28.Bölüm

4K 220 48
                                    

Kadın ölmüş, adam kendi içinde kaybolmuş...

Yanan evine, yanan umutlarına, yanan hayallerine baktı uzun uzun. Öylece, sessizce izledi evin alevlerini. Kardeşi, arkadaşları gözyaşları içinde Savaşın yıkımını izliyorlardı. Ne söylenir ki böyle bir durumda? Ne denirdi?

"Ağabey?"diyen kardeşine baktı aynı boş ifadeyle.

Normalde esip gürlemesi gereken, gözleri öfke ile patlaması gereken ağabeyinin acısını iliklerine kadar hissediyordu Özgür. Evde onu bekleyen karsına ne diyecekti şimdi? Ağabeyini nasıl toparlayacaktı? Sahi Eslem ölmüş müydü? Evde yanan onlarca cesedin içerisinde yengesinde olduğuna inanmak istemesede bu kadar canice davranan kişinin onu sağ bırakmayacağıda gün gibi açıktı. Yinede ağabeyini toplamak adına birşeyler söylemesi gerekiyordu. Öte yandan Sedef durmadan arıyor sanki olanları hissetmiş gibi içine çöreklenen korkuya mani olamıyordu. Aradığı kimse telefonunu açmıyordu. Hepsi birden sözleşmişler gibi diye geçirdi içinden.

"Bitti..." dedi Savaş gözünden bir adamla yaş süzülürken.

Eslem ölmüştü. Bu düşünce ile Savaş bin defa ölüyordu. Dokunmaya kıyamadığı karısı ölmüştü. Üstelik Savaşa kırgın bir şekilde. Onu aramıştı ama Savaş duymamıştı.

"Yaşama sebebimi, herşeyimi kaybettim. Bittim ben Özgür bittim."

Her sözcük bir pişmanlık barındırıyordu. Ona zaten yıllar sonra zar zor kavuşmuşken, kadını ondan bir parça isterken, bunca güzelliğin içinde onu tek kelimesiyle paramparça etmişti en değerlisini. Artık geceleri onun kokusu ile uyuyamayacak sabahları onun öpücükleri ile uyanamayacaktı. Düşündükçe çıkmaza giriyor, düşündükçe bir kez daha kahroluyordu. Koskoca Savaş Haznedar çocuklar gibi ağlıyordu. Hemde öyle böyle değil sarsıla sarsıla ağlıyordu. Özgür ne diyeceğini bilemeden susup ağabeyine sarıldı. Oysa Özgür sevdiği kadını kaybetmek üzereyken Savaş onu çok güzel teselli etmiş, yıkılmaması için herşeyi yapmıştı. Özgür yapamıyordu.

Sedef kızını Eslemle birlikte buldukları bakıcıya bırakarak hızla evden çıktı. Aradığı kimse açmıyordu ve bu normal değildi. Yine ne oluyordu? Önce kocasının yanına şirkete uğramayı düşündü ama sonra kararını değiştirerek Eslemlerin evine yöneldi. Eslemi alacak ve öyle geçecekti şirkete. Savaşın çocuk istemediğini  ve bu durumun Eslemi ne denli üzgündüğünü biliyordu. Derin bir nefes alarak gaza yüklendi. Savaşla konuşacaktı. Onun başına gelenin Esleminde başına gelecek diye bir kanun yoktu sonuçta.

"Savaşı bey." diyen komiser iki dizinin üzerine çökmüş genç adama içi acıyarak bakıyordu.

Onu, yaptığı işi çok iyi biliyordu. Başına gelenleri belkide hak etmişti bu adam ama yinede içi acımıştı işte. Herkesin canına okuyan Savaş canından olmuştu. Savaşın yanına bir dizini kırarak oturdu.

"İçeride yaklaşık otuz ceset var. Ve birisi çalışma odasında bulunuyor. Hepsini bir araya toplamışlar fakat bir kişi çalışma odasında yanı bu eşiniz olabilir. Ama otopsi yapılmadan buna emin olamayız."dedi kendisi yerine yanan evine bakan Savaşa.

Derin bir nefes alarak devam etti yinede onu duyduğunu biliyordu.

" Belkide eşiniz içeride değildir. Bunu bilemiyoruz. "

Bu yaptığına inanamıyordu. Savaşı umutlandırmak istemiyor ama adam kendini toparlasın diyede bir ihtimal bile olsa bunu dile getiriyordu.

Savaş gözlerini sıkıca kapatarak birkaç saniye sonra tekrar araladı. Hepsi bir kabustan ibaret olsun istiyordu. İç organları patlayacakmış gibi hissediyor, içindeki zehirle ger geçen dakika acı içerisinde kıvranıyordu. Yanı başında duran komiseri duyuyordu ama tepki vermiyordu. Onu yerine Özgür "Yani yengem yaşıyor olabilir mi?" dedi.

"Sizi umutlandırmak istemem ama buda bir ihtimal."

Ama Savaş inanmadı. Bu kadar insanın canına kıyanlar Eslemi mi sağ bırakacaklardı. Savaşı bitirmenin bir yolunu bulmuşlar ve Savaşı bitirmişlerdi. Korumaların, evde çalışan hizmetlilerin ne şuçu vardı? Savaş en çok Eslem için yanıyordu ama içerideki insanlar...

"Neler oluyor burada? Eslem... Eslem nerede?"

Sokakta yankılanan kadının sesi ile Özgür karısına döndü. İşte dedi işte şimdi zaten çıkmaz olan yol dahada kötü bir hal alacak. Daha ne kadar kötü olabilirse!

"Öldü..." dedi Savaş kimsenin kendi gibi Sedefide boş yere umutlandırmasına izin vermeden.

Sokakta yankılanan feryat herkesin içini yakarken Özgür ağabeyini bırakarak kendini dizleri üzerine bırakan karısının yanına koştu. Ağabeyi bir tarafta karısı bir tarafta zavallı ne yapacağını şaşırmıştı. Kendi üzüntüsünü bastırmaya çalışıyor her geçen saniye biraz daha dişlerini birbirine kenetliyodu.

Kocasının kolları arasına giren Sedef durmadan çırpınıyordu.

"Çocukluğum, gençliğim, tek dostum ölmüş olamaz Özgür!"dedi aldığı kesik kesik nefeslerinin arasında.

Bir sevgili, bir yenge, bir dost ve bunla birlikte koca bir mazi kül mü olmuştu?

Üç gün sonra...

Savaşın ve Savaşın tanıdığı sevilmiş insanların baskıları sonucunda bir ay sonra çıkacak olan otospsiler üç gün içerisinde çıkmıştı. Şimdi ise birisinin gelip o insanlardan herhangibirisinin Eslem olmadığını söylemesini bekliyorlardı. Sedef çökmüş bir vaziyette karşı duvara odaklanmışken Özgürde karısının elini sıkıca tutuyordu. Ölüm vardı bu hayatta ölüm. Savaş hastanenin kolidoruminda bir ileri bir geri yürüyor kendisi öldürme planları kuruyordu. Tabi önce bunu karısına yapanları ve bütün düşmanlarını diri diri yakacaktı. Ant etmişti yapacaktı.

Bu planların tanı sıra aklında dönen son şey ise Eslemle ettikleri son kavgalarıydı. Ahh bee kadın dedi içinden yaktın, yıktın beni.

"Savaş bey sonuçlar..."

"Eslem... Eslem yok değil mi o cesetlerin arasında?" diye doktorun lafını kesen Sedef olmuştu.

Hala inanmak istemiyordu arkadaşının can verdiğine. Ölmüş olmasa bile kabullenecek gibi durmuyordu.

"Karımın orada olmadığını söyle bana doktor!" sesi sert ve tehlikeli çıkmıştı.

Eğer Eslem orada değilse fakir doyuracak, kurban kesecek ve yetim sevindirecekti. Allahım dedi Allahım onu bana bağışla.

HAZNEDARWhere stories live. Discover now