5.Rüyayla Gerçek

3K 155 47
                                    

Bahar ambulansta Yavuzun yanındaydı. Sedyede yatan genç adam gibi onunda üstü başı kan içindeydi. Ağlamaktan bitap düşmüş bir halde Yavuzu hayata döndürmeye çalışıyordu. Sözleri karma karışıktı, arada acıdan saçmalıyordu:
- Sakın Yavuz! Sakın ölme!

Dilinin uçuna bir Cemal Süreya şiiri geldi:

- Günlerce konuşmaz, yazmaz, aramaz, sormaz. Sonra gelir bir "merhaba" der, yine o kazanır.

Genç adamın elini tuttu:
- Yok öyle şey! Ölmek için hiç acele etme! Ben kazanmadan gidemezsin!
Bir ihtimal bile olmamıza izin vermemişken bu imtihan niye? Sen bilmezsin, yanımda yokken bile benim dayanma gücüm oldun. Seni acılarıma siper ettim, sırtımı sensizliğe dayadım. Alıştım yokluğundaki varlığına, ama hayatta olmayışına alışamam. Mervenin ölümü yüzünden kendinden ne kadar nefret edersen et, yaşamak zorundasın!!! Bu şekilde olmaz! Unutma sen bir askersin! Savaşmadan ölemezsin!

Hıçkıra hıçkıra ağlarken kendini kaybedeceğini düşündü. Ama güçlü olmak zorundaydı. Nihayet hastaneye gelmişlerdi. Yavuz acile alındı. Bahar onunla kalmak istiyordu:
- Bende doktorum. Ne olur benide alın, size yardımım dokunur.
- Doktorluk kaydınıza bakmaları lazım.
- Hiç değilse sadece yanında durayım.
- Önce izin almalıyız. Kaydınıza bakalım.

Biraz sonra konuştuğu aynı hastane görevlisi yanına geldi:
- Üzgünüm, sağlık bakanlığında Bahar Kutlu adına bir kayıt yok. Bu şartlarda sizi içeri alamayız.

Babasının aylar öncesi önerisini kabul etmediği için Bahar şu an saçını başını yolabilirdi:
- Gururlu kız Bahar! Keşke Yavuzun karşısında da bu kadar dik durabilseydin. Onu evinden gönderseydin şimdi bu halde olmazdı.

Başını ellerinin arasına sıkıştırıp ameliyathanenin önünde dolanıp durdu. Birşey yapmalıydı! Yavuzun yanına girmeliydi, onun pes etmemesini, ölümle mücadele etmesini sağlamalıydı. Ama nasıl? Aklına annesi geldi:
-Lanet olsun!

Beş ay önce geçmişle ilgili öğrendiklerinden sonra anne ve babasından nefret etmişti. Onları sonsuza kadar reddetmişti. Ama şimdi... Yavuz için annesinden yardım istemek zorundaydı:
- Funda hanım?
- Bahar! Kızım! Beni aramana nasıl sev...

Genç kız konuşmakta zorlanıyordu:
- Dinleyin! Çok değer verdiğim biri şu an ameliyatta. Sizden onun için birşey istiyorum: benim onun yanına girmemi sağlayın. Bunu yaparsanız size ömür boyu minnettar kalırım.
- Böyle sizli bizli konuşma Bahar, ben senin annenim. Aylardır yüzünü göstermeyerek...
- Konuşacak vaktim yok! Yapacak mısınız?
- Tamam. Nerdesin sen?

İstemeye istemiye annesinin bulunduğu hastanenin adını söyledi:
- Hemen geliyorum!
- Gelme! Sadece hallet!

Telefonu sinirle kapattı. Daha beş dakika dolmadan annesi karşısındaydı:
- Neden hemen beni bulmadın?Hastanın adını şöyle bana.
- Yavuz Karasu.
- Yavuz! Hani şu...

Bahar yenilmiş gibi:
- Evet o.
- Ne oldu, neyi var?

Bahar sinirlerine hakim olmayarak resmi davranmayı unuttu:
- Vakit yok! Anlamıyor musun! Bir an önce yanına gitmem lazım! Bunu halletmek senin için bu kadar zor mu?
- Tamam, ama bana bir söz vereceksin. Bundan sonra ondan uzak duracaksın!

Bahar alaycı güldü:
- Sizin benden birşey istemeye hakkınız yok artık! Ama olsaydı da bu dediğini yapmazdım. Şimdi isterseniz yardım edin yada etmeyin, bu size kalmış Funda hanım.
- Sen ona aşıksın!

Kalbimde NE Arıyorsun?Where stories live. Discover now