26. Ne olacak şimdi?

1.6K 99 33
                                    

Genç kadının parmağını oynatmaya cesareti yoktu. Hıçkırıklara boğulmuştu. O kadar çaresizdi ki yanlış bir hareketinde herşey biterdi.

Tufan beyin düşünmeye vakti yoktu. Kızının bu deliliği onun elini kolunu bağlıyordu. Baharın Yavuza olan aşkını pek ciddiye almamış hep küçümsemişti. Şimdi kızı sanki bunun için ona ders veriyor, onu cezalandırıyordu. Birşey yapmazsa saniyeler sonra dizini dövecekti:
- Durrr! Tamam!

Elini uzatarak onu teskin etti:
- Sakın yanlış birşey yapma! Sakin ol! Bırakıyorum!

İstediğini alamadığı için sinirli olsada diğer yandan Baharın gözü karalığı göğsünü kabartıyordu. Onun kızı olduğu nasıl da belliydi:
- İstediğin olsun.

Adamlarına işaret verdi:
- Yavuzu bırakın!

Genç adam serbest kalınca Bahara doğru yaklaştı:
- Bahar tamam! Bırak o silahı!
- Hayır!

Genç kadın burnunu çekiyordu:
- Önce burdan gitsinler!

Babasına bakıyordu. Tufan bey ilk defa bir yerden eli boş dönmek üzereydi. Bu onun kitabında yoktu, kabullenemiyordu. Kızına hükmedememenin yenilgisiyle baş etmeye çalışıyordu. Sinirleri gergindi. Her an Baharı alt etme kararlığıyla torununu kaybetmeye yol açacak yanlış birşey yapabilirdi. Bundan korkarak kızına sırtını dönüp adamlarına emir verdi:
- Toplanın! Gidiyoruz! Hemen! Sözümü ikileteni vururum!

Yerden kaldırdıkları yaralı adamlarla birlikte saniyeler içinde arabalara doluştular. Tufan bey arabasına binerken bağırdı:
- Beni zayıf tarafımdan vurdun Bahar! İlk ve sondu bu! Bir daha olmayacak!

Arabalar gözden kayboluncaya kadar Baharın elindeki silah inmedi. Eli adeta ona yapışmıştı, parmağı tetiğe kilitlenmişti. Yavuz üstüne atılıp silahı elinden düşürdü. Genç kadın hıçkırarak kocasının kollarının arasına yığıldı. Dizler kırılıp kendilerini yere bıraktılar. Baharda histirik bir panik hakimdi:
- Gidelim burdan! Geri gelecekler! Seni öldürecekler! Beni alacaklar! Gitmeliyiz!

Dedikleri Yavuza işlemiyor gibiydi. Genç adam karısını sarıyor, öpüyor, kokusunu içine çekiyordu. Kendinden geçmiş gibiydi:
- Bahar sen ne yapıyordun? Kalbim duracaktı. Beni baban değil sen öldürecektin. Delisin sen deli...
- Özür dilerim... özür dilerim... Sensiz yaşamak istemiyorum!
- Sen ne diyorsun Bahar! Bebeğimize kıyacak mıydın?

Genç kadın hüngür hüngür ağlıyordu:
- Ne olur bana birşey sorma! Sensiz yapamam ben! Yapamam! Özür dilerim... Düşündüğün kadar güçlü değilim ben! Affet beni!

Yavuzdan özür dilerken karnına dokunuyor, söyledikleri için kendini bebeğine karşı suçlu hissediyordu:
- Ben kötü bir anneyim.

Yavuz başının iki tarafından tutup, saçlarını okşayıp onu burnundan öptü:
- Hayır Bahar! Şışşşt... söyle me öyle. Bir anlık buhrandı... geçti.
- Ben ona zarar vermek istemedim Yavuz... İkinizi de çok seviyorum... Sadece...
- Şşşttt... Tamam. Biliyorum, yorma kendini.

Onu yerden kaldırıp sarıldı. Arabalarına binip gidecekleri istikamete doğru devam ettiler. Adil bey kapıyı açtığında karşışında iki bitkin insan gördü:
- Nerde kaldınız? Meraktan öldüm!

Baharın hali yoktu, neredeyse düşüp kalacaktı. Adil bey gelinin koluna girdi:
- Gel Yavuz Baharı içeri yatıralım.

Onu odalardan birine yatırdılar. Adil bey endişelendi:
- Doktor çağırsak iyi olacak.

Bahar kapattığı gözlerini açtı:
- Gerek yok, biraz uzanırsam daha iyi hissedeceğim.
- Ağrın sızın var mı kızım?
- Yok, teşekkür ederim.

Kalbimde NE Arıyorsun?Where stories live. Discover now