerini gökyüzüne çevirdi.İçini yansıtıyordu genç adamın.Griye dönmüş ve her an içindeki yağmur damlalarını bırakacağının sinyalini veriyordu.Bugün hava normalinden daha soğuktu.Derin bir nefes aldı oksijene aç ciğerlerine.Telefonun titremesiyle arayan kişiye baktı.Tabi ki de Eylül arıyordu.Mert'i dövmesinin ardından iki gün geçmişti ve bu iki gün içinde ne eve uğramıştı ne de onu arayanlara cevap vermişti.Ortadan kaybolmuştu.Çünkü yorgundu fazlasıyla.Son zamanlarda aklını ve kalbini kurcalayan sorular ve bu sorulara cevap veremeyişi onu yormuştu.Belkide vereceği cevaplardan da korkuyordu.Bu yüzden uzaklaşıyordu herşeyden.Kime danışacaktı ki zaten.Onu suçlamadan dinleyen tek kişi de onu terk edip gitmişti.Onu bu pislik yuvasında bırakıp!!Kırgındı,kızgındı.Kimden çıkaracaktı öfkesini hıncını...

Arabasına atlayıp çalıştırdıktan sonra gaza basıp boğulduğu düşüncelerden ayrılmak istiyordu.O olsun veya olmasın.Kendisini dinlemek zorundaydı.Onu bırakıp giderken kendisine sormamıştı.Şimdi onun yanında olmalıydı.Annelik görevini yerine getirmeliydi...

Arabayı park edip tanıdık siyah demir kapıyı bir hışımla açmıştı.
Hava soğuk olduğu için kimsecikler yoktu.Buda onun için bir avantajdı.Bir kaç hızlı adımla istediği yere gelmişti.O gelmişti gelmesine lakin kendisiyle beraber çakan şimşekle yağmuru da getirmişti.Genç adamın öfkesi ateşi andırıyordu.Yağan yağmur bile onun ateşini söndürememişti.
Annesin mezarından bir avuç toprak alıp bir hışımla yere attı.Bağırdı.Bağırdı.Bağırdı..İçindekini çıkarmak istercesine ama olmadı.

"Neden bıraktın beni neden?!!Sen anne değil misin hiç anneler evlatlarını bırakır mı?"

Gözlerinden akmak için çırpınan gözyaşlarına direniyordu.O Ağlamazdı.Ona göre değildi ağlamak.Annesinin öldüğü gün ağlamış bir daha da ağlamamıştı.

Yağmur hızını arttırmış üzerindeki incecik gömleği sırılsıklam etmişti.Üşüyordu hemde iliklerine kadar ama umursamıyordu.

"Senin yüzünden bu hale geldim ben.Sen olsaydın..Olsaydın bu çıkmazdan kurtulurdum.Ama sen beni daha çok çıkmaza attın!.Mutlumusun he mutlumusun!!"

Kağan içindekileri bir bir dökerken onu izleyen bir çift gözden habersizdi.Genç kız Sinem'in yaptıklarından sonra babasıyla dertleşmeye gelmişti.Ama duyduğu bağırma sesleri onu buraya getirmişti ve iki gün boyunca Eylül'le Poyraz'ın heryeri didik didik edip aradığı Kağan tam karşısında delirmiş bir vaziyetteydi.Ne olmuştu o yıkılmaz kale gibi olan genç adama?Annesiyle yaptığı konuşmaya o kadar üzülmüştü ki.Annesi istememişti ki onu bırakıp gitmeyi.Bu Rabbisinin emriydi...

"Her yerde onun yüzünü görmekten bıktım anlıyormusun?İstemiyorum onu.Ben..Ben o yokken daha iyiydim şimdi 'olmaz başıma gelmez 'dediğim herşey başıma geldi!."

Nisa genç adamın bahsettiği kişiyi deli gibi merak etsede üzerinde fazla durmamaya karar verdi.Sonuçta onu ilgilendirmezdi.Yağmur şiddetini iyiden iyiye arttırırken Nisa üzerindeki kalın şala ve şemsiyesine rağmen üşüyordu.Kağan ise sırılsıklamdı.Nisa onu gördükçe daha üşüdüğünü hissetti.Yanına gitmek istesede korkusu merhametini geçmişti.Şuan genç adam deli gibiydi ve ne yapacağı belli değildi.

Artık genç adam hakimiyetini daha da kaybedip mezara yumruk atmaya başlamıştı.

"Madem gideceksin neden bizi de yanına almadın!!"

Ellerindeki kana aldırmadan delicesine yumrukluyordu mezar taşını.

"Neden?!Neden?!..."

Nisa korkmuştu genç adamın bu halinden.Yardım etmeliydi ama nasıl?

En sonunda yorgun düşmüş kendini yere bırakmıştı.Dizlerini kendine çekip yara bere içinde kalan ellerini boşluğa bırakmıştı.Direndiği gözyaşları ise özgürlüklerine kavuşmuşlardı.

SABIR "TAMAMLANDI" Donde viven las historias. Descúbrelo ahora