On

6.1K 554 165
                                    

İnanılmaz bir baş ağrısıyla uyandığımda bir an için nerede olduğumu algılayamadım. Benim olmayan bir yatakta uyuduğumun farkındaydım. Benim olmayan bir odadaydım.

Gözlerimi açtığımda yanımdaki yatakta uyuyan yeni en yakın arkadaşım Jimin'in suratıyla karşılaştım. Gece saat çok geç olunca çıkmama izin vermemiş, beni zorla odadaki diğer yatağa yatırmış ve uyumamı emretmişti. Karşı koymam gerekirdi ama tepki verememiştim. Öncesinde söylediği sözler beni taştan bir heykele dönüştürmüştü. Bu yüzden çabucak uyumak ve yaşanan o konuşmadan kaçmak istemiştim.

Ama şimdi uyanmıştım ve en yakın arkadaşım Areum'un kendini yeni en yakın arkadaşım ilan eden ama benim öyle hissettiğimden emin olamadığım Jimin'den hoşlanıyor olma ihtimalinin olduğu muhteşem hayatıma hızlı bir dönüş yapmıştım.

Yastığımın altındaki telefon şiddetle titrediğinde gözlerimi karşımdaki uyuyan cazibeden çektim ve telefonu elime aldım. Saat 9'u geçiyordu ve telefonuma iş arkadaşlarımdan çağrılar yağmıştı. Çünkü şu an olmam gereken bir hastane vardı ama ben BTS yurdunda Jimin'in odasında uyumakla meşguldüm.

"Lanet olsun!" Kısık sesle homurdanarak yattığım yerden kalktım ve aceleyle etraftaki eşyalarımı toplamaya başladım. Jimin hala uyuyordu, onu uyandırmak istemiyordum ama hiçbir şey demeden çıkıp gitmem tuhaf durabilirdi. Not bırakabilirdim ama kaybedecek bir saniyem bile yoktu. Ne var ki bir an sonra bunların hiçbirini düşünmeme gerek kalmadı çünkü Jimin gürültüyle açılan kapının sesine uyanmıştı.

Jimin'in yatağının ayakucunda elinde ayakkabıları ve çantasıyla dikilen ben, gözlerini ovuşturarak kendine gelmeye çalışan Jimin ve bir eli kapı kolunu diğer eli ağzındaki diş fırçasını tutan dehşete düşmüş Yoongi'yle Rönesans tablolarına taş çıka...

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Jimin'in yatağının ayakucunda elinde ayakkabıları ve çantasıyla dikilen ben, gözlerini ovuşturarak kendine gelmeye çalışan Jimin ve bir eli kapı kolunu diğer eli ağzındaki diş fırçasını tutan dehşete düşmüş Yoongi'yle Rönesans tablolarına taş çıkarak bir görüntü oluşturmuştuk.

"Gerizekalının tekisin Park Jiminie!" Yoongi'nin ağzındaki diş macunu yüzünden boğuk sesine rağmen ne dediğini anlamıştım. Çenesinden akan köpükler ve pijamalarıyla karşımda gerçekten komik görünüyordu ama benim buna gülecek vaktim yoktu. O ayağındaki terliği çıkarıp yataktaki Jimin'e doğru fırlatıp bağırmaya devam ederken yanından sıvışıp odadan kaçtım.

"Bir açıklayacağım hyung, dur!" Hemen ardından kapıdan çoktan çıkmış olan bana seslendi. "Leylak nereye?" Sabah sabah bir anda patlak veren gürültü karşısında bütün üyeler odalarından çıkmış, şaşkınlıkla bana bakıyordu. Utancımdan hiçbirine bakamıyordum.

"İşe geç kaldım," diye bağırabildim sadece odaya doğru. Merdivenleri koşarak inerken hala Yoongi'nin onu azarladığını duyabiliyordum. Merdivenlerin bitiminde seke seke ayakkabılarımı giymeyi başardım ve dışarı çıkmadan önce son anda kapüşonu başıma geçirmem gerektiğini hatırladım.

Yurdu geride bırakmış, yolda koşmaya devam ederken gülümsemeden edemedim. Bütün bu olanlar beni saçma şekilde hem geriyor hem de eğlendiriyordu.

Lilac | JiminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin