On Beş

5.9K 508 154
                                    

Da Eun'un yeni arkadaşlarıyla birlikte davete katılmak için erkenden evden çıktığından ben evde yalnız başıma hazırlanmakla ve acaba gitmesem ne olur diye düşünmekle meşguldüm. Jimin ve diğer Bangtan üyelerinin orada olacağını biliyordum elbette ama tüm gece benimle ilgilenecek değillerdi. Ama bir köşede tüm gece yalnız da oturmak istemiyordum. Bang PD tarafından davet edilmiştik, gitmemek kabalık olurdu. Üstelik Da Eun'un imajını da zedelerdi.

Olabildiğince sade ve şık görünmeye çalışarak halter yaka, hafif sırt dekolteli ve kloş etekli bebek mavisi bir elbise giydim. Elbisenin ön kısımlarında küçük işlemeler vardı. Aynada gördüğüm şirin görüntü hoşuma gitmişti. Bu yüzden ilk denediğim elbisede karar kıldım ve ayaklarıma gri, bağcıkları bileklerimi saran ayakkabılarımı giydiğimde ve hafif bir makyaj yaptığımda hazırdım.

Bir taksi çağırmak için elime aldığım telefon ben aramayı yapamamışken çalmaya başlamıştı.

"Leylak! Leylak, çıktın mı?" Benim bir şey dememe izin vermeden açar açmaz bağırmaya başlamıştı.

"Sakin ol Jimin. Hayır, birazdan çıkacaktır." Rahatladığını belirten nefes alışını duydum. Aynadan bana bakan surat onunla konuştuğu için mutlu gibiydi.

"Çıkma. Seni almaya geliyorum." Ardından itiraz etmeme bile izin vermeden telefonu yüzüme kapatıverdiğinde aynadaki aksimle şaşkın bir bakışma yaşadım. Pekala, gelip beni almasını reddedecek değildim. Yani sonuçta taksilerde sürünmeye niyetli değildim. Ne var ki davetin yapılacağı yere girişimiz beni tedirgin ediyordu. Gazeteciler olmayacak mıydı? Birlikte geldiğimizi görüp saçma sapan haberler yaparlar mıydı?

Onu tekrar arayıp gelmemesini, kendim gidebileceğimi söylemeyi düşündüm. Bu fikrimi uygulamaya da koydum ancak açmamıştı. Aşağıda olduğunu belirten bir mesaj atana kadar da benimle iletişim kurmamıştı. Büyük ihtimalle ne için aradığımı anlamıştı ve benimle davete gitmeye inat etmişti.

Kendi kendime homurdanarak çantamı aldım ve evden çıktım. Uzun zamandır topuklu bir ayakkabı giymemiştim ve bu bana kendimi iyi hissettirmişti. Adımlarımı daha zarif atabiliyor, salınır gibi yürüyordum. Özgüvenle başımı kaldırdım. Bakalım Jimin en yakın arkadaşını böyle görünce ne düşünecekti?

Apartmanın dışına çıktığımda nefesimin boğazıma dizildiğini hissettim. Güzel bir arabanın yanında hafifçe arabaya yaslanmış şekilde beni bekliyordu. Hava çoktan kararmıştı ama o parlıyor gibiydi. Üzerindeki takım elbise onun için yapılmış gibiydi, üzerine cuk oturmuştu. Onu daha önce televizyonda böyle şeyler giyerken görmüştüm ama şimdi gerçeği karşımda ve bana bu kadar yakınken etkilenmemek elde değildi.

"Vay canına, Leylak!" Beni görüp seslendiğinde kapının önünde öylece dikildiğimi fark ettim. Ben ona doğru hızlı ama güzel adımlarla ilerlerken saçını geriye doğru attı. Belli belirsiz bir an için ayaklarım tökezldi. Karşı karşıya geldiğimizde yüzünü güzel bir gülümseme kapladı ve eğilip sağ yanağıma belli belirsiz bir buse bıraktı. Tanrım! Bunu daha önce hiç yapmamıştı ve dolgun dudaklarını yüzümde bir an için bile hissetmek beni çıldırtmıştı.

"Bu gece seni yanımdan ayırmamam gerekecek." Muzip ve çocuksu bakışları, üzerindeki yetişkin kıyafetleri çelişiyordu ama ikisi de onun üzerinde muazzam duruyordu.

"Teşekkür ederim Chim," dedim aramızdaki samimiyetten yararlanıp. "Sen de bugün birçok kızın kalbini çelecek gibisin." Yüzündeki muzip ifadeyi bozmadan bana arabanın kapısını açtı ve nazikçe işaret ederken konuştu.

"Bir tanesininkini çelsem yeter." Aptal. Beni kalp krizinden öldürecekti.

Titreyen bacaklarımı çabucak arabanın içine soktum ve nefesimin düzene girmesi için sakinleşmeye çalıştım. O da ben bindikten sonra çabucak yanıma oturmuş, şoföre gitmesi için işaret vermişti.

Lilac | JiminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin