27.Bölüm

4.1K 220 50
                                    

Bir yıl sonra...

"Asya buraya gel! Ayy... Sedef al şu kızını vallahi kafayı yiyeceğim şimdi."

Asyanın yere attığı oyuncaklarına basa basa salonun içerisinde Asyayı yakalamak için koşuşturuyordum. Küçük cimcimem eline aldığı dosyam ile bir oraya bir buraya koşuşturuyoruyor Sedefinde benimde canıma okuyordu.

Sedefin kızı!

Allahım aynı annesi gibi yerinde duramıyordu ve bu halleri bile onun o tombul bacaklarını ısırma isteğimi dizginleyemiyordu.

"Eslem tut şu küçük şeytanı!" dedi Sedef öfkeyle.

"Deme şöyle." dedim Asyayı yakalayarak.

Henüz aradığımız bakıcıyı bulamadığımız için Sedef işine dönememişti ve çok yoruluyordu. Elimden geldiğince ona yardımcı olmaya çalışıyordum ama yinede çok yoruluyordu. Ve sanırım bunalmıştı bu durumdan. Asyanın elindeki dosyayı alarak yetişemesin diye yaşam ünitesinin en üst rafına koydum.

"Ben Asya ile ön bahçeye çıkıyorum. Sende işini halledince bize katılırsın annesi."

Kucağımda huysuzlanan Asyanın yanaklarına öpücük kondurarak bahçeye ilerledim. Sedef annesi dememe her seferinde olduğu gibi içten bir gülümseme ile arkamızda bakıyordu. Bende böyle olmak istiyordum. Savaşla evleneli neredeyse üç ay oluyordu ama bir kere bile bebek konusu aramızda açılmamıştı. Belkide benim henüz anne olmaya hazır olmadığımı düşünüyordu. Aslında bende kendimi pek hazır hissetmiyordum ve hissedemeyeceğiminde farkındaydım. Beynimde hep iyi bir anne olabilir miyim? Sorusu dönüyordu.

Bahçeye serdiğimiz küçük halının üzerine Asyayla birlikte oturdum. Yarım saat kadar Asyayı severek ve onunla oynayarak geçirmiştim ama Sedef bir türlü gelmek bilmiyordu. Bütün ihtimalle yorgunluktan dolayı koltuğun üzerinde uyuyakalmıştı. Zaten Asyanında uykusu gelmiş olacakki kafasını göğsüme yaslamış sevimli mırıltılar çıkarıyordu.

Bence benden iyi bir teyze olduysa iyi bir annede olabilirdi.

"Allahım şu görüntü karşısında ölebilirim..."

Savaşın sesini duymamla başımı salonun kapısına çevirdim. Elleri cebinde gülümseyerek bize bakıyordu. Yüzüme yayılan sıcak gülümsemem ve kucağımdaki Asya ile oturduğum yerden kalktım.

"Ne zaman geldin sevgilim?dedim ölüm kelimesini duymazlıktan gelerek.

Sanırım hiçbirzaman içimdeki kaybetme korkusu yok olmayacaktı. Yanımıza gelerek saçlarımdan öptü. Her akşam eve geldiğinde ilk yaptığı şey saçlarımdan öpmek oluyordu zaten. Sanki evlendiğimizden beri daha bir uysal daha bir sakin olmuştu. Gerçekten onu bu denli sinirlendiren faktörün önceden ben olduğuma inanmak istemiyordum. Uzun süre sonra oldukça huzurlu ve mutluyduk. Nazar değecek diye ödüm kopuyordu.

"Sevgilim değil Eslem sevgilim değil. Kocacığım diyeceksin." sitem yüklü kelimeleri karşısında yanağına bir öpücük kondurarak içeriye girdim.

İlk önce Asyayı yatırmalıydım. Neden şu kocacığım kelimesine bu denli takılıyordu ki. Her fırsatta duymak için can atıyordu ve bu benim işime geliyordu. İtiraz edeceği bir durumda ama kocacığım dediğimde hemen yumuşuyordu. Asyayı beşiğine yatırdıktan sonra üzerinde battaniyesini örttüm. Fana mı olurdu şimdi kendi çocuğumuzun üzerini örtüyor olsaydım. Arkamı döndüğüm sırada çarptığım bedenle tam çığlık atacaktım mı eliyle ağzımı kapattı. Ahh Savaş ahh... Kokusu burnuma dolduğu an gevşeyen bedenim boynuma bıraktığı öpücüklerle tekrar gerginleşmişti. Şimdi yeri miydi? Sırtımı duvara yaslayarak bedenini bedenime bastırmasıyla dudaklarımdan bir inleme döküldü. Her seferinde ölüyorum sanıyordum.

HAZNEDARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin