*Final*

8.4K 298 81
                                    

8 Ay 10 gün sonra...

Mutluluk...

Sekiz harf tonlarca duyguydu. Bir anda alt üst olan hayatım yine bir anda düzelmişti. Seviyor, seviliyordum. Bir adamın bir kadını bu denli seveceğine, mutlu bir son olduğuna inanmazdım. Bir son nasıl mutlu olurdu ki? Yıllarca görmezden geldiğim adam, sırf onu istemiyorum diye nice canlar yakan adam, beni deli divane seven adam ve benim deli divane sevdiğim adam aynıydı. Kaybedilen onca yılın acısını çıkarmak ister gibi yaşıyorduk her günümüzü. Ardımızda kalan günler kadar önümüzde yıllar vardı. Bunu bilmek içimi huzurla dolduruyordu. Savaş aynı adamdı. Hep böyle kalacak, hiç değişmeyecekti. Aşk kötü yönleriyle sevmekti bir insanı. Ben onun kötü yönlerini bile seviyordum. Hep de sevecektim. Aynanın karşısında şişkin karnımı izlerken duyduğum huzur ile karnımı okşadım. Kocaman olan karnıma ve şişen ayaklarıma rağmen karnındaki varlığı... Ahh anlatılamazdı. Çektiğim herşeye değerdi varlığı. Savaştan bir bebek... Bu düşünce gerçek olmuş, karnımda hayat bulmuştu. Küçük kızımı görmek için gün sayıyor, hevesle kucağıma alacağım günü bekliyordum. Savaş benden daha heyecanlı, daha panikti bu konuda. Günde en az on defa arıyor, ulaşamazsa deliye dönüyor ve o günü ben hariç herkese zehir ediyordu. Zaten alt üst olan hormonlarım Savaşın asık yüzünü görünce arşa çıkıyordu. Ağlamadığım bir gün yoktu resmen.

"Mucize gibi..."

Aşık olduğum sesin sahibi kapının pervazına yaslanmış bana bakıyordu. Bebeğim babasının sesini duyduğu ilk dakika kıpırdanmaya başlarken gülümsedim. Gerçekten mucize gibiydi.

"Öyle." dedim bir kez daha aynadaki yansımama bakarken.

Üzerimde sadece siyah bir südyen vardı ve artık üşümeye başlamıştım. Tam yatağın üzerindeki bluzü almak için arkamı döneceğim sırada Savaş kollarını belimden sararak ellerini karnıma koydu. Çenesi boynumda, elleri karnımda duruyordu. Aynadaki yansıma içimdeki taşların yerini oynatırken aynadan gözlerine baktım. Yıllarca sönük olan gözleri ışıl ışıldı. Ben nasıl bir sevap işlemiştimde Allah bana böyle bir mutluluk armağan etmişti?

"Sana dokunmak bile bir hayalken şimdi seninle evliyim. Benim bebeğimi taşıyorsun."

Yaşlar usul usul yanaklarıma oradanda boynuma doğru bir yol izlerken beni kendine çevirerek boynumu öptü.

"Seni çok seviyorum." dedim kollarımı boynuna dolarken.

Yıllarca böyle kalmak istiyordum. Hala annemi affetmemiştim ama artık eskisi kadarda sert davranmıyordum ona. Bebeğimi tam anlamıyla hissettiğimden beri daha alımlı bir kadındım.

"Seni çok seviyorum."dedi beni benden alan sesiyle.

Üşüdüğümü anlamış gibi benden ayrılarak yatağın üzerindeki bluzü alarak giyinmeme yardımcı olmuştu. Beni yıkamak, üzerimi giydirmek ve buna benzer nice şeyleri yapmaktan hoşlandığını biliyordum. Benimde hoşuma gidiyordu. Bu mutluluğun içinde beni rahatsız eden bir gerçekte vardı. Aylar önce beni kaçıran adamlar hala ortalıkta yoktu ve Savaşın birşey yaptığını adım kadar iyi biliyordum. Bana tecavüz etmek isteyen adamı kolay kolay öldürmeyecek ve süeğndürecekti. Üstelik onu Evrenle konuşurken duymuştum. Adamları diri diri yakmak istiyordu. Bizimle çalışan onca insanın yanarak ölmesi...

"Güzelim, bir sorun mu var? Bir yerin mi ağrıyor?" dedi buram buram endişe kokan sesiyle.

Hala bir evimiz yoktu. Savaş istese çoktan kendi evimize çıkardık fakat benim hamilelik sürecimde yalnız kalmamı istemeyerek Sedeflerde kalacağımızı söylemişti. Açıkçası benimde işime gelmişti. Sürekli arkadaşımla birlikteydim. Küçük Asya ile vakit geçiriyordum Savaş gelene kadar. Sedef Asyadan sonra bir bebek istemiyorum desede şimdi 6 aylık hamileydi. Zaten Asyada eskisi kadar huysuz değildi.

HAZNEDARWhere stories live. Discover now