31.Sözün bittiği yer

1.4K 72 43
                                    

Huzur içinde gözlerini kapattığı anda silah patladı. Murat herşeyin bitişini, onu alacak karanlığı (yada aydınlığı) bekledi. Ama gelmedi. Soluğunun kesilmemesi hala can cekişiyor olmasından mı kaynaklanıyordu? Kaç kurşun yemesi lazımdı ölmesi için? Yaralarının acısını hissediyordu. Yanı başındaki bebeğin kokusunu duyuyordu. Ağlama sesi kulaklarındaydı. Neydi bu? Nefes almayı unutmuş gibi havayı içine çekerken öksürdü. Boğazı yandı. Gözlerini açtı. Ölmemişti.

Başını çevirdiğinde yerdeki adamı gördü. Elini belindeki kanayan yarasına bastırmıştı. Yüzündeki acılı ifadeye şaşırdı. Merhametten yoksun, duygusuz bir robotun canı yandığında nasıl bir insana bürünebildiğine şahit oluyordu. Ona silahını doğrultmuş olan adama korkuyla bakıyordu, gözündeki kararlılığı görmüştü. Ona insaf etmeyecekti. Adil Karasu silahını tekrar ateşledi:
- Senin gibi sırtından vurmuyorum!
Gözlerimin içine baka baka öleceksin!

Kurşun bu sefer karnına isabet etmişti. Adil elini namluya tekrar götürürken Tufan bey kanından kırmızı olmuş elini kaldırdı:
- Dur!

Güçlükle Murat'a döndü:
- Torunum! Erkek mi?

Ölüm döşeğinde yaptığı hesaba şaşırarak cevap verdi genç adam:
- Erkek.

Tufan bey sevinç nağrasını baştıramadı. Ardından kahkaha attı:
- Biliyordum!

Acıdan çekilen vücudunu unutup Murata doğru süründü:
- Göster onu bana!

Genç adam onun nazarının değmesini engellemek için bebeği sarıp sarmaladı. Bu masumun üstüne gölgesinin dahi düşmesine razı değildi. Tufan bey ona bebeği göstermeyeceğini anlayınca öfkelenerek ona doğru yaklaştı. Murat geri geri çekildikçe o yanaşıyordu. Adil bey buna bir son vermek için silahını Tufan beyin kafasına dayadı. Tufan bey sonunun geldiğini biliyordu:
- Lütfen! Bir kere yüzünü göreyim.

Adil bey Muratla göz göze geldi. Bu adamın onlara yaşattığı herşeyi ordan okuyordu adeta. Genç adamın acıdan kıvrılan yüzü zaten herşeyi söylemiyor muydu? Gözleri dolarken hiç tereddüt etmeden tetiği çekti.
Tufan beyin kanlı eli bir an bebeğe doğru uzandı. Yavuzun söylediği bir  cümle beyninde yankılandı:
- Değil çocuğumuza yaklaşmak, onun yüzünü görmek bile nasip olmayacak size"

Eli indi. Gözleri bebeğin olduğu tarafa dalarken canı çekildi. Gözü açık gitmişti.
Adil bey ayağıyla ona dokundu:
- Ölmüş.

Murat'a elini uzattı:
- Sen iyi misin evlat?

Genç adam konuşamadı, içinden sadece ağlamak geliyordu. Yüreğini soğutan bu ölümle yılların acı ve öfke dolu yükü gözlerinden dışarı taşıyordu. Ruhu hafifliyordu. 

Ellerini kollarının arasındaki bebekten çekti:
- Emanetinizi sağ salim teslim ediyorum.

Adil bebeği alıp öptükten sonra yavaşca kenara bıraktı. Muratın yaralı vücudunu  itinayla kaldırıp ağlayarak  ona sarıldı:
- Affet beni! Böyle olsun istemezdim. Babanı isteyerek...

Muratın hali olmamasına rağmen toplayabildiği son güçüyle ona sarıldı. Ona hala kızgın mıydı  bilmiyordu. Şimdi sadece ağlayacağı sıcak bir omuza ihtiyacı vardı.

Adil beyin adamlarından biri ona yanaştı:
- Herşeyi hallettik efendim.
- Bebeği annesine götür. Delikanlıyı hastaneye yetiştirmem lazım.

Genç adamı kucakladı. Bir iki kişi daha ona doğru geliyordu. Onlarında yardımıyla Muratı arabasının arka koltuğuna yatırdı. Durumu çok kötü görünüyordu. Şimdiye kan kaybından ölmemiş olması bir mucizeydi:
- Dayan oğlum. Kurtulacaksın.

Kalbimde NE Arıyorsun?Where stories live. Discover now