Dokuz

6.3K 574 140
                                    

Sokak lambasının altında karşımdaki eve bakarken burada ne işim olduğunu düşünüyordum. Gerçekten burada ne işim vardı? Sırf Jimin bir mesaj attı diye yurtlarına kadar gelmiştim. Ne yapıyordum ben? Beni buraya almaları yasaktı, önünden bile geçmemem gerekirdi. Bir anda beyin fonksiyonlarımı yitirmiş ve kendimi burada bulmuştum. Kafayı yemiş olmalıydım. Hemen eve dönmeliydim. Üstelik saat geç oluyordu.

Kimseye görünmeden ortadan kaybolma planım ne yazık ki yakalanmamla son bulmuştu.

"Da Hyeon!"

"Merhaba." Kaçamamamın hayal kırıklığıyla sesim içime kaçmıştı. Kısık sesle Taehyung'u selamladım.

"Geleceğini düşünmemiştim ama Jimin baya emindi. Haklıymış."

Bu kadar ünlü biri sıradan birine diğer altı üyeyle birlikte kaldığı süper gizli yurdun adresini veriyordu. Nasıl gelmeyeceğimi düşünebilirdi ki? Eğer aklımda açıklığa kavuşmamış bir sorun olmasaydı buraya gelmek için iki kere bile düşünmezdim.

"Yani sen farklısın, diğerleri gibi değilsin. Açıkçası bizi pek sevmediğini düşünmüştüm."

Söyledikleri beni şaşırtmıştı. Onlara çok soğuk davranıyor olmalıydım. Ne var ki bu onlara özel bir şey değildi. Hep böyle içine kapanık ve sakin biri olmuştum. Üstelik onların yanında ister istemez heyecanlanıyor ve geriliyordum. Bu da beni daha da soğuk birine çeviriyordu.

"Hayır," dedim onu rahatlatmak için gülümseyerek. "Sizinle alakalı bir şey yok. Sadece yapım bu. Fan değilim belki ama sizi takdir ediyorum."

"Teşekkür ederiz." Elindeki siyah sweatshirtü bana uzattı. "Bunu giysen iyi olur. Girişteki kameralara yakalanmamak için Hobie hyung gibi görünmen gerekiyor." Çok kısa bir boyum yoktu, yüzümü kapatırsam birkaç santimlik bir fark sorun olmayacak gibiydi.

"Neden o?" dedim elimdeki sweatshirtü alırken. Ceketimi çıkarıp sweatshirtü üzerime geçirdim.

"Bu gece ailesiyle kalacak, yurda gelmeyecek." Ben ceketimi çantama sıkıştırmaya çalışırken o üzerimdekine bakıp sırıttı. Komik görünüyor olmalıydım. Ardından kapüşonu takmamı işaret etti.

"Başını eğik tut, beni takip et." Başımı eğdiğimde neye güldüğünü anladım. Sweatshirtün önünde sırıtan bir Jimin basılmıştı. Baskının altında "I Love Chimchim!" yazılıydı.

"Bu ne?" dedim huysuzluk etmemeye çalışarak. Ama bu onu daha çok güldürdü.

"Jimin'in işleri."

Beni giriş kapısından ve bahçeden geçirirken bir daha konuşmadı. Ben de başımı çok kaldırmadan etrafı incelemeye çalışıyordum. Düşündüğüm kadar lüks bir yerde kalmıyorlardı. Elbette benim hayatım boyunca görebileceğimden daha büyük bir evdi, kirası aldığım ve alacağım tüm maaşlardan fazla olmalıydı. İki katlı şirin bir evdi. Yine de onlar için mütevazi bir ev gibi gelmişti.

Nihayet kapılardan içeri girdiğimizde Taehyung rahatlayabileceğimi söyledi. Yine de çok ses çıkarmamam konusunda uyardı. O an diğerlerinin burada olduğumdan haberi olmama ihtimali aklıma geldi. Başlarının belaya girmemesi için bu duruma itiraz edeceklerdi, Jimin bu işin suç ortağıyla arasında kalmasını tercih etmiş olmalıydı.

Evin içi de dışı gibiydi. Kaliteli ve özenli döşenmişti ancak abartılı değildi. Güzel, sıcak bir eve benziyordu. Merdivenleri tırmandığımızda beni en yakındaki kapıya yönlendirdi.

"Ben Namjoon'u oyalayacağım. Jungkook da Yoongi ve Jin hyungla ilgileniyor. Sorun çıkacağını sanmam." Tahmin ettiğim gibiydi. Maknae line küçük bir suç çetesiydi. Onu başımla onayladım ve elimi kapının koluna koydum. Ancak açamadan beni durdurdu. Fısıldıyordu.

Lilac | JiminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin