Yedi

6.3K 575 134
                                    

Benim kalp krizi ve utançtan ölümün kıyısına gelmiş halimin aksine Jimin sakindi. İçeri giren grup üyelerini büyük bir gülümsemeyle karşıladı.

"Sadece birkaç dans hareketi gösteriyordum." Sonra bana dönüp onlara tanıttı. "Da Hyeon. Namjoon hyung'la bir kıza referans olduk ya hani onun ablası." Beni Domantesin Teki olarak tanıtmalıydı zira şu an en organik domatesten daha kırmızıydım. "Sen onları zaten tanıyorsundur."

Bu muazzam ego hareketine sesimi çıkarmadım, üyeler de o an onun aksine daha saygılılardı, kendilerini birer birer tanıttılar. Jungkook'la daha önce tanıştığımız için selamlaşmakla yetindik.

"Namjoon neden ortalıkta yok? Ne demeye dikti bizi buraya? Çalışmayacak mıyız?" Yoongi memnuniyetsiz bir halde Jimin'i soru yağmuruna tutmuştu. Kollarını birbirine bağlamıştı ve hoşnut olmayacağı bir cevapta çekip gidecek gibiydi. Ama birden bana döndü. "Kusura bakma lütfen," dedi biraz önceki asabi haline karşılık. "Eğer çalışmayacaksak yatağımdan çıkarılmayı sevmiyorum." Hemen ardından bana parlak ve çocuksu bir gülüş sundu. Bütün grup üyelerini gülüşlerinin güzel olmasına göre mi seçmişlerdi. Çünkü başka bir açıklama göremiyordum.

"Anlıyorum." Sesim mırıltıdan öteye gidememişti. Hastanedeki o gecede Jimin'le tanıştığım günden beri beynim erimiş gibi davranıyordum ve her gördüğüm insanla beynim daha da sıvılaşıyordu.

"Birazdan gelecektir. Misafirlerimizle ilgileniyor. Biz de kibar olalım Yoongi hyung."

"Ben zaten ona karşı kibarım." Homurdandı ancak daha fazla şikayet de etmedi.

Çok geçmeden herkes kendine yapacak başka bir şey buldu. Hoseok ve Jongkook müzik olmasa da birbirlerine dans hareketleri gösteriyor, ayna karşısında çalışıyorlardı. Jin ve Yoongi bir konuşmaya dalıvermişlerdi. Ancak Taehyung odanın öbür köşesinden bana bakıyor, bir konuda kıvranıyor gibiydi. Sonunda dayanamayıp yanımda sessizce oturan Jimin'e döndüm.

"Taehyung neden öyle bakıyor?" dedim neredeyse fısıldayarak. O da benim baktığım tarafa dönünce Taehyung daha fazla dayanamayıp yanımıza seyirtti.

"Dostum nabersin?" Jimin'in dizine vurup oturduğumuz koltuğun kolçağına yaslandı.

"İyidir dostum. Senden naber?" Jimin de sırıtarak ona aynı şekilde karşılık verdi. Taehyung bu sorusuna sadece başını salladı. Ardından bana bakarak sabahtan beri ağzında yuvarladığı baklayı çıkardı.

"Acaba Kim Areum diye bir tanıdığın olabilir mi? Çünkü onun bana en yakın arkadaşım diyerek senin fotoğrafını gösterdiğine baya eminim."

Söylediği şeyler beni şaşkına çevirmişti. Areum'u nereden tanıyor olabilirdi ki? Karşımda koskoca bir idol oturuyor, bana kuaförlük yapan arkadaşım Areum'u tanıdığını söylüyordu.

"Sen Areum'u nereden tanıyorsun?"

"Biz aynı liseden mezun olduk." Jimin işaret edip devam etti. "Üçümüz aslında."

"Evet," diye onu onayladı Jimin benim şaşkın bakışlarıma anlam veremeyip. "Onu ben de tanıyorum."

"İyi de bu mümkün değil. Areum sanat lisesinden mezun olmadı." Areum bana her zaman kızlara özel yatılı bir okulda okuduğunu söylerdi. Ben de hiçbir zaman bu konuyu irdelememiştim.

Bu kez onların da kafası karışmıştı. Taehyung çabucak telefonunu çıkardı ve bir şey açıp bana çevirdi.

Bir fotoğraftı bu. Fotoğraftaki kız gerçekten Areum'du. Ancak şaşırtıcı olan yanındakilerdi. Taehyung ve Jimin'di bunlar. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Areum neden bana böyle bir konuda yalan söylemişti ki?

Jimin birden kıkırdadığında şaşkınlığımı üzerimden atamadan ona döndüm.

"Aslına bakarsan bu fotoğraf seninle tanıştığımız gecenin öncesinde çekildi. Lisenin yıldönüm partisinde. Yardım ettiğim arkadaşım da Areum sayılır sanırım." Onay bekler gibi Taehyung'a döndü. Oysa sırıtıp omuz silkmekle yetindi.

Beynim patlayacak gibiydi.

"Bütün erkeksiliğimle ben de çok seksiydim, kabul et." Taehyung, aynı o gece Jimin'in yaptığı gibi havaya bir yumruk savurdu.

Derin bir nefes alıp aklımı toparlamaya çalıştım. Areum bana okuduğu lise hakkında yalan söylemişti. Aslında Bangtan'dan Jimin ve V ile aynı liseden mezundu.

Bana Kedicik'le baş başa dışarı çıktığını söylemişti ama aslında içinde Jimin ve Taehyung'un da olduğu bir partideydi.

Kedicik'in onun için kavga ettiğini söylemişti ama karşımda kavgayı birlikte ettiklerini söyleyen bir ikili oturuyordu. İki hikaye arasında çok boşluk vardı. Aklımda sorularla doluydu. Areum neden bana yalan söylüyor? O gece birlikte kavga ettilerse Jimin neden hastaneye tek başına gelmişti? Onları tanıyan bu kadar insanın ortasında kavga ettilerse neden haber olmamışlardı?

Bütün bunların ışığında emin olduğum tek şey en yakın arkadaşımın yıllardır aşık olduğu insan iki büyük idolden biriydi ama asıl can alıcı soru şuydu, hangisi?

Karşılarında ağzı açık ayran budalası gibi oturuyordum. Kendime gelmeye başlayıp bulanıklaşmış görüntüm yerine geldiğinde bir birbirlerine bir bana baktıklarını gördüm. Taehyung elini gözümün önünde salladı.

"Hey iyi misin?"

Çabucak başımı salladım. Bir an önce aklımdaki birkaç soruyu sorup bir şeyleri açıklığa kavuşturmak istiyordum. Her şey yara bandı çeker gibi çabucak bitmeliydi. Gerçeği çözmem lazımdı. Areum, Jimin'i seviyor olabilir miydi?

"Kızı serserilik hikayelerinizle darlamıyorsunuzdur umarım." Ne var ki ağzımdaki bütün sorular boğazıma dizildi. Namjoon gelmişti. Üstelik Da Eun da yanındaydı.

Çabucak yerimden fırlayıp kardeşimin yanında bitti. Hafifçe terlemiş, yüzü kızarmıştı. Ama sakin, hatta mutlu görünüyordu.

"Ee?" dedim sabırsızca omuzlarından tuttuğumda.

"Yani bilmiyorum." Hala nefes nefeseydi ve heyecanını hissedebiliyordum. "Fena geçmedi ama."

Rahat bir nefes aldım ve gülümsemeye başladım. Ona güveniyordum elbette ama yine de bu seçmenin bir an önce geçmesini dilemiştim. Şimdi bitmişti ve Da Eun fena geçmediğini söylüyordu. Onun için bunun iyi olduğunu bilecek kadar kardeşimi tanıyordum.

"Baya iyiydi." Namjoon, Da Eun'un saçlarını karıştırdı. Küçük kardeşimin bu hareketin ardından yerlerde yuvarlanmak istediğini biliyordum. Ancak kendini kontrol etti ve sadece utangaçça gülümseyip saçlarını düzeltti.

"Namjoon, Jimin ve Jungkook üçlüsü seni o kadar övünce güvendik ve grup olarak sana referans olduk. Sakın gözümüzü kara çıkarma." Suga ona dönüp göz kırptığında Da Eun'la aramızda kısa bir bakışma geçti. Gözleri bile çığlık atıyordu.

"Bu kadar övülen şu dans hareketlerinden biraz bana da göstermeye ne dersin?" Hoseok neşeli bir sırıtışla küçük dairemize yanaştığında amacının Da Eun'u rahatlatmak olduğunun farkındaydım ama bu onu daha fazla heyecanlandırmaktan başka bir işe yaramamıştı. Hayran olduğu grup etrafından dönüyor ve ona iltifatlar ediyordu. Elbette başı dönüyor olmalıydı. Bu anı yaşadığı için mutluydum. Sırıtışım büyüyordu.

Yanımda dikilen Jimin'in de bana ve kardeşime bakıp gülümsediğini hissedebiliyordum. Ancak aklımda koca bir soru işareti varken dönüp gülüşüne karşılık veremezdim. Onun gülüşünü gördüğüm anda kontrolümü kaybediyordum ve en yakın arkadaşımın gizli aşkının kim olduğunu öğrenene kadar iplerimi elimde tutmam gerekiyordu.

"Onu biraz rahat bırakın, ne kadar heyecanlı olduğunu görmüyor musunuz?" Jin ona arkasından yaklaşıp omuzlarını tuttuğunda kız kardeşim böyle bir durumda her ARMY'nin yapacağı şeyi yaptı.

Jin'in kollarına yığılıp kaldı.

Lilac | JiminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin