19. Bölüm

1.1K 59 16
                                    

Medya; Duman- Kırmış Kalbini 

iyi okumalar!

------*****-----

'' Kız Tuçe! Kimdir bu gavatın oğli! ''

Babaannemin huysuz ve bir o kadar da sinirli sesi ortama bomba gibi düştüğünde, şu anda düştüğüm duruma mı yanayım, yoksa Batıkan'a dediği o lafa mı bilememiştim. 

'' Babaanne! Ne diyorsun Allah aşkına! Misafir o ! ''

'' Vışş! Niye hiç demisen ki konuktur diye! Hoşgelmişsen oğlim! '' Batıkan  hiç beklemeden babaannemin elini öpünce olduğum yere mıhlanmış, aklıma olur olmadık şeylerin gelmesini engelleyememiştim. 

Batıkan'ın beni istemeye gelip annemin elini öpmesi gibi mesela.

'' Hoşbuldum, teyzem. Nasılsın iyi misin? '' 

'' He vallahi iyiyim oğlim. Kimsin, kimlerdensin? De bakayım hele. ''

Babaannem  ve Batıkan koyu bir muhabbete dalmışken, ben onların nasıl bu kadar kısa sürede iyi anlaşabildiklerini anlamaya çalışıyordum. Onlar konuşurken, merdivenlerden inmeye başlamıştı, bende onları arkalarından izliyordum. Yemek masasına oturduklarında, babaanneme yemek , anne, babam ve Batıkan'a tatlı koymuştum. 

Bir süre sonra herkes yemeklerini, tatlılarını yemiş, oturma odasına geçmişti. Bende babamın isteği üzerine mutfakta onlara kahve yapmaktaydım. Bugün sanki her şey benim hayalimdeki gibi gerçekleşiyordu. Batıkan'ın bize gelmesi, ona kahve yapmam...

Tuz koysam mı acaba? 

İyice saçmaladığımı fark edince gerçek dünyaya döndüm ve saniye farkla taşırmaktan kurtardığım kahveyi fincanlara döktüm.  

Elimdeki tepsiyle yere yapışmamak için direne direne servisi yapmıştım. Tepsiyi mutfağa bırakmak için dönüyordum. Ta ki, babamdan duyduğum beni allak bullak eden o cümleye kadar.

'' Eee Batıkan, evlilik nasıl gidiyor? '' 

 Bu cümleyi duyduğumda, en sevdiğim birisinin ölüm haberini almış gibi sarsılmış, elimdeki tepsiyi iradem dışında yere düşürmüştüm. Gözler bana dönerken, ne zaman geldiğini bilmediğim gözyaşlarımı odadakilerden saklamak için kafamı yerden kaldırmadan, kısık sesle  ' kusura bakmayın ' demiş ve tepsiyi yerden aldığım gibi, kaçarcasına mutfağa gitmiştim. 

Mutfak tezgahına dayanarak, sessiz ama en acılı gözyaşlarımı dökerken, kafamın içinde yankılanan tek bir kelime vardı.

Evliymiş.

Saniyeler önce öğrendiğim bu gerçek, göğüs kafesimi sıkıştırıyor, nefes almamı engelliyordu. Tökezleye tökezleye mutfağın balkona açılan kapısına ilerledim.  Çivi gibi soğuğuyla içimi titreten havaya aldırmadan, kendimi hasır sandalyelerden birine attım. Havanın soğuğuna inat, ılık ılık yanaklarıma süzülen yaşlar, görüşümü bulanıklaştırsa da umursamıyordum. Şu anda birinin hafızamı silmesini çok isterdim. Hafızamı silip Batıkan'ı hiç görmeyip, ona asla aşık olmamayı o kadar çok isterdim ki...

Şu an kendimi evli adamları ayartmaya çalışan aşağılık kadınlara benzetiyordum, ama hayır! Ben asla Batıkan'ı ayartmaya çalışmamıştım. Evli olduğunu bile yeni öğrenmiştim. Hem benim beslediğim hisler, yalnızca içimde saklıydı. Bilen, gören yoktu. Ve çok geç olmadan bu hisleri de içimden söküp atmam gerektiğini biliyordum.

Öyleyse her bunu düşündüğümde neden kalbime kramplar giriyordu?

Balkonun soğuğunda üzerimde incecik bir elbise ile otururken, hasta olacağım kabak gibi belliydi. Ancak, içimdeki yangın geçmedikçe, varsın o da olsundu. 

~MÜZİĞİM KADAR ÇOK~Место, где живут истории. Откройте их для себя