25. Bölüm ( Part 2)

937 52 34
                                    

Multimedia: Bilal Sonses - İki Kelimemden Biri Sensin (Bölümü okurken dinlemeniz önerilir!)

İyi okumalar!

-----*****-----

Ahşap kulübeden içeri girdiğimizde burnuma dolan mis gibi kızarmış ekmek kokusu ile aç olan miğdem isyan edercesine guruldayarak tekrar kendini belli etmişti. Allah'tan Batıkan duymamıştı da rezil olmamıştım. Kapıdan girdiğimizi gören Saliha Teyze yiyecek tezgahının arkasından gözlüklerini gözlerine iterek bize doğru tanımaya çalışırcasına baktı. Her yaz en azından bir kere bile olsa buraya geldiğimiz için beni tanırdı. Gözlerini kısarak bize bakmayı sürdürürken ben de Batıkan'ı arkama alarak Saliha Teyze'nin yanına doğru adımladım.

'' Aşk olsun Saliha Teyze tanımadın mı beni? '' Saliha Teyze ise beni tanıdığı için yüzüne oturan gülümseme ile tombiş bedenini tezgahın dışına çıkarmıştı. Bana doğru gelirken gözlüklerini gözünden çıkararak önlüğünün bir köşesine sıkıştırdı.

'' Gız Tuğçe sen miydin ben de deminden beri düşünüveriyom bu gızçe kim diye. Hoşgelivermişin gızım. '' Bana sarıldığında ben de içtenlikle sarılışına cevap vermiştim. Saliha Teyze ne zaman gülse insanın o kırmızı tontiş yanakları sıkası geliyordu.

'' Hoşbuldum hoşbuldum. Valla karnımız çok aç. Sen bilirsin neleri sevdiğimi. Zahmet olmazsa hazırlar mısın? '' Çoğul konuşmamla Saliha Teyze'nin gözleri Batıkan'a dönmüştü.

'' Hazırlarım gızım hazırlarım da, bu kızan kimdir deyiver bakem.'' Yana kayarak Batıkan'ın yanına geçtiğimde, Batıkan da yüzünde sevimli bir tebessüm ile Saliha Teyze'ye bakıyordu.

'' Bu Batıkan, Saliha Teyze. Erkek arkadaşım. '' Söylediğim cümle ile Batıkan güzel tebessümünü bozmamış, bana bakmıştı aşk dolu gözleri ile. Saliha teyze ise yüzündeki muzip gülümsemesi ile cevap vermişti.

'' Hee, şimdi anlayıverdim gari. Buraya ne zaman geliverseniz o haylaz kızan başlayıverirdi her bir şeyi yimeye. O olmayınca deyiverdim bu işte bir iş var diye. '' Dediği şey ile gülerken, Batıkan çatılmış kaşları ile bana bakmıştı. Ne olmuştu ki birden bire? Bir şey çaktırmadan Saliha Teyze'ye döndüm.

'' Her zamanki Tufan işte Saliha Teyze. Bilirsin. Neyse, şöyle var mı bir tavşan kanı çayın? ''

Saliha Teyze'nin gözleri gülerken, çaktırmadan da Batıkan'ı incelemeye çalışması çok hoştu. Sevgilimi merak etmişti haliyle. Onun bu tepkisiyle yüzüm tekrardan gülerken, Batıkan'a bakmamla gülen yüzüm tekrardan solmuştu. Batıkan çatılmış kaşlarıyla ve gözlerindeki öfke ile bana bakarken daha ne kadar gülebilirdim ki?

'' Var tabi gızım var olmaz mı heç? Siz geçiverin şöyle ben de getiriverem size. '' İkimiz de Saliha Teyze'nin gösterdiği yere sessizlik içinde otururken ben hala Batıkan'a ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. O güzel güzel gülümseyen gül suratı ne olmuştu da asılmıştı ki?

Cam kenarındaki masada ikimizin de bakışları o eşsiz dağ manzarasında olsa da ikimizde o manzarayı umursuyor gibi görünmüyorduk. Daha fazla bekleyemeden söze girdim.

'' Batıkan, sorun ne? Bilmeden bir şey mi yaptım? '' Benim lafa girmemi bekler gibi o da cümlemi bitirir bitirmez konuşmuştu.

'' Tufan kim? '' Dediği şey ile kafama her şey dank etmişti. Ne yani, abimi başkası sanıp beni ondan mı kıskanmıştı? Gözlerimi kapatıp derin bir nefes almıştım ve nefesimi geri verirken yavaşça gözlerimi açmıştım. Bu yaptığımla Batıkan'ın kaşları sanki imkanı varmış gibi daha da çatılmıştı. Babamı bile tanıyordu, abimi nasıl tanımazdı? Dahası, daha önce Çağrı salağını saymazsak hiç sevgilim olmamasına rağmen, - ki olduğunu bile varsayarsak - onu eski sevgilimi getirdiğim yere getireceğimi mi sanmıştı? Beni bu kadar aşağılık birisi yerine koyamazdı!

~MÜZİĞİM KADAR ÇOK~Where stories live. Discover now