14. Bölüm

1.4K 79 10
                                    

İyi okumalar 👍

Multideki şarkıyı niye koydum bilmiyorum ama dinleyebilirsiniz mflsfmsl

----****----

" Kız Tuçe! Ooy beni öldürdin lo! Nedir bu üstünün hali? Köstek-i haram! "

Sevgili babaanneciğim (!) evimize teşrif edeli iki gün olmuştu. Ve anladığınız üzere beni ferace ile görmeden rahat etmeyecekti anlaşılan.

O geldiği için en normal kıyafetlerimi giysem bile, Doğu kadını için bu olağanüstü birşeydi.

" Ne var babaanne üstümde? Ne güzel pantolon tişört giydim işte. "

" Vışş!  Ne güzel diyi birde! Kız sen beni öldürmeye çalışisan? "

" Tamam tamam, şimdi değiştiriyorum. "

Deyip gizlice evden çıkmıştım. E bi zahmet, daha ne giyeyim yahu! Kapıyı yavaşça kapatıp ayakkabılarımı binanın içinde giydim. Merdivenlerden inerken, her zamanki gibi kulaklığımın düğümünü çözmeye çalışıyordum.

" Yeter lo! " 

Söylediğim sözün ne olduğunu idrak edince donup kalmıştım. İki gün! İki günde alıştırmıştı beni de Gülistan hanım.

Binadan çıkarken Berfin çaldırıp kapattı. E tabi insan fakir olunca...

Tabii ya! Nasıl unuturum? En son Kutay,  Berfin olayı vardı. Size onu anlatmadım.

Onlar uzlaştılar. Kutay, Berfin'i o hale soktuğu için acayip pişman olmuştu. Günlerdir Berfin'in peşinde fino köpeği gibi geziyordu. Söylediklerinde ciddi değilmiş zaten. İyi ki değilmiş.

Okula yürürken, müzik dinliyordum. Havalar artık ısınmaya başlamıştı çok sıcak olmasa da artık montsuz dışarı çıkabiliyordum. Okulun bahçesine girmeden az ileride Batıkan'ı sigara içerken gördüm. Şu anda öyle karizmatik duruyordu ki...

Tuğçe! Dur kızım! Ne zırvalıyorsun? O senin öğretmenin. Tamam yakışıklı, çok yakışıklı dehşetül vahşet- 

Allah aşkına ne saçmalıyorum ben?

Bahçede bizim grubu her zamanki yerinde görünce geleneği bozmak istemedim ve Alper'in sırtına doğru koşmaya başladım.

Ve BAAAM!

Çantamı bir yana fırlatıp olanca gücümle Alper'in sırtına binince her zamanki gibi beraber yere düştük. Ama benim yufka yürekli kankipantiştoşkum son anda bir hamle yaparak benim yerime kendisi yere çarpmıştı. Bende onun cılız göğsüne.

Yine herkes gülerken bizde toparlanmaya çalışıyorduk, Alper ise en başından söylenmeye başlamıştı.

" Ya ama anlamıyor musun pamuğum? Hergün aynı şeyi yapıyorsun, kendimi düşündüğümden değil,  sen bir tarafını acıtacaksın- Dur bi dakika ya. Neden kendimi düşünmüyormuşum lan ? Belimi kırdın kızım belimi! "

Ben buna kahkaha atarken kendi ismimi tanıdık bir sesten duydum. Ancak bu ses hayli sinirliydi.

" Tuğçe! " Batıkan bana yaklaşırken      - ve bu kadar sinirliyken - korkmamak elde değildi. Bende geri geri kaçarak Alper'in kolunun altına girdim.

" Evet hocam? "

Korkarak sorduğum bu sorunun cevabını cidden merak ediyordum. Ne yapmıştım ki?

" Siz okulun bahçesinde ne yaptığınızı sanıyorsunuz! "

" Ne yapmışız ki hocam? "

Alper'in sorusuna katıldığımı gösterircesine kafamı salladım.

" Burası bir okul burada böyle saçma laubalilik yapamazsınız! "

Nedense yüzünün aldığı ifadeden bir an tırstığım için geri vites yaptım.

"Tamam hocam bir daha yapmayız."

Tabii ki yapacaktım.

Batıkan aldığı cevaptan memnun olsa gerek arkasını dönerek okula doğru yürüdü.

" Niye böyle yaptı lan bu şimdi? " Levent'in sorusuna ellerimi iki yana açarak cevap verdim. O sırada yan taraftan Berfin'in sesini duydum.

" Ya bir git artık! Sülük gibi yapıştın kaç gün oldu gitmiyorsun. Yeter! "

Kutay yine gelmişti Berfin'in yanına. Artık bize de gına gelmişti bu çocuk yüzünden.

" Ya bak, sana borçluyum anladın mı? Ve borcumu ödemeden de seni bırakmayı düşünmüyorum. Şimdi semi mutlu edebilmek için ne yapmam gerekiyor? "

" Lahmacun ısmarlayabilirsin. "

Berfin'in cevabına kahkahalarla gülerken Kutay bunu komik bulmuşa benzemiyordu. Sonra da yanımızdan ayrıldı zaten.

Beraber sınıfa girerken aklıma gelen şey ile beynimden vurulmuşa döndüm.

Bugün Kel Sadri bizi sınav yapacaktı!

Çantamı sırama koyarken bizimkilere döndüm.

" Lan bugün ne vardı unuttunuz mu?"

Alper hemen atıldı ;

" Ayy biliyordum işte. Ben size dedim değil mi bugün Tuğçe aşkımın doğum günüydü. İyi ki doğdun cancağızım. "

Bana sarılıp şapur şupur yanaklarımı öptüğünde onu güçlükle ittirebildim.

"  Ya bi siktir git Alper. Unutmuşsunuz besbelli, bugün Sadri hoca sınav yapacak bizi. "

Eh bunu duyan tayfa da bir küfürler bir küfürler ki, buraya yazmaya içim elvermez. Hele ki Levent'inkileri.

' Hay ben bu hocaya oksijen veren ağacı diken adamın giydiği tulumu dokuyan işçinin çalıştığı fabrikanın şalterini indiren mühendisin... ' diye uzar giderdi. Levent'in sevgili küfürleri.

Bir takım küfürlerden sonra kopya hazırlamamız gerektiğini hatırlayıp, işe koyulnuştuk.

Berfin kalemkutusuna saklamıştı kağıtlarını. Alper koluna yazmıştı. Eh ben boşuna demiyorum buna gerizekalı diye. Koluna gılgamış destanını yazmış. Yok yok cidden yazmış. Sadri hoca, tarih hocası.

Salak.

Diğerleri minik minik kağıtlara yazdığı kopyaları bir yerlerine sakladıktan sonra sınav olan dersi beklemeye başlamıştık. Sınavımız öğleden sonraydı. Öğle teneffüsünde, Berfin'i koluma takıp kantine inerken Kutay önümüzde belirdi. Elindeki poşetten tanıdık kokular yükseliyordu.

"  Sana lahmacun ısmarladım. Hadi soğumadan yeyin. "

Berfin şok içinde bir poşete bir de Kutaya bakıyordu. Bense karnımdaki guruldamalarla poşeti kaptım.

"  Yemez miyiz canım? Allahım resmen lahmacun almış çocuğa bak. Kutay, oğlum tam aşık olunası adamsın ama abim var kusura bakma. "

Öğretmenler odasının önünde yaptığımız bu konuşma içeriden birinin bana baktığına inandırdı.

Kafamı çevirdiğimde gördüğüm  bir çift kahvelikle o kahveliklerdeki duygunun yoğunluğu, gözlerimi kaçırmama neden oldu.

Neler oluyordu böyle? 

------******------

Uzun zamandan sonra uzun bir bölüm.

Komikli, mütüşlü, mikemmel bir bölüm oldu bence.

İyi okumalar, vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin 💕

- Senosukus

~MÜZİĞİM KADAR ÇOK~Where stories live. Discover now