Toll?

12.1K 676 387
                                    

"Evet. " İsteksizce verdiğim cevapların ardı arkası kesilmiyordu. Kafamı kaldırıp bizimkilere baktım gözlerim yarı kısık. Daha dün dayak yiyen onlar değilmiş gibi koyu bir muhabbete girmiş, kahkaha atarak gülüyorlardı. Girdiğim boktan iddiayı onlara henüz söylememiştim. Söylemeyi de düşünmüyordum gerçekten. Çünkü iddiayı kazanabilmem olası değildi ve ben bu boktan iddiayı düşünmeden kabul etmiştim. Kızlar konusunda kendime güvenim yoktu. Çirkin değildim ama anlamadığım bir nedenden dolayı kızlar benimle sevgiliden çok arkadaş olmayı tercih ediyorlardı zaten.

"Ben de öyle dedim zaten." Yiğit'in parçalanmış bakın parçalanmış dudağını görünce tekrar sinirlendim. Tamam Yiğit de masum değildi ama yani bu denli bir dayağı hak etmemişti. Yemeği bile zar zor yediği ağzıyla gülmeye çalışıyordu salak.

"Tolga hayırdır abi?" Sesle kendime gelirken kafamı Yiğite döndüm. Doğru düzgün konuşamıyordu bile yavrucuğum. Hiç derecesine omuzlarımı silktim. Sahi iddiayı öğrendiklerinde nasıl bir tepki verirlerdi? Kızarlar mıydı? Muhtemelen evet. Gerçi onlardan biri de böyle bir iddiaya girse bende kızardım.

"Nasıl hiç oğlum yüzün sirke satıyor." Hah şimdi açıkla açıklayabilirsen Tolgacım.

"Yok abi öyle birden bire oldu. Geçer birazdan." Söylediğimde, tek kaşını kaldırıp şüpheyle baktı Yiğit. Daha fazla gelme be abi!

"Bana bak bir. Dün sen Poyraz itiyle konuşmaya gitmiştin. Ne konuştuğunuzu hala söylemedin?" Sandalyesini beriye çekip biraz eğildi. "Bişey mi dedi lan yoksa sana?" Fısıldayarak söyledi. "Yok lan." dedim gülerek. Kafasından ittirip uzaklaştırdım. "Ne diyecek mal mal konuştu işte senden olaydan falan. Söylediğimle tatmin olmuş gibi kafasını salladı. Bende rahat bir nefes verdim. Tabi bu sadece 30 saniye sürdü.

"Vay vay vay! Şu mallara da bakın hele. Nasıl kuzu gibi toplanmışlar buraya da meliyolar." Çağatay herzamanki yayvanlığıyla gelip enseme vurdu. Diğerleri de kahkaha atıyorlardı. "Naber Yiğit ciğerim. Nasıl gidiyor alışabildin mi?" Başımda hayvan gibi anırırken elini çekti sandalyemden. Gerçi yeni bir el kavramıştı tekrar. Arkama dönmedim. Götüm yemedi çünkü.

"Benim için önemsiz, senin içinse imkansız iddiamızı unutmadın inşallah Toll?" Kaşlarımı çattım direk. Oruspu çocuğu Poyraz! Bedenim gerilirken bizimkilerin tepkisine baktım korkarak. Yiğit kaş çatarak 'ne diyo la bu yarım? ' bakışları atıyordu. Murat ve Turgut gözlerini kırpıştırarak merakla bakıyorlardı. Ve ben en çok Yiğitten korkuyordum. Arkamı dönüp ters ters baktım Poyraz'a.

"Siktir git." Küfür yemekten hoşlanıyordu galiba. Kişilik kayması vardı kesin.

"Abi ne iddiası?" Çağatay bile sorduğuna göre kimseye söylememişti belliki. Niye söylememişti ki harbi? Poyraz gülümsemesini genişleterek bana baktı, Çağataydan dönüp.

"Aramızda." Göz kırptı. "Söylemeyeyim şimdi. Bizim küçük sırrımız." Saçmalamasını kendi bile gereksiz buluyordu eminim. "Değilmi Toll? " senin o Toll diyen ağzına sıçarım.

"Poyraz git işine." Bakışlarımı sabit tuttum üzerinde. "Hadi." Baskı yaparak söyledim. Umarım bu sefer giderdi.

"Tamam tamam kızma hemen." Enseme vurmaya çalıştı ama kaçmıştım. Ellerini ceplerine sokarak yürümeye devam etti. Sürüsü de arkasından gidiyordu ve ben burada bu meraklı gözlerin altında esir kalmıştım. Tamam şimdi boku ağzıma aldığıma göre çiğnemem gerekiyordu.

"Soru sormadan dinlerseniz anlatırım."

__

"Hocam birşey sorabilirmiyim?" Merve elini kaldırarak dikkatleri üzerine topladı. Bağırmak zorunda kalmıştı garibim. Arkadan ayıların çiftleşme sezonunda, ormandan yükselen seslere benzer sesler geliyordu.

Sıfır Mantık (Gay)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin