Yirmi Üç

5.5K 535 59
                                    

Bir yaşı daha devirmiştim ama hayatı değişen hiçbir şey olmamıştı. Öyle ki önceki yıllarda olmayan bir sorun daha eklenmişti listeme. Park Jimin adında küçük bir sorun. Çorba gibi olmuş hayatımda çorba gibi başka bir ilişkiydi işte. Üstelik Areum'un gazlamasıyla doğum günü akşamım cebimde Jongin'in numarasıyla bitmişti. Arayacağımı sanmıyordum ama Areum bunu kısa günün karı olarak değerlendirmişti. Benimse tek düşünebildiğim Jimin'in doğum günümü imalı kısa bir mesaj dışında kutlamaya tenezzül etmediğiydi.

Sonunda Areum'u da yanıma alıp küçük daireme döndüğümde beynim patlayacak gibi hissediyordum ama en azından günü evde ağlayarak geçirmemiştim. Asıl kısa günün karı buydu.

"Kızım o afet neydi öyle? Nasıl da içine düştü? Gaeul şeytan, şeytan. Kesin aranızı yapmak için çağırdı seni. Kaçırma bu fırsatı." Salona geçerken hem peşimden geliyor hem de konuşuyordu.

"Bir ilişkiye hazır değilim ben," dedim kendimi koltuğa atarken.

"Yanlış cevap canım. Sen Jimin dışında biriyle ilişki istemiyorsun. Jimin seninle sevgili olmak istese yok mu diyeceksin? Ben de yedim." Başımda Azrail gibi dikiliyordu. Yana devrilip kafamı yastığa gömdüm.

"Jimin deme bana." Sesim yüzümü yastığa bastırdığım için boğuk çıkıyordu ve bir şeyler yastığın kenarından kafama batıyordu. Kenara sıkışmış zarf yığınını elime alıp sırt üstü döndüm.

"Kızım bunları anlayamazsın. Hepsi aynı." Kendi içine düştüğü durum aklına gelmiş, sinirlenmeye başlamıştı. "Sürekli bir akıl karıştırıcı hareketler. Asla da bir açıklamaları olmaz. İlişkiye hazır değillerdir. Bağlanmaya karşılardır. Falan filan." Salonun içinde volta atarak hararetli bir tirada girişmesi beni güldürmüştü. Ona kıkırdarken elimdekilere döndüm.

Fatura, fatura, fatura, fatura. Farklı hiçbir şey yoktu elbette ki. Sadece benden daha çok para koparmaya çalışan bir yığın ağaç eskisiydi hepsi. Yığını yanımdaki sehpaya koymak için kolumu uzattığımda en alttaki zarf dikkatimi çekti. Renkli bir zarftı. En sevdiğim renkteydi zarf, mordu.

Merakla zarfı çekip diğerlerini sehpaya bıraktım. Ben kağıdı gözlerimin önüne çektiğimde Areum konuşmayı sürdürüyordu. Mor kağıdın üzerinde sadece adım yazıyordu, soyadım bile yoktu. Da Hyeon.

Yazıdaki bir şey beni rahatsız etti, kalbimin sıkıştığını hissettim. Nedense bu zarfı açmayı hiç ama hiç istemiyordum ancak bir yanım da bunun hayati olduğunu düşünüyordu. Ne zaman titremeye başladığını bilmediğim ellerimle zarfı yırtmadan açmak çok zor olmuştu. Ancak nihayet açtığımda içinden iki parça düşmüştü. Katlı olmayan kağıdı elime aldığımda adıma yazılmış bir çek olduğunu gördüm. Yüklü miktarda parayı gönderenin adına bakmadım. Kim olduğunu hissetmiştim, anlayabilmiştim. Yıllar sonra o ismi bir yerde yazılı görmek sadece çektiğim acıyı katlayacaktı.

Gözlerim çoktan dolmuştu. Diğer kağıdı açmak bile istemiyordum ama ellerim artık benden bağımsız hareket ediyordu. Yıllar sonra bana sadece bir mektup mu yazmıştı? Onsuz on beş doğum günü geçirmiştim ve şimdi elde ettiğim tek şey para mıydı? Bir de bir sayfa dolusu yazı.

Canım kızım,

Böyle başlamıştı yazmaya. Canım kızım, diye. On beş yıl mahrum kaldığım sesinden duymaya eşdeğer miydi bu satırı okumak? Bana reva gördüğü bu muydu? Daha fazla okuyamamıştım bile, kağıdı avcumun içinde sıkıştırarak buruşturdum.

Omzumu kavrayan eller yattığım yerde sarsılarak ağladığımı fark ettim.

"Canım benim ne oldu?" dedi Areum. Sesindeki endişeyi ve korkuyu hissedemiyordum. Annem gözyaşlarımı silmek için bile yanımda olamazken yabancılardan medet ummuştum hep. Benim ailem hayatıma alıp yeşerttiğim yabancılar olmuştu, bana on beş yıl aradan sonra bir mektupla dönen annem değil.

Lilac | JiminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin