Sanırım var

9.5K 605 380
                                    

"Vay anasını!" Yiğit hayretle bağırırken ben soğumaya yüz tutmuş kahvemden içiyordum. Geziden döneli 1 gün olmuştu. Ve o bir gün içinde dünyam tamamen tersine dönmüştü. "Demek abine geri döndü ha?" Gülüp o da kahvesinden içti. Koltuğunun altına sıkıştırdığı Muratı öldürmek üzereydi ama pek umursuyormuş gibi gözükmüyordu. Kafamı sallayıp cafeden dışarı baktım. Gelen geçen insanları izlemek, Yiğitin esprilerinden daha zevkliydi. "Abini nasıl aldatıyorlar hayret ediyorum ya. Adam karizma etiketinde ilk 10 listesine kolaylıkla girer. "

"Yiğit nefes alamıyorum." Murat çırpınmaya başlamıştı. Bu çocuk sakin bir kişiliğe sahip olmasaydı Yiğit'i yaşatmazdı şimdiye. Onu sevdiği için dayandığını zannetmiyordum. Yiğit gülümseyerek ona baktı sonra da bir kahkaha attı.

"Nefes kesici biri olduğumu hep söylerler." Bayılacaktım. O kadar iprenç espriler yapıyordu ki, kafenin camından kırarak atlamayı düşünüyordum. Turgut kusar gibi yaptı. Ona gülüp masadaki çikolatalı kekten bir çatal aldım. Yiğit Muratı bırakmıştı. Telefonuma gelen bildirim sesiyle gerildim ister istemez. Mesajın kimden geldiğini çok iyi biliyordum çünkü.

'Kafede misiniz?' 15.32

Masadakilere bir göz attıktan sonra Poyraz'a cevap yazıp gönderdim. O gün bana sarıldıktan sonra aramız baya iyiydi onunla. En azından ben öyle düşünüyorum.

'Evet.' 15.32 Telefonu kapatıp beklemeye başladım. Poyrazla yaptığımız anlaşmadan sonra sürekli beni aradı ve mesajlaştık. İstemediğimden değil ama bizimkiler öğrenirse kötü olurdu. Bugün de Poyraz bana bu kafeye gelin demişti. Kendisi de Çağatayı getirecekmiş. Yani onun fikri nedir bilmiyorum ama Çağatayı getirip, Turgutla yakınlaşmasını sağlamak olmasa iyi olurdu. Çünkü yanımızda Yiğit ve Murat vardı. YİĞİT VARDI.

"Yemin ediyorum bir an beynime oksijen gitmedi." Murat boynunu ovalarken sinirli sinirli Yiğit'e bakıyordu. Yiğit gülüp makas aldı Murattan. "Ne kadar etkileyici biri olduğumu söylemene gerek yok." Salaklığına Murat bile dayanamadı ve güldü. Yiğit kadar mal bir arkadaşınız varsa gününüzün yarısı gülmekle geçiyordu.

"Sen gerizekalısın." Sandalyesini çekip Yiğitten uzaklaştı Turgut. Masadaki kekten bir çatal daha aldım.

"Sen de çok tatlısın." Birkez daha güldüm. Aptallıkları bitmiyordu. Ama bu gülmem, kapıdan içeri giren dört tane ultra yakışıklı oğlanla durdu. İlgimi çeken oğlanlar değildi tam olarak, oğlanların içindeki Poyrazdı.

"Vay anasını." Diye kaçırdım ağzımdan. Önce bana baktılar sonra benim baktığım yere. Asıl beteri ağzımdan kaçırmam değildi. Poyrazların buraya doğru geliyor olmasıydı. Turgut Çağatayı görür görmez göz devirerek önüne döndü. Onun aksine ben gözlerimi Poyrazdan alamıyordum.

"Selam." Dedi ve gülümseyerek bize baktı Poyraz. Kafamı sallayıp karşılık verdim. Çünkü konuşmak yerine bütün dikkatimi dar kotuna vermiştim. Uzun bacaklarına.

"Ne işiniz var burada?" Diye çıkıştı Yiğit. Sinirli olması normaldi ama bu soruyu sorarken bana bakması hiç normal değildi. Benim suçummuş gibi! Belki biraz.

"Siz ne için geldiyseniz biz de o yüzden geldik. Yasak mı?" Masum masum sorarken havaya fönlediği saçlarına bakıyordum. Rampası...

"Hiç zannetmiyorum. " dedi bu sefer. Hala bana bakıyordu. Benim söylediğim o kadar mı belli oluyordu yani?

"Bana neden bakıyorsun?" Omuz silkip tek kaşını kaldırdı. "Bilmem acaba neden bakıyorum?" Kaşlarımı çatıp kafamı onaylamazca salladım. Yalan söylemek hoş bir şey değildi ama ucunda hayatım vardı. Yaşamak adına yapmıştım.

Sıfır Mantık (Gay)Where stories live. Discover now