25.Bölüm

4.6K 202 37
                                    

Ilık su kaskatı kesilmiş vücudumu yavaş yavaş gevşetirken gözlerimi sıkı sıkı yumdum. Düşünmekten uyuyamıyor olmanın verdiği yorgunluğun yanı sıra günlük işlerde ağır geliyordu. Ne zamandan beri severek yaptığım işim zor gelir olmuştu? Beynim kendini kilitlesin istiyordum. Annemin kalbime bıraktığı yükten kurtulmaya çalıştıkça kendimi işe veriyor, çalıştıkça kurtulurum sanıyordum. Ama olmuyordu. Dosyayı daha elimden bırakmadan yine aynı düşünce peydah ediyordu. Neden affedemiyordum?

Elimi duvara koyup, dudaklarımı birbirine bastırdım. Savaş ağladığımı duysun istemiyordum. Hatta o uyanmadan yanına dönmeliydim ama suyu kapatıp kendimi dışarıya atamıyordum. Bir insanı affetmemek kendinizi cezalandırmaktan başka birşey değildir. Bunun bilincinde olarak kendimi mi cezalandırıyordum? Annemle aramızda bir fark yoktu! İşte bu düşünce beni yiyip bitiriyordu. O da onu sevenlere acı veriyordu bende.

Artık hıçkırarak ağlamaya başladığımda elimi ağzıma kapattım. Güçsüzlüğüm, acizliğim Savaş tarafından görülmemeliydi. Bunun ona ne kadar acı verdiğini biliyordum ve artık benim yüzümden acı çeksin istemiyordum. Aslına bakılırsa Savaş hiç acı çekmemeli.

"Eslem,birtanem iyi misin?"

Bir kere olsun beni yalnız bırakamaz mıydı? İyiyim demek iyin açtığım ağzımı sesim çıkmadığı için kapatmak zorunda kaldım. Kapıyı tekrar tekrar çalıyordu. Suyu kapatıp üzerime havluyu sararak birkaç dakika bekledim. Ağlamam durmuştu fakat derin nefes almalarım bir son bulmuyordu. Diğer yandan endişelenmesini de istemiyordum.

"Güzelim bir ses ver. Yoksa içeriye gireceğim." dedi kapıyı zorlarken.

Üzerimdeki havlunun kısalığına ve bir türlü düzene girmeyen nefesime lanetler ederek açtım kapıyı. Mavi gözleriyle kesişen yeşillerim titrerken derin bir nefes aldım. Ben ona bir adım atmadan o bana adım adım yaklaştı ve başımı göğsüne yasladı. Kokusunun verdiği huzurla gözlerimi kapattım. Elleri belimde o da benim kokumu içine çekti.

"Özür dilerim." dedim.

Oysa neye özür dilediğimi kendimde bilmiyordum. Hangi birisi için özür diliyordum. Bir daha ağlamamı görmek istemediğini söyledikten sonra ağladığım için mi yoksa bunca zaman kavuşmamızı engellediğim için mi?

"Neden özür diliyorsun?" sesindeki kaygı kendini ele veriyordu. Üzülüyordu.

Omzumu silkerek başımı göğsünden çektim. Diyecek sözüm yoktu. Defalarca özür dilesem bile bir işe yaramazdı. Ayrı geçen yıllarımızı geri getirmem imkansızdı.

"Sedefler balayından dönene kadar bizde mi bir tatile çıksak? İşlerini ayarlaya bilir misin?" dedim makyaj masasından krem alarak.

Evli olmadığımız halde evli hayatı yaşıyorduk resmen. Tek fark hala onunla birlikte olmamıştım. Adamın odasında makyaj masam ve dolabında kıyafetlerim doluydu. Onunla uyuyor onunla uyanıyordum ama... Ahh neler düşünüyordum böyle. Kremi bacağıma yavaş yavaş sürerken Savaşın hala cevap vermemesi üzerine kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Gözünü kırpmadan bakıyordu. Yeni uyandığını belli eden gözleri üzerimde seslice yutkundu.

"Ayarlamaya çalışırım."

Krem kutusunu bırakarak üzerimi giyinmek için dolaba ilerledim. Aklından her ne geçiyorsa bana söyleyemediği için zorlandığı yüz ifadesinden anlaşılıyordu. Herkesin korktuğu Savaş Haznedar bana dokunmamak için kendini sıkıyordu ve bu hali komikti. Yanından geçerken bileğimi tutarak bedenimi kendine çekti. Dudakları dudaklarıma değer değmez karşılık vermeye başlamıştım. Sanki bütün derdim bütün üzüntüm o beni öpünce yok oluyordu.

HAZNEDARWhere stories live. Discover now