Dört

7.4K 562 190
                                    

Da Eun, Namjoon'la konuşarak önümde ilerlerken arkalarında onları izliyor, kendi kendime gülümsüyordum. Beklediğim gibi küçük velet elinden geleni yapmış, herkesi kendine hayran bırakmıştı. Bangtan ona referans olacaktı ve Namjoon seçmeleri geçeceğine emin görünüyordu. Onunla gurur duymadan edemedim.

"Şey, selam." Jimin yanımda suratında şapşal bir ifadeyle yanımda yürümeye başlamıştı. Hala peşimizi bırakmamış olmadığına şaşırıyordum. Beni şantajla suçlarken uzaklaşmak için hevesli görünüyordu.

"Selam."

"Nabersin ya?" Benimle dalga mı geçiyordu bu çocuk?

"İyi," dedim sadece. Varlığı beni geriyordu, ona karşı yumuşamak istemiyordum çünkü bizi kötü göstermişti. Sırf iyi görünüyor diye gururumu ayaklar altına alacak değildim.

Bunun üzerine bir şey demeden benimle biraz daha yürüdü ancak çok geçmeden kolumdan tutup durdurdu.

"Yanlış anlaşılma," dedi suratını buruşturup. "Kusura bakma lütfen."

"Tamam."

"Bu akşam bir şeyler yapmak ister misin?" dedi aniden. Ne yapmaya çalıştığına anlam veremiyordum. İstediği her şeyi elde edebilen erkeklerdendi. Beni de böyle mi görüyordu? Elde edilmesi kolay bir hedef?

"Neden?" Şüpheyle ona baktım. Hemen yüz verecek, yelkenleri suya indirecek değildim. Ancak karşımda da bir idol duruyordu. Gerçekten reddedilmesi zor biriydi.

"Teşekkür etmek için. Gerçekten," dedi ellerini havaya kaldırıp masumca gülümserken. "Hem de hatamı telafi etmek için. Ayrıca buralarda dışarıdan arkadaş edinmek çok zor. Yeni bir arkadaş edinme fırsatını tepecek değilim."

Bana makul bir teklif gibi görünmüştü. Ayrıca ben de onların yaptıkları için bir teşekkür etmeliydim. Belki de bu teklif ikimiz için de bir fırsat olurdu. Üstelik sarhoşken çalışma düzeni hakkında mırıldanmaları, şimdi de arkadaş bulmayla alakalı söyledikleri kafamı karıştırmıştı. Görünenin aksine daha yalnız ve yorgun gibiydi. Bu teklifi kabul edecek olmam bu durumu merak ettiğimdendi. Başka bir sebebi olamazdı.

"Pekala," dedim en sonunda kafamı sallayarak. Neşeyle kafasını sallayıp gülümsedi ve bir süre yüzüme baktı.

"Ee," dedi en sonunda. "Sen hiç gülümsemez misin Leylak?"

Bana her böyle hitap edişinde kalbim tekliyor, yüzümü bir ateş basıyordu. Bana böyle seslenmesi bana kendimi hem çok iyi hem de çok kötü hissettiriyordu.

"Da Hyeon," dedim. "Ayrıca bugün kız kardeşime referans olmayı kabul etmeniz dışında başıma gülümsenecek bir olay gelmedi."

İmalı sözlerime göz devirmekle yetindi.

"Numaranı Namjoon'dan alırım Leylak," dedi bu defa ismin üstüne bastırarak. "Akşam görüşürüz."

Ardından bana hızlıca el sallayarak arkasını döndü ve çıkışa doğru ilerlemeye başladı. Ne düşüneceğimi bilmeden arkasından bakakalmıştım. Beni etkilediği gün gibi ortadaydı ancak ona kapılmak sadece koca bir hata olurdu.

"Abla!"

Da Eun'un seslenmesiyle arkasından bakakaldığımı, çoktan gözden kaybolduğunu fark ettim. Kendimi toplamalıydım.

"Geliyorum."

+

Biricik arkadaşım Areum'un süper gizemli flörtünü dinlemek benim için haftalık bir rutine dönüşmüştü. Bana asla kim olduğunu söylemiyordu. Nedenini bile açıklamıyordu. Tek bildiğim lise arkadaşı olduğu ve o zamandan beri ondan deli gibi hoşlandığıydı. Bu defa annesinin gazabından kaçıp yanıma gelemediği için telefonda anlatmayı tercih etmişti.

"Kızım ya dün gece eve çok geç gelince annem hapse aldı beni. Koca kız oldum ben. Artık beni rahat bırakmalı."

"Belli ki endişelendirmişsin kadını," diye mırıldandım dolabımı gözden geçirirken. Giyecek hiçbir şeyim yok gibiydi. Akşam dışarı çıkmayalı yüzyıllar olmuştu.

"Ama Kedicik'i liseden beri tanıyor. Onunla olduğumu biliyordu."

"Yine de eve körkütük sarhoş girmiş olman onu delirtmiştir."

"Ah bir anne de sen kesilme başıma Da Hyeon," dedi homurdanarak. "Asıl sen olaylara gel. Dün o kadar güzel bir geceydi ki. Uzun zaman sonra ilk kez gece dışarı çıktık. Onunla her şeyi konuşabiliyorum ya her şeyi anlatabiliyorum ona."

Duraklayıp iç çekti. "Ondan ne kadar hoşlandığım hariç tabi. Neyse laf lafı açtı, baya da alkol aldık. Bu arada ordaki iki serseri geldi, bana laf attı. Yıllardır tanıdığım minnoş pandam alkolün etkisiyle Kung-Fu Panda kesildi kızım, göreceksin. Bir atladı bunların üstüne. Ama tabi onlar iki kişiydi, hırpaladılar onu biraz. Ben de çantayla girişince kaçtılar hemen. Muazzam takım çalışmasıyla benzettik onları. Mr & Mrs. Smith'dik. Ah! Çok uyumluyduk."

"Vay canına," dedim sırıtarak. Bana Kedicik'i hep ılımlı ve sakin biri olarak anlatırdı. Alkolün de etkisiyle bir anda kavgacı birine dönüşmesi beni eğlendirmişti. "Bak sen bizim minik kelebeğe."

"Hiç sorma, eridim orada eridim. Ama sanırım fazla alkollüydük çünkü beni taksiye bindirip eve yolladığını hayal meyal hatırlıyorum. Galiba annem çıldırmakta haklıydı."

"Ben sana demiştim."

"Ya Da Hyeon, sence o da benden hoşlanıyor mudur?" dedi. Umutsuz vakaydı. Beş yıla yakın süredir ondan hoşlanıyordu ancak tek gördüğü yakın bir arkadaşlıktı. Yine de her olayın altını üstüne getiriyor, bir umut yeşil bir ışık arıyordu.

"Biliyorsun," dedim. "Sana değer verdiği kesin ama seni arkadaşı olduğun için savunmuş olabilir."

"Haklısın." Telefonda bir süre sessizlik oldu. "Annem sesleniyor. Arayacağım seni sonra. Öpüldün kuşum."

"Sen de," diye mırıldandım telefonu kapatırken. Hayat enerjisi beni mutlu ediyordu. Sürekli bıcır bıcırdı ve bu karamsar kişiliğime zıt arkadaşlığımız beni biraz olsun hayata karşı umutlandırıyordu.

Areum, bana Kedicik'i anlatmakla o kadar meşguldü ki ona asıl büyük havadisleri verememiştim. Mesela üç BTS üyesiyle tanışmış olmam, Da Eun'un onlar sayesinde BigHit seçmelerine katılabileceğini ve bu akşam Park Jimin'le buluşacağımı.

Dolabıma dalmış düşünürken elimdeki telefonun titremesiyle gözlerimi yeniden telefona çevirdim.

"Saat 9'da yemek yemek için buluşuruz. Sana buluşacağımız restaurantın konumu atıyorum. Görüşürüz ^^ –Jiminie."

Attığı gereksiz samimi mesaja bakarken gülümsemeden edemedim. Küçük bir çocuk veya liseli bir kız gibi davranıyordu. Bu aralar hayatım ilginç şekilde yolunda gidiyordu. Da Eun'un hayalleri gerçekleşiyor, benimse biraz olsun kafam dağılıyordu. Yine de ortada hala büyük bir sorun vardı.

Ne giyeceğim hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Neyse ki moda ikonunun tekiyle aynı evde yaşıyordum. Bu kız o velet ablasının bir sorununu çözecekti.

Lilac | JiminWhere stories live. Discover now