18. Korkular

2.1K 118 19
                                    

Nefesi kesilirken duyduğu sesle sakinleşti:
- Hayrola bey amca?

Oğlunun yanındaki delikanlı ona bakıyordu. Gülümsemeye çalıştı:
- Ahum... Karıma bakıyordum.

Ateş adamı şüpheyle inceledi:
- Odaları karıştırdınız herhalde.
- Olur mu, hemşire bu odayı söyledi.
- Yanlışlık yapmıştır. Burda başka biri kalıyor.
- Ben yinede bir bakayım ne olur ne olmaz.

Elini kapıyı atarken Ateş önünde durdu:
- Ben önden girerim.

Odada ki yatakta Bahar yatıyordu. Gözleri açıktı. Serumun tamamlanmasını bekliyordu. Ateşi gördüğü anda doğruldu ve sarılı olan koluna baktı:
- Ateş? Sen niye kalktın? İyi misin?
- Birşey yok. Küçük bir sıyrık. Kolumu sarıp bıraktılar.
- Bu kim? Yavuz nerde?

Ateş ona cevap vermeden adama yöneldi:
- Bakın karınız burda yok.
- Özür dilerim rahassız ettim. Geçmiş olsun kızım.
- Sağolun.

Ateş Baharı korumaya almış gibi yatağın önünde durdu ve odadaki yabancıyı bir an olsun gözden kaçırmadı. Başıyla ona kapıyı gösterdi. Adil bey burdan birşey çıkmayacağını anlayarak dışarı çıktı. Kulağını kapıya verirken Yavuz onu gördü. Ona yaklaşamadan koşarak merdivenlerden aşağı indi. Oğlu peşinden geliyordu. Üstelik şimdi elinde silahta vardı. Kendini güç bir duruma sokmuştu. Kapanmak üzere olan bir asansöre doğru atladı. İçeri girip kapı kapandığında derin bir nefes aldı. Üst kata çıkıyordu. Kapılar açıldığında dışarı fırladı. Bir kenarda saklanıp etrafı gözekledi. Yavuzu görmedi. Buna sevinse mi üzülse mi bilemedi. Bu şekilde daha ne kadar kaçacaktı. Oğluna gerçekleri anlatmalıydı. Yavuz ya ona inanıp onunla el ele verecekti yada onu suçlayıp adalete teslim edecekti. Ama şu an gizli kalması daha iyiydi. Hiç değilse böyle oğlunu onu bekleyen tehlikelerden koruyabilirdi.

Yavuz Baharın odasına girdiğinde Ateşi kenara çekip sessizce olanları anlattı. Karabatak kaygılanarak onu dışarı aldı:
- Az önce burda olan adamdan bahsediyorsun! Odaları karıştırdığı söyledi ama pek inanmadım.

Dövünerek:
- Nasıl bıraktım onu ben ya!
- Yüzünü gördün mü?
- Hayır. Şapka, gözlük, saç sakal filan.
- Birşeyler dönüyor ama anlamıyorum. Sen şu hapiste ölen adamı bir araştır.
- Tamam.

Yavuz Ateşin yaralı koluna bakıp ona sarıldı:
- Affedersin soramadım. Sen iyisin değil mi?
- İyiyim. Yaram hafif, geçer. Ama sen kendine dikkat etmelisin komutanım. Bu iki etti. Bu Tufan bey seni öldürmeyi kafasına koymuş.
- Onun istediği değil Allahın dediği olur. İnsanoğlu kendini ne kadar kudretli sanırsa sansın, yaşamakta ölmekte Allahtan. Onun izni olmadan bir yaprak bile titremez.
- Allah size uzun ömür versin komutanım.
- Ölümden korkmuyorum Karabatak. Yeterki gözümü açtığımda da kapattığımda da yanımda sevdiklerim olsun.

****

Yavuz ve Bahar hastaneden çıktıktan sonra dışarıda birşeyler yedikten sonra eve geldiler. Kolkola yatak odasına gidip birbirlerine sarılarak uyudular. Yavuz gördüğü kabusla sıçrayarak uyanırken Bahar uyanmış birşey söylemeden ona bakıyordu. Onun için kaygılandığı çok belliydi. Ama artık soru sormayı bırakmıştı. Sevgilisinin dokunamadığı yaralarını sessizce kendine dert ediyordu. Yavuz onu yanına çekip göğsüne bastırdı:
- Bir boşluğa düştüğümü sandığım anda sende gözlerimi dolu dolu açıyorum. Zamana oyaladığım şey beni birşekilde yakalıyor, senide peşimden sürükleyerek...

Göğsündeki kadının başını arkaya aldığı yastığa dayayıp yüzüne baktı:
- Nasıl anlatırdım... Gözümle gördüğüm cinayeti... babamın annemi öldürdüğünü...

Yıllarca içinde tutup sıktığı ne varsa suratına adeta bir balyoz gibi indi. Gözleri dolup taşırken sevdiği kadına sığındı. Bahar onu içine sokar gibi sarıp sarmalarken onunla birlikte ağladı:
- Geçti, bitti herşey. Yanındayım. Hiçbir acı dokunamayacak artık sana. Sevgimle seni öyle bir saracağım ki acıların hükmü kalmayacak.
- Bu kadar güçlü görünmek zorunda değilsin Bahar. Paramparça kalbini herseferinde toplamak zorunda değilsin. Bırak dağılsın her yana. Küllerinden yeniden doğsun.

Kalbimde NE Arıyorsun?Where stories live. Discover now