2.Bir gece ansızın

3.4K 182 44
                                    

Bahar elinde kahve mutfaktan çıktı ve etrafındaki dağınıklığa memnuniyetle baktı. Bazı mevzuları düşünmemek için ( bugünkü Yavuzla karşılaşmaları) evi dağıtmak kadar ona iyi gelen birşey yoktu. Oturma odasındaki tüm çekmeceleri açıp içinde ne var ne yok ortaya dökmüştü. Gereksiz sakladığı bir sürü kağıt. Dergilerden faturalara, kartlardan eski ders notlarına kadar. Bir kısmını inceleyip ayırmış atacaklarını bir poşete doldurmuştu. Yere oturup çayını yanına koydu ve kağıtları ayıklamaya devam etti. Zil çaldığında canı sıkılarak ayağa kalktı. Kimseyi beklemiyordu:
- Offff Savaş! Hiç sırası değil...

Asık yüzüne bir gülücük yerleştirerek kapıyı açtı.

Karşısında ona tebessüm eden bir Yavuz vardı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Karşısında ona tebessüm eden bir Yavuz vardı. Genç kız şaşırarak ona baka kaldı. Yavuz gülümsedi:
- Böyle kapıda mı kalacağız? Beni içeri almayacak mısın?

Bahar onu eliyle buyur etti. Tereddütle kapıyı kapatıp arkasından yürüdü. Genç adam koltukta yerini almıştı bile. Yerdeki dağınıklığa işaret ederek:
- Yanlış bir zamanda geldim galiba.

Bahar sadece başını salladı ve az önce kalktığı yere gidip oturdu. Yavuz hiç yokmuş gibi işine devam etti. Genç adam ellerini ovuşturdu:
- Evine gelen birine birşey ikram etmek adetin değil galiba?

Genç kız başını kağıtlardan kaldırmayarak başıyla işaret etti:
- Mutfak orda, istediğini alabilirsin.

Yavuz Baharın ona karşı hala yumuşamadığını anladı ve fazla üstüne gitmemeye karar verdi. Mutfağa girip kahvesini aldı. Oturma odasına geçtiğinde onu seyretti. Nasıl da ciddiyetle işine odaklanmıştı. Genç kız atacağı birkaç kağıdı yırtarken minik bir çığlık attı. Yavuz yanına koştu:
- Ne oldu?
- Kağıt! Elimi keşti.

Etrafına bakındı:
- İlk yardım kutusu burda bir yerlerdeydi.

Yavuz Baharın elini tuttu:
- Bakayım...

Genç kız elini çekti:
- Birşey yok, küçük bir kesik.
- Küçük ama çok kan akıyor, birkaç parmağın birden kesilmiş.

Tekrar Baharın elini tuttu. Genç kız diretiyordu:
- Bırak, ben şimdi bir kağıt havluyla...

Cümlenin devamını getiremedi. Yavuz onun gözlerinin içine bakıyordu. Hepsi bu mavi gözlerin suçuydu. Onlara her baktığında kendini kaybedip onlara kapılmasa... Sanki dünyada onlardan başka hiçbir şey önemli değilmiş gibi:
- Sanki bu yas bin yıl sürecek gibiydi.

Bunu o gece Yavuza söylediğine hala inanamıyordu. Bir an onunda ona kapıldığını zannetmişti, herşeyi unutup sadece anı yaşadığını. Bahar bir rüya görmüştü ve Yavuzunda onunla aynı rüyayı görmesini istemişti. Gerçeklere gözlerini yumduğundan değil, hayallerde yaşamayı sevdiği için. Herşeye inat, ayaklarını yere değdirmemeye çok ısrarlıydı. Şimdi bulutların üstünden yere inmişti. Rüyalar, hayaller hayatın bir parçasıydı, hayatın kendisi değil. Doktorlukta en çok zorlandığı buydu galiba, gerçeği kabullenmek. Ölen bir hastayı geri hayata döndüremediğine göre bununla yaşamayı öğrenmek gerekiyordu. Bir ara Yavuzu bir hasta olarak düşünmüştü. Ümitsiz bir hasta değildi ama iyleşmeyi kendisi istemedikten sonra ne yapsan faydasızdı. Bir nebze yaralarına merhem olabileceğini sanmıştı ama olamamıştı işte. Onun hayatında bahara ihtiyaç yoktu. Şimdi bunu kabullendikten sonra tekrar başa dönmek istemiyordu. Karaları mavilere çalınmadan genç kız gözlerini onun gözlerinden çekti. Eli titriyordu. Odada aradığını bulana kadar dolaştı:
- Orda işte!

Bahar uzanıp kutuya alamadan Yavuz yetişti:
- Ben hallederim.
- Doktor olan ben miyim yoksa sen mi?
- Unuttun galiba, gerektiğinde beyin ameliyatı bile yaparım.

Karşılaştıklarından beri ilk kez gerilmeden birbirlerine gülümsediler. İçlerine sıcak birşeyler aktı. Yavuz Baharın eline krem sürerken genç kız belli etmemeye çalışarak dişlerinin arasından sızlandı. Genç adam elini üfledi:
- Kağıt kesiği deyip geçme...

İncecik bir sızıdır keskin ve derin,
Boş bulunmuşsundur sızlar yüreğin.
Ummadığın bir yerden alınmıştır yara,
Acıyan yer götürülmek istenir de dudağa,
Öpünce geçerdi çocukken acılar,
Geçmiş zaman olsa da öpülse yaralar,
Dokunduğun her yerde hatırlatır kendini,
İçinde binlercesi elinde kağıt kesiği.

(KAĞIT KESİĞİ - Zehra Akşit Eroğlu)

Yavuz bir yandan şiir okuyor, diğer yandan Baharın elini sarıyordu. İşi bittiğinde elini bırakmadı, daha doğrusu elini hala tuttuğunun farkında değildi. Genç kız heyecanlanarak yaralı elini onu elinden alırken, elini oradaki kahve bardağına çarptı:
- Hay Allah! Bugün sakarlığım üstümde.

Mutfağa havlu almaya koşarken Yavuz kahvenin döküldüğü kağıtları yerden aldı. Arada büyük bir zarf vardı. Üstünde şöyle yazıyordu:

Bahar hanıma sevgilerimle. Bu kıyağımı unutma porselen😊
Bir dost.

- Porselen?

Bu söz... İçindekini merak etti. Bahar içindekileri görmüş olmalıydı, zarf yırtılarak açılmıştı. Elini içine atarken Bahar içeri girdi. Yavuzun elindeki zarfı görünce rengi attı. Havluyu ona verirken zarfı almak için elini uzattı:
- Ver, çöpe gidecek zaten.

Genç adam zarfı önünden çekti:
- Emin misin? Bana önemli gibi geldi?

Bahar yutkundu:
- Hayır.
- O zaman içindekileri görmemde bir sakınca yok.

Elini zarfın içine soktu. Genç kız zarfı kapmak için bir hamle yaptı:
- Ver onu bana!

Genç adam zarfı ondan kaçırdı. Bahar sinirleniyordu:
- Yavuz ver dedim! Başkalarının özel eşyalarını karıştırmamanı küçükken öğretmediler mi sana?
- Bana dozunda bir merakın hiçbir sakıncası olmadığını öğrettiler. Mesleğimde çok işime yaradı.
- Ben senin işinin bir parçası değilim! Bırak şunu!

Genç adam başını salladı. Evin içinde köşe kapmaca oynadılar. Bahar ayağını yanlış bir yere basıp kayıp düşerken Yavuz onu yakaladı. Birlikte yere yuvarlandılar, kağıt yığının ortasına. Genç adam kızı koruma içgüdüsüyle sıkı sıkı sarmıştı. Bahar onun üstündeydi. Nefesleri birbirinin yüzünü okşuyordu. Gözler buluştu. Genç kız yine mavilere kapılırken artık bunu istemediğini düşündü. Başının üstündeki zarfı görünce onu almak için debelendi. Yavuz buna izin vermiyordu. Genç kızı bileklerinden yakaladı. Bahar direndiğinde onu zapt etmek için altına aldı. Soluk soluğa kalmışlardı. Genç kızın nefesi kesilir gibi oluyordu. Yavuzla neredeyse dudak dudağaydılar. Gözlerini kapattı. Yavuz Bahara hiç bu kadar yakın olmamıştı. Yüzünü inceleme fırsatı bulduğunda ne kadar masum göründüğüne şaştı. Bu yanını ilk defa keşfediyordu. Uzun simsiyah kirpiklerini sımsıkı yummuştu. Kızarmış yanaklarına düşen saçlarını üfleme isteği duydu. Bunu yaptığında genç kızın yüz ifadesi yumuşadı. Dudakları gül yaprağı gibi açıldı. Onun kalp atışlarını duyuyordu, yada çarpan kendi kalbi miydi? Bakışları kızın yüzünü okşarken aklı dudaklarına gitti. Bir mıknatıs gibi onlara doğru çekiliyordu. Ani bir sesle irkildi. Bahar gözlerini açıp onu yana iterken o şaşkın şaşkın önüne baktı. Genç kızın telefonu tekrar tekrar çaldı. Bahar onu eline alıp cevaplarken Yavuzun zarfı alıp yerden kalktığını gördü. Yanına gitti. Bir eli telefonda diğer eliylede zarfı çekiştiriyor Yavuza kaş göz yapıyordu. Zarf iki taraftan yırtılırken içindekiler yerlere düşüp etrafa saçıldı. Yavuz onlardan gözlerini alamadı.

Okumanıza sağlık:) Umarım beğenmişsinizdir. Bu sahnenin devamı var, uzun uzun yazacağım inşallah. Açıklığa kavuşması gereken çok şey olduğu için bu bölüm eksik gelebilir.

Tahminleri alayım: Zarfta ne vardı?

Hertürlü yorum ve eleştirilerinizi bekliyorum. İstekleriniz varsa yazabilirsiniz. Yerine getireceğime söz veremem ama genelde bana ilham oluyor.

Sevgiler❤

Kalbimde NE Arıyorsun?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin