ÖZEL BÖLÜM ❤

12.7K 604 457
                                    

Kitabın sayfalarını şaşkınca çevirişini izliyordum. Hava fazlasıyla sıcaktı. Sıcak hava beni bunaltsa da onu izlerken her şeyi unutuyordum. Yüzündeki ifadeler sürekli değişiyor, bu gülümsememe neden oluyordu. Önümde duran limonatadan ufak bir yudum alarak serinlemeye çalıştığımda, gözlüklerini eliyle geriye itekliyor. Bunu yapması çok hoşuma gitse de çoğu şey gibi, bunu da ona söylemiyorum.

Çoğu şeyi ona anlatmıyordum. Sevdiğim yanlarını, konuşurken kısılan gözlerinin güzelliğini, okyanus mavisi gözlerine aşık olduğumu... Bunları ona söylemiyorum. Beni yanlış anlayacak diye ödüm kopuyordu. Birbirimize bağlandığımız bir yıldan sonra beni bırakıp gidecek diye çok korkuyordum. Onu bırakmamaya söz vermiştim. Ne olursa olsun o hiçlikte bir daha kaybolmaya niyetim yoktu.

Bu yüzden ona Mirza'dan hiçbir zaman bahsetmiyordum. Onu Mirza olarak gördüğümü düşünürse beni bırakıp gideceğini biliyordum. Gururlu birisiydi. Fazlaca gururluydu ve onu kendisi olduğu için değil de Mirza'ya benzediği için sevdiğimi düşünürse her şey son bulurdu.

Onu çok seviyordum. Mirza'ya benzediği için değil, Ufuk olduğu için ona aşıktım. Mirza'yı atlatalı çok olmuştu.

Ufuk hastanede dudaklarına yapıştığımda şaşkınlıktan ne yapacağını şaşırmıştı. Herkes bizi izliyordu ve üzerinde doktor önlüğüyle daha fazla dikkat çekmişti. Ama ne ben ne de o bunu umursuyordu. Kısa sürede bana alışmıştı. Beni sevdiğini söylediği günü  hatırlıyorum da... Kalbim yerinden çıkmak üzereydi. Kendimi zar zor sandalyeye attığımı hatırlıyorum. O halime ikimiz birden kahkahalarla gülerken eliyle saçlarımı okşayarak bir şey demişti.

"Sen birinin başına gelebilecek en güzel şeysin." bu hiç aklımdan çıkmıyordu. Beni gerçekten sevdiği için ona binlerce kez teşekkür etmek istiyordum.

Beni geri çevireceğini düşünmüştüm. Kim birden bire dudaklarınıza yapışırdı ki ? Ama o sadece şaşkınca durmuştu. Ardından yanımdan uzaklaşarak ortadan kaybolmuştu. Bir gün sonra telefonuma gelen mesajla nasıl havalara uçtuğumu anımsıyorum. "Sen bir delisin çürük vişne."

Yaklaşık bir senedir beraberdik. O tıp fakültesinin son yılını okuyordu. Bense okuduğum Edebiyat Fakültesi'ni bu sene bitirecektim. Bundan sonra ne yapacaktım bilmiyordum. Öğretmen olabilir miydim emin değildim. Bunun sorumluluğu çok büyüktü.

"Dalgınsın yine." Ufuk'un sesiyle bakışlarımı ona çevirdim. Elindeki kitabı ters bir şekilde masaya bırakmıştı. Gözlerim yüzüne sabitlendi. Ona baktığımda Mirza'yı görmüyor olmak benim için çok rahatlatıcı bir şeydi.

"Mirza'yı hala seviyor musun ?" pat diye sorduğu soruyla afalladım. Elim ayağım birbirine karıştığında yüzünün düştüğünü her halinden anlayabiliyordum.

"Bu da nereden çıktı ?" sessizce konuştuğumda ellerini masaya koyarak bana uzandı. Gözlerini çok yakından görebiliyordum. Bir okyanustan farksızdı.

"Beni izlerken sürekli dalıyorsun. Bana bakmak aklına onu mu getiriyor ?" hızla kafamı olumsuz anlamında salladım. Daha demin korktuğum şeyi şuanda yaşıyor olmak beni çok ürkütüyordu.

"Hayır hayır. Kesinlikle öyle bir şey yok !" ufak bir gülümseme dudaklarında belirdi.

"Sakin ol Ülkü. Onu kolayca unutamayacağını biliyorum." kesik bir nefes alarak ellerimi yüzüme kapattım. Ağlamak istemiyordum ama bu çok zordu.

Hiçkimse sizi anlamıyorken nefes almak çok zordu.

Kimsenin beni anlamadığı zamanları sık sık anımsıyordum. Her şey gerçek gibiydi. Onu bu kadar iyi hatırlıyorken bir anda nasıl unutabilirdim ki.

DURAKTAKİ KATİL (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now