Üç

7.3K 615 94
                                    

Da Eun'u BigHit Entertainment'ın önüne diktiğimde bana delirmişim gibi bakıyordu. Dün geceyle ilgili onu anlattıklarımın tek kelimesine bile inanmamıştı. Uykusuzluktan hayal gördüğümü düşünüyordu.

"Abla, rezil olacağız. Gel dönelim. Bizi içeri hayatta almazlar."

Hepsi gerçekti. Telefonumda Namjoon'un numarası vardı. Bunun nesi hayaldi? Bana numarasını vermiş, ertesi gün şirkete gelmemi, yardım edeceğini söylemişti. Gelmeden önce aramıştım ancak açmamıştı. Ben de ona kısa bir mesaj bırakmıştım. Döneceğine emindim. Nazik bir insandı, verdiği sözü tutacaktı.

"Sen gel benimle Da Eun. Ablan her şeyi çözüyor işte. Neden şikayet ediyorsun?"

"Çünkü bizi rezil edeceksin ve şirketteki kariyerim başlamadan bitecek."

"Sen bana güven," dedim ve onu kolundan sürükleyerek içeri soktum. Ancak girişe geldiğimde ben de ne yapacağımı bilmiyordum. Bizi buradan daha ileriye hayatta almazlardı. Resepsiyona gidip Namjoon'la görüşmek istediğimi söylesem beni asla ciddiye almazlardı. Benim gibi onlarca kişi gelip böyle şeyler söylüyor olmalıydı.

"Evet, planının devamı nedir Bayan Süper Çözüm?" dedi Da Eun imalı bir sesle. Bu velet bir sussaydı daha iyi düşünecektim.

Hafife başımı kaşıyıp etrafa bakınırken çözüm bu kez gayet ayık bir şekilde bana doğru gelmeye başladı. Belli ki dışarı çıkacaktı, yüzünü çok iyi saklamıştı ama ağzı görünüyordu ve dudağının yanındaki küçük yarayı dünden çok iyi tanıyordum.

Beni hatırlıyor olmalıydı. Dün yardım teklifini ilk yapan da oydu.

"Bay Park!" dedim yanımdan geçtiği sırada koluna yapışarak. Korkuyla sıçradı. Güneş gözlüklerinin ardından bile gözlerinin büyüdüğünü hissediyordum.

Kolunu benden çekmeye çalıştı.

"Kolumu bırakır mısınız?" dedi. Bir yandan da kafasını çevirmiş güvenliğe bakıyordu.

"Bir kapı dışarı edilmediğimiz kalmıştı," diye homurdandı Da Eun. O an anladım. Bir hayran, daha kötüsü sasaeng olduğumu düşünmüştü.

Yine de kolunu bırakmadım, kaçardı.

"Beni hatırlamadın mı?" dedim bütün saygıyı kenara bırakıp hızlıca. "Dün gece."

Gözlüklerini hafifçe indirip bana imalı bir bakış attı. O an tamamen yanlış anladığını fark ettim. Şansını çok zorlamıştı. Dün gece hastanede olduğunu açık açık söylemeyi düşünmüyordum ama beni çok zorlamıştı.

"Hastaneden." Gözleri anlamanın etkisiyle daha da açıldı.

"Leylak. Tabi ya!" dedi gülümseyerek. Beni tanımıştı. Bu mucize falan olmalıydı. Ben de gülümsedim.

"Ama daha güzelsin sanıyordum." Harika.

"Hayal kırıklığına uğrattım galiba," dedim kollarımı göğsümde birleştirerek. Benimle çok uğraşmamalıydı. Elimde onu mahvedecek koca bir gecelik kanıt vardı.

"Sadece şaka yapıyorum," dedi elini sallayarak. "Burada ne arıyorsunuz? Umarım bana şantaj yapmaya gelmemişsindir. Çünkü öyleyse baya üzülürüm."

"Hayır," dedim ama bu sözlerinden sonra neden geldiğimi açıklamak beni gerçekten şantaj yapacakmışım gibi gösterecekti. "Dün bana bir konuda yardım edebileceğinizi söylemiştiniz."

"Öyle mi?" dedi şüpheyle. Bana inanmıyordu.

"Boşversene," dedim Da Eun'un kolunu yakalarken. "Zaten kötü bir fikirdi."

Ardından Jimin'i gördüğü için şoka giren kardeşimi peşimden sürükleyerek kapıya yöneldim. Yalan söylediğimi, onlara zorla istediğimi yaptıracağımı düşünmüştü. Zaten dün de nezaketen yardımcı olup olamayacaklarını sormuşlardı. Neden yardım etsinlerdi ki?

Jimin'in yanından çok uzaklaşmamıştık ki adımın seslenilmesiyle durakladım.

"Shin Da Hyeon!" Namjoon'du. "Gelmişsiniz. Kusura bakma, geciktim."

Ben de, Jimin de, Da Eun da şaşkınlıkla ona baktık. Namjoon gerçekten de yardım işinde ciddiydi.

"Bahsettiğin kız kardeşin, değil mi?" dedi Da Eun'u işaret ederek. Eğer onu hala kolundan tutuyor olmasaydım yere yığılıp kalabilirdi.

"E-evet," dedi kekeleyerek.

"Hyung, neler oluyor?" dedi Jimin birden.

"Hatırlamıyor musun? Da Hyeon'a dün geceki iyilikleri için yardım teklif ettin. Ben de bunun ne kadar iyi bir fikir olduğuna karar verdim ve işte buradalar."

"Öyle mi yaptım?" Öyle yaptın tabi Jimin Efendi. Ardından mahcup bakışlarla bana döndü. "Ben dün geceye dair bazı şeyleri hatırlayamıyorum da."

Ona havadan küçük bir bakış attım ve Namjoon'a döndüm.

"Da Eun," dedim kardeşimi tanıtırken. "Gerçekten iyidir. Sen de gördüğünde bana hak vereceksin. Bize yardım ettiğine pişman olmayacaksın. Söz veriyorum."

Sadece gülümsedi ve eliyle bize yolu gösterdi.

"Bakalım ablanın övdüğü kadar iyi misin?"

Önde Namjoon, ortada biz ve birden peşimize takılan Jimin'le uzun koridorları geçerken Da Eun'un yanımda titrediğini hissedebiliyordum.

"Sakin ol," dedim. "Senin için çocuk oyuncağı."

"Kafayı mı yedin sen? Bangtan bu. Bangtan'ın karşısında dans edeceğim." Elleriyle yüzünü ovuşturdu. "Keşke sana inansaydım. O zaman kesinlikle evden çıkmazdım."

"Bana bak," dedim sinirle. "İki gündür zırlıyorsun şu seçmeler için. Al sana fırsat. Önce kendini gruba beğendir, ardından jüriye. O çaylak gruba gir ve ablanı gururlandır velet. Yoksa seni çok fena yaparım."

Kolumu omzuna attım ve kafasına kısa bir öpücük kondurdum. Oysa sadece başıyla beni onayladı. Elinden geleni yapacağını biliyordum.

Ardından yavaşça arkama dönüp peşimizdeki Jimin'e baktım. Gözlüklerini kafasına doğru itmişti. Kaşındaki yara makyajla biraz kapatılmıştı ancak hala belli oluyordu. Dudağındaki yarayı ise kapatamamışlar gibi görünüyordu. Ona baktığımı görünce hafifçe gülümsedi.

"Yaralarının üzerine makyaj malzemesiyle kapatmaya çalışırsan sadece iyileşme sürelerini uzatırsın. Doktor tavsiyesi," dedim sakince.

Elini istemsizce kaşına götürdü. "Aklımda bulunduracağım."

Nihayet stüdyoya girdiğimizde içeride birinin çalıştığını gördüm. Geldiğimizi fark edince müziği durdurup yanımıza geldi. Saçları terden ıslanmıştı, omzundaki havluyla yüzünü sildi.

"Merhaba, ben Jeon Jungkook," dedi önümüzde hafifçe eğilerek. "Namjoon Hyung geleceğinizi söylemişti." Küçük kız kardeşim hayatının aşkını da gördükten sonra bu işi ya batıracaktı ya da muhteşem bir gösteri sunacaktı.

Jimin denen serseri de yanımıza geldiğinde Namjoon, Da Eun'u hafifçe sırtından iterek odanın ortasına yönlendirdi. Tek yapabildiğim onun için dua etmekti çünkü bu hayattan kurtulmak için eline daha iyi bir fırsat bir daha geçmeyecekti.

Lilac | JiminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin