16. Kapanmaz yaralar

2.4K 136 37
                                    

Kadın gülücükler saçarak:
- Bebek var a oğlum, bebek var!
- Anlamadım.
- Bahar hamile!

Yavuz yerinden kalkıp oradan oraya dolandı. Gözünün önününde bebek görüntüleri canlandı:
- Ben baba olacağım!

Böyle birşeyi hiç aklından geçirmemişti. Ama şimdi böyle duyunca heyecanlanıyordu:
- Bahar anne olacak!

İçi sevinçten taşarak:
- Kız mı erkek mi?

Şehnaz güldü:
- A oğlum daha bir aylık bile değil, daha belli olmaz.

Yerinde duramayarak:
- Doğru. Benim şimdi ne yapmam lazım? Birşey yapmam lazım. Allahım Bahar...

Merdivene doğru gidip geri döndü. Onun gönlünü almanın bir yolu olmalıydı. Baharın sabahtan beri hiçbir şey yemediği geldi aklına. Önce bunu halletmeliydi. Şehnaz'a döndü:
- Sen şimdi git Şehnaz. Baharın sana çok ihtiyacı olacak, çağırırım seni.
- Tamam. Muzaffer bey sevinçten çıldıracak.

Yavuz kadını omuzlarından tuttu:
- Şimdilik birşey söyleme Şehnaz. Biz Baharla birlikte gelir elini öper öyle söyleriz. Öğrenirse onu tutamam, tutturur hemen evlenin diye.
- Kötü mü?
- Değilde, Baharla aram bozuk. Dedem baskı yaparsa büsbütün...
- Tamam anladım.

Parmaklarını ağzının önüne geçirdi:
- Tek söz yok. Ama sende elini biraz çabuk tut.
- Olur Şehnaz sultan.

Kadıncağızı yanaklarından öpüp uğurladı.

Büyük bir tepsiye kahvaltılık ne var ne yok hazırlayıp yukarı çıktı. Kapıyı itip içeri girdi. Bahar dizlerini kendine doğru çekmiş yatakta oturuyordu. Ayak seslerini duyunca başını dizlerinden kaldırdı:
- Ne istiyorsun?

Ona hala kızgındı. Karnında onun çocuğunu taşıyor olması ona olan tavrında değişiklik yapmamıştı:
- Birşeyler yemen lazım.
- İstemiyorum.
- Bana kızgınsın biliyorum. Ama bunun hıncını kendinden, karnındaki bebeğimizden çıkarma.

Bebeğim lafını duyunca kızgın yüz hatları yumuşadı. Sonra yüzünü kapattıp ağladı. Yavuz ona yaklaşınca genç kız kendini geri çekti. Üstüne gitmeye korkuyordu, o kadar hassastı ki şu an. Genç adam bu durumda ne yapacağını bilmiyordu:
- Ben yaptım diye yemiyorsan... Şehnaz gitmeden önce hazırladı.

Bahar ellerini yüzünden çekip Yavuzun elindeki tepsiye baktı. Karnı gurulduyordu. Kusmaktan miğdesinde birşey kalmamıştı. Yutkunarak kahvaltılıklara baktı. Tepsideki çay çok açıktı. Yavuzun gözlerine odaklandı. Genç adam yanlış birşey yaparım diyerek neredeyse nefes bile almıyordu.
Bahar yalan söylediği için şimdi onu çok kötü bozardı da yiyecekler fazla çekici geliyordu. Yavuz tepsiyi yatağa bıraktı. Bahar önce çekinerek sonra dışarda kalmış gibi yiyeceklere saldırdı. Yavuz onu izlerken keyifleniyordu. Ona belli etmeden bıyık altından gülüyordu. Genç kadın herşeyi silip süpürdü. Yanlız getirdiği çaya dokunmamıştı:
- Çayını niye içmiyorsun Bahar? Soğuduysa yenisini getireyim.
- Gerek yok. Açık çay sevmiyorum artık. Şehnazın demli çayı olsa içerdim.

Bu cümlesiyle sana inanmış gibi yaptım ama umutlanma diyordu. Genç adam yataktan tepsiyi kaldırıp yere koydu. Sonra yatağa oturdu:
- Konuşmamız lazım Bahar.

Bahar onu umursamıyormuş gibi yüzüne baktı:
- Ne konuşacağız?
- Bizi, bebeğimizi.
- Biz diye birşey yok artık, bebeğe gelince... Onu doğurmak istediğimi nerden biliyorsun?

Yavuzun bu söylediğine kızmasını beklerken o ona tebessüm ediyordu:
- Bilmiyorum, eminim.
- Nerden eminsin?
- Engelli çocukları topluma kazandırmak için bu kadar çaba sarfeden, kızkardeşinin doğmasını istemeyip, yaşam alanını kısıtladılar diye anne babasına düşman kesilen bir kız kendi bebeğini istemeyecek... Buna inanmam için seni tanımıyor olmam lazım.

Kalbimde NE Arıyorsun?Where stories live. Discover now