Ödeşelim

10.5K 668 371
                                    


Zaman durmuştu. Kalbim hatta beynim bile durmuştu. Sadece karşımdaki, karanlıktan görmeye bile çalışamadığım beden ve dudaklarımdaki his bütün uvuzlarımı işlevsiz, beni hareketsiz bırakmıştı ve beynimi bulamaç haline getirmişti. Ben tüm bunlara rağmen olduğum pozisyonda erimiş peynir gibi bekliyordum, neyi beklediğimden bile habersiz. Dudakları hareket edip benimkileri esir aldığında, bütün vücudum titremişti. Bu yabancı olduğum ve onun sayesinde tanıştığım başka bir histi. Bir erkekle öpüşüyor olmaktan çok onunla öpüşüyor olmak beni tedirgin ediyordu. Dudakların sahibi Poyrazdı ve ben kendimi bile unutmaya başlıyordum. Ne kadar süre öyle bekledik bilmiyorum ama en sonunda nefes almak için dudaklarını benimkilerden çektiğinde kendime gelerek bedenimi çektim hızla. Işıksız ve karanlıkta olduğuma hiç bu kadar üzülmemiştim. Eğer öyle olmasaydı en azından onun mimiklerini ve yüzünü görebilirdim.

"Ben..." dedi derin nefesler alarak. "Ben..." sahi ne demesini bekliyordum ki? Üzgünüm demesi ben oldukça hüsrana uğratabilirdi. Yada...

Bilmiyorum.

"Yanlışlıkla mı oldu?" Hayır demesini istedim. Çünkü dudağımın üstünde istekle hareket eden dudaklarına başka bir anlam yükleyemezdim. İsteyerek yapmış olmalıydı. Lütfen.

"Kızdın mı?" Kafamı salladım sonra karanlıkta bu hareketi göremeyeceğini anlayınca kendime küfür ettim.

"Neden yaptın?" Ciddi olmam ve sorular sormam gerekiyordu aksi takdirde burada kaldığımız için utançtan ölebilirdim.

"Şey..." Sustu. Sustu ve konuşmadı. Bir açıklama bekleyen ben için bu durum oldukça sinir bozucuydu. O an aklıma yeni gelen şeyle sıçrayıp omuzlarından tuttum. O da gerilmişti, hissediyordum.

"Sahi daha iyi misin?"

"Niye ki?" Kaşlarımı çattım ama muhtemelen görmeyecekti.

"Az önce kriz geçiryordun ya."

"Ne kri-ah evet kriz." Bekledi ve devam etti. "İyiyim şimdi." Şüphelenmedim desem yalan olurdu. Çünkü şuan felaket şüpheleniyordum.

"Emin misin?" Dedim hesap sorarcasına.

"Eminim." dedi. Üstelemedim. Çünkü hala yakınlığından etkileniyordum. Neden etkilendiğimi bile anlamıyordum. "İyi o zaman." Kendimi geri çekip karanlıkta, gelişigüzel bir yere fırlattığım çantamı aramaya koyuldum. En azından içeride bıraktığımı zannediyordum. Ve Bingo! Dışarıda bırakmıştım.

"Poyraz çantamı dışarıda bırakmışım. Sen aldın mı?" Öylece dikiliyordum. Karanlık ürkütücüydü.

"Hayır bende bırakmıştım."

Sıçmıştık. Kelimenin tam anlamıyla sıçmıştık. Bu kapı nasıl kapanabilirdi ki hem? O kadar kolay kapanacak bir kapıya benzemiyordu. Sıkıntıyla nefes verip Poyrazın yanına doğru ilerledim. Kendimi düzeltip yanına oturdum. Beni öptükten sonra çekinmiştim şahsen ama karanlıktan çekincem onunkinden fazlaydı ve onu tercih ederdim. Elimi kaldırıp sertçe arkamdaki kapıya vurdum. "Kimse var mı?!" Daha sert vurup tekrar bağırdım. "Kimse var mı?! İçeride kaldık yardım edin?!" Ardarda vurmaya devam ettim. Bu yaklaşık olarak ne kdar sürdü bilmiyorum ama kapıya vurup bağıran taraf sadece bendim. Poyraz zerr bir şey yapmıyordu.

"Sen neden bağırmıyorsun?" Çıkştığımda bana dönmüştü. Başka bir şeyleri de hissederdim belki ama lanet ışık yanmıyordu. Cevap vermediğini görünce daha çok vurdum kapıya. Hatta biraz doğrulup duvarlara bile vurdum. Ve ne şanstır son vurmamla beraber ışıklar açıldı. Aniden gelen parlaklıkla karanlığa alışmış gözlerim acırken ben Poyraz'a baktım heyecanla. "Buradayız kimse var mı?!" Yerimde zıplayıp tekrar vurdum. "Hey ışığı kim açtı? İçerideyiz yardım edin? Kimse yok mu?!" Biraz bekledim ama ne ses vardı ne de hareketlilik. "Işık?" Dedim ona dönerek. Ben bakınca kafasını çevirip önüne döndü. Ve yaradan aşkına! Işık oluğundan yanaklarının kızarıklığını görebilmiştim.

Sıfır Mantık (Gay)Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang